Ben kimdim? Ben nasıl birisiydim? Bunu tam olarak size anlatmadım. Fakat itiraf etmeliyim ki, kendimden nefret ediyordum. Tüm yaptıklarımdan, o verdiğim yanlış kararlardan ve bana zarar veren o kötü seçimlerden. Evet şimdi asıl size bunu anlatmalıyım.
Londra'nın o az popüler olan 'Cafe Loren' de Maria'yı bir masa da oturmuş bekliyordum ve geldiğinde ise hızlıca sandalyeyi alıp benle oturduğunda gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum benle sesini yükselterek konuşmaya başlamıştı;
Maria; Senden bunu beklemezdim Annabel, sen sadece arkadaşım değil, dostumsun hatta kardeşimsin. Bu kadar basit olacağını bilmiyordum beni bu kadar kıracağını bilseydim bana ilk tanıştığımız gün güveniyor musun diye sorduğunda cevabım kesinlikle hayır olurdu. Buraya geldim, çünkü sana bunları söyleyecek kadar değer veriyorum fakat üzgünüm ki artık bir daha görüşemeyiz. Kendine iyi bak.
Ben; Dur! Gitme bekle. Kabul ediyorum ne kadar suçlu olduğumu kabul ediyorum ama De Luca kardeşlerine yardım etmem daha doğruydu, onlar senin ağabeylerin bu yüzden o soyadı hak ediyorsun. Onların avukatı olarak hiçbir zaman yapmadığım şeyleri sana yaptım, dava gizliliğini senle paylaştım hatta bu davayı bırakmam benim için çok kötü olurdu, avukatlıktan men edilebilir ve hakimi kandırdığım için ceza alabilirdim. Madem kardeşim isen bunu anlayabilirsin değil mi?
Maria; Ben annesiz ve babasız büyüdüm Annabel, tüm acılarımı biliyorsun çünkü paylaştım fakat ben De Palma soyadı ile büyüdüm ve senin hakkın değildir De Luca kardeşleriyle birlikte olup benim soyadım için dava açman. Ben evliyim, bu yüzden soyadım Matthews. Fakat haddine değil beni De Luca soy ağacına koyman. Otelden kazandığım paraları beraber hayır kurumlarına paylaşıyoruz. Sadece ben değilim, sende varsın bu işin içinde. Fakat sana ne kadar para sundular da bana bu ihaneti yapmaya kalkıştın?
Ben; Herkesin bir sırrı var Maria ve bazı şeylerin saklanması gerekir. O De Luca kardeşlerin benim sırrımı biliyorlardı. İlk başta avukat olarak onlara inanmamıştım fakat ellerindeki o dosyayı gördüğümde artık korkmaya başladım bu yüzden evet demek zorunda kaldım. Her şey için çok üzgünüm Maria, artık De Luca ailesine geçmek zorundasın. Sana hiç ihanet etmezdim fakat mecbur kaldım. Onlar çok kötü insanlar Maria.
Maria; Sen ne saçmalıyorsun? Senin her şeyini biliyorum sen benim 5 yıldır arkadaşımsın. Her gün görüşüyoruz hatta buluşuyoruz bile. Senin hakkında bilmeyeceğim ne olabilir?
Ben; Sana bunu söyleyemem.
Maria; Peki öyle olsun. Savaş mı istiyorsun? Savaşalım.O günden sonra Maria Londra'nın en popüler hakimlerin favorisi olan birçok davayı kazanmış benim rakibim olan Henry Williams'ı tuttu. Hızlı bir dava başlatarak, 1.5 ay sonraki duruşmayı kazandı ve böylelikle onunla olan arkadaşlığım bitti.
O savaşı ne kadar kazanmış olsa da, ben ise en sevdiğim ve hayatımda örnek aldığım kişiyi kaybetmiştim, yani savaşı ben kazanmış olsam bile yinede faydası yoktu çünkü ben sevdiğim insanı kaybettim. Şimdi ise bu hikayeyi onu geri kazanmak için yazıyorum.
Bir atasözü vardı; "İhanet arkadaşlık zincirini karartır, fakat vefa onu her zamankinden parlak yapar." Pişmandım ve her zaman pişman olacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Annabel Moore
No Ficción18 Ağustos 1982 yılında İngiltere'de doğdu. Annesi İrlandalı babası ise İngiliz'di. İyi bir çocukluk geçiren bu kadın ilk evliliğinden ayrılıp, ikinci evliliğinde ise ihanete uğradı. Avukat olan Annabel yardımsever kişiliğiyle çok sevilen ve sürekli...