17.Bölüm

6 0 0
                                    


'En büyük hayallerin neler?' diye sormuştu. Hayallerden bahsetmek o kadar kolay değildi her birinin gerçekleşemeyeceğini bilirsin, sonunda inanırsın buna. Bu yüzden ön planda arzuların ve isteklerin olur. Cevap vermiştim onun gözlerine bakarak 'anne olmak' çocukluğumdan beri hayalimdi.

Akşamlar ne kadar güzeldir ve ne kadar derindir; İnsanlar en çok geceyi hatırlar gündüzler çoğu zaman hatırlanmaz bile. Bunu kenara yazın. O gün akşam yemeğindeydik. İkinci günden beni etkilemişti. New York'un en iyi lokantası olan Juniper'da öğlen yemeğini yedikten sonra The River Café'da mükemmel bir akşam yemeği yedik. Kendimi hiç bu kadar değerli hissetmemiştim.

Michael; Artık kendinden bahsetme sıran sende. Tüm gün boyunca hayatını merak ettim. Artık bahsetmeyecek misin?

Ben; Belki biraz bahsedebilirim.

Michael; Seni dinliyorum.

Ben; Ben bir aşçıyım. İtalya'da yaşıyorum buraya bir arkadaşımla geldik fakat işi çıktı erkenden gitme zorunda kaldı. 29 yaşındayım burayı çok merak ediyordum. O yüzden ucuz otellere, ucuz lokantalara gidiyorum ve buraya benim ilk gelişim.

Michael; Çok ezbere konuşuyorsun. Sanki düşünmeden okuyor gibisin.

Ben; Hayır ben sadece hızlı konuşurum.

Michael; Peki öyleyse.

Garson gelmişti ve siparişlerimizi almıştı. Yemek yerken konuşmayı fazla sevmiyordum fakat bir soru beni açtı.

Michael; En büyük hayallerin neler?

Ben; Anne olmak, çocukluğumdan beri en büyük hayalim fakat nedense doğru kişiyi bulamadım. Çok denedim, birisini bulmak istedim fakat zamanın geçtiğini fark ettiğimde bıraktım. Artık anne olmak istemiyorum.

Duygulanmıştım masayı geri çekerek ayağa kalktım ve dışarı çıktım, ne görmüş olayım içinde çocuklar bulunan mutlu bir aile.

İşte geliyordu yalancının kurbanı; Ne oldu? Bir sorun mu var?

Ben; Evet sanırım yemekler biraz ağır geldi.

Michael; Ben hesabı ödeyim ve biz beraber yürüyelim. Yürümek iyi gelir.

Ben; Peki.

Hesabı öderken ayakta bekliyordum gelen geçen insanlara bakıyordum ah ne kadar şanslılar. Ben neden şanslı değilim? Hesabı ödedikten sonra adımlarını bana atıyordu ve ben bakıyordum o derin gözlerine; Nereye gidiyoruz?

Michael; Seni buranın en güzel yerine götürüyorum, Brooklyn Köprüsü yürümek için ideal bir yer.

Taksiye binerek Brooklyn köprüsüne doğru gitmiştik akşamları her şey güzeldir demiştim.

Michael; Üşüyor musun?

Ben; Hayır. Ben fazla üşümem.

Michael; Yürümek iyi geldi dimi?

Ben; Aslında başka bir şey var.

Michael; Bak biliyorum, birbirimizi yeni tanıyoruz ve bana bazı şeyleri anlatmıyorsun. Bu bir sorun değil. Her zaman yanında olacağını bilmeni isterim, eğer sen istersen tabii.

Ben; Aslında sana anlattıklarımın hiçbiri doğru değildi. Bunu yapmamam gerek ama bilmiyorum. (Ağlayarak) sen mükemmel birisine benziyorsun ve ben seni hak etmediğimi düşünüyorum.

Michael; Lütfen, bana neler olduğunu anlat. Ben iyi dinleyiciyimdir.

Ben; Anlatmak istemiyorum, çekip gidersin diye korkuyorum. Çünkü hayatımdaki tüm insanlar çekip gitti.

Michael; Söz veriyorum tam şuan burada ve bu köprüde ben gitmeyeceğim. Sil o gözyaşlarını. (Sarılır)

Gökyüzüne bakarak buldum kendimi, o umursamadığım yıldızlara ve ilk kez o kadar güzel görünüyorlardı ki, hiç gözlerimi kapatmak istemiyordum ancak o muhteşem konuşmayı duyana kadar; Bana şimdi hiçbir şeyi anlatmak zorunda değilsin geçmişini bilmiyorum çünkü o geçmişin ve bende her zaman geçmişimden nefret ettiğimi biliyorum. Bizi üzen, bizi mutsuz eden birçok anılar var ve mutlu anılar yaşasak bile o izler silinmiyor ve silinmeyecek. Bu yüzden bana bir şeyler anlatmak zorunda değilsin, geçmişinde neler yaşadıysan o sana ait, bu benim içinde geçerli. Önemli olan şuan ve birlikte olduğumuz yarınlar. İnan bana yarınların mutluluğu paha biçilemez. Çünkü yarın ne olacağını bilmiyoruz şuan ne kadar üzgün olduğumuz için, yarınlara minnettarım. Çünkü yarınların beni mutlu edeceğini biliyorum.

Ben; Şuan sen ezbere konuşuyorsun. Düşünmeden sanki okuyor gibisin.

Michael; Hayır ben sadece hızlı konuşurum.

Michael ve ben o an gülümsemiştik ve ben ona tüm hayatımı anlatmıştım. Geceyi o Neptune Hotel'in karşısındaki bar/cafe de geçirdik ve geçirdiğim en muhteşem geceydi. 

Annabel Moore Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin