ŞAŞKIN VE SAKAR ARMİNA

91 3 0
                                    

Erkenden kalktığımda ilk önce güzel bir kahvaltı ettim ve evden çıktığımda okul saatimin başlamasına çok zaman olduğu için yürüyerek gitmeye karar verdim. Kısa sürede üniversitemin binasına girdiğimde Meyrayla göz göze geldim ve hemen yanıma gelmesini izledim özlem dolu gözlerle. Meyra benim çocukluk arkadaşım ,sırdaşım ve dostumdu. Ona güvendiğim kadar daha önce hiçbir arkadaş potansiyeli taşıyan kişiye güvenmemiştim. Sömestr arasında birkaç kere görüşüp zaman geçirmemize rağmen onu fazlaca özlediğimi fark ettim yanıma geldiği aralıkta onu direk kollarımın arasına aldım. Meyraya sarılmamdan ötürü biraz şaşırmış gibi de olsa durumu bozuntuya vermeden hemen karşılık verdi kucaklamama.

"Armina iyi misin tatlım yine kabus mu gördün?" kollarımı omuzlarından indirdiğimde alınmış edayla cevap verdim

"Aşkolsun Meyra sana illa sarılmam için kötü zaman geçirmiş mi olmam lazım. Tamam haklısın sana sık sık sarılarak sevgimi gösteren biri olmayabilirim ama bana da bu konuda biraz hak ver. Belki bugün bir değişiklik yapmak istemiş olamaz mıyım?"

"Özür dilerim canım öyle demek istemedim her zamanki patavatsızlığım üzerimde alınma lütfen"

"Hadi gel ilk günden moralimizi bozmayalım ve kantine gidelim birer sıcak çikolata içeriz"

"Tamam canım hadi gidelim"

Girişte kısa diyalogumuzdan sonra kantinin pencere kenarındaki masasına oturduk ve Meyra bize sıcak çikolatalarımızı almaya gitti. Bende etrafta biraz göz gezdirdim. Araya giren tatilden bu yana bir değişiklik var mı diye fakat baktığımda elle tutulur gözle görülür farklılıklar göremedim. Kantin sahibi sevecen İsmet abi aynı sıcak kişiliğine sahip, gördüğümüz yabancı dil dersinin öğretmeni yine aynı zarif ruha sahip, kantin koridorlarında yine aynı adım sesleri yine öğrenciler tarafından yapılan ayak üstü sohbetler... hiçbir şey değişmemiş şu kısacık tatil diliminde , çevremdeki ve okulumdaki hiçbir şey değişmemiş fakat değişen birkaç şey sadece bende olmuştu. Onsuzluğa alıştığım zor süreçten sonra biraz olsun toparlandım sanırken tatil arasında annem ve babamı ziyaret ettiğim süreçte yine duygularım allak bullak oldu üzerine bir de İzmir'e geldiğimde aldığım mesaj içimde bastırdığım acıyı, üzüntüyü sarsılmaz sandığım fakat tek bir isimle enkaza dönen benliğimi ortaya çıkardı. Bu süreçte anılarla bütünleşen benliğim zor ve sıkıntılı bir sömestre geçirdi. Atlatabildiğimi sandığım acı ve elem iliklerime kadar hissettiğim koca bir boşluk oluşturdu ruhumun zifirinden arındığını umduğum yanıma. Belki bu durumdan şikayetim yok ama kaybettiğim kişiyi ve anılarımı yanımda bulundurma imkanımı verecekse bu böyle hissettirmeliydi bana. Geçmişte kalan zamanlara yenisini ekleyemedikten ,onun varlığını yanımda hissetmedikten, Kardeş kokusunu ciğerlerime solumadıktan sonra şikayetçi olmamanın ne anlamı var ki? Ben onu sadece çocukluğumun her anında yanımda olan kişi olarak hatırlamakla kalmak istemiyorum onu hala anılarımın her anına sığdırmak onun hatıralarında yer edinmek ve bunu yaparken bu anları sindire sindire yaşamak istiyorum. Sanki zaman bize karşı koymaz ve yavaşça sindirerek yaşadığımız anları dondurur ve hep o anda yan yana kalırız umuduyla yaşamak istiyorum. İstediğim şey günümüzde olan insanların birkaç günlük eğlenceleri için hırs edindiği, yalandan sevgilerin gün yüzünde samimi yaşandığını gösteren sahtekar gülümsemeler değil ya da kendini mükemmel sanan kişilerin çevresine bunu göstermeye çalıştığı çabasınıda istemiyorum. Ben "Abimi" istiyorum. Kahramanım olan bir yerim incindiğinde yanımda olup canın yandı mı diye soran kişiyi, kendi acılarımı kendine dert edinen koca yürekli insanı istiyorum. Yere düştüğümde her zaman beni yerden kaldıran, acılarımı güzel gülümsemesiyle saran fedakar, sahte hayatların tek gerçeğe sahip insanını istiyorum. Ben çok şey istemiyorum varlığını yanımda hissetsem yaşadığım yıllar yani bu geçici dünya için hiçbir istekte bulunmam bu saatten sonra. Fakat ne benim yanımda dimdik bulunabilecek ve yanımda sahip olduğum ailemin bir üyesi diyebileceğim ABİM yok artık. Soğuk toprağın altında ve gözleri kapalı. Bu gerçeği 5 yaşındayken kavrayamamış biri olarak anneme şunu sorduğum hala dün gibi aklımda "Anne Abim orada üşür mü?" çok soğuk değil miydi orası belki bir battaniye yetmezdi gecenin ayazını kesmeye fakat yanımızda olsaydı sıcak kollarımızda sarmalasaydık onu o zamanda üşür müydü? Bence üşümezdi çünkü abim olması gerektiği yerde olduğundan dolayı kutup soğuğunu bile hissetmezdi çünkü yanımızda olurdu bizimle. Annem , Babam ve Canından çok sevdiği kardeşi ile.. Hiçbir zaman onu kaybettiğimizden dolayı isyan etmedim ya da rabbime karşı gelecek şekilde cümleler sarf etmedim ama erken yaşta ölmesini bir türlü sindiremedim. Başına gelen zamansız ölümün bizim içinde bir imtihan olduğunu hep aklımın bir yerlerinde bulundurdum. Fakat dünyevi istekler ya da eğlenceler yerine hala yanımda olmasının benim için paha biçilemez bir değer olduğunu söyledim her an. Fakat o gittikten sonra anladım ki giden oraya ait artık. Belki zamansızdı demem ya da geri gelmesini istememin çok şey olmadığı söylemem yanlış bir zaman diliminden sonra. Ait olduğu yerin cennet semalarının olduğunu annemin bana verdiği cevapla daha iyi anlamıştım.

HIRÇIN EV SAHİBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin