OYUN PARKI

280 11 2
                                    

Gece geç saatte İzmir'e geldiğim için otogarda sadece küçük bir kucaklaşma senfonisi yapıp evimize gelmiştik. Teyzemler İzmir de yaşadığım yere yakın bir semtte ikamet ediyordu o yüzden buraya geldiğimden beri daha fazla görüşür olduk. Şimdi sabahın saatinde düşünme fırsatım oldu da bu genç adam neden ismimi o şekilde söyledi. Belki o mesafeden sesini duyamadım ama fısıltı şeklinde ismim dudaklarından döküldüğünde o hafif pembe ve kırmızı karışımı olan dudağını okudum. Büyük ihtimalle mola sırasında gösterdiğim tepkiler onu eğlendirdi ve otogardan ayrılırken son bir kez daha beni sinirlendirip kendine eğlence payı oluşturdu. Tamam! Artık aşağı inmeliyim çünkü minik tontik anneannem çoktan kalkıp bize kahvaltı hazırlamıştır. Odamdan seri şekilde çıkmayı düşünürken yüzümü yıkamadığım aklıma geldi direk odamın içindeki küçük banyoya yöneldim yüzümü yıkadım ve büyük adımlarla odadan çıktım. Buradaki ev apartman dairesi olduğu için öyle merdivenden inip çıkma zahmeti de yoktu bu açıdan şanslıyım. Hatta odamın içinde küçükte olsa banyom vardı. Aslında buradaki ev, standart dairelere göre lükse bile kaçıyordu. Odamdan çıkıp bir hol boyunca yürüyünce sol tarafıma döndüm ve mutfağa girdim. " Günaydın sultanım!" deyince tontiğim bana direk "Alâ alâ" diyip kocaman bir gülümseme gönderdi bende söylediği sözcüğün anlamını bildiğimden kısa soluklu bir kahkaha savurdum. Sonrada birlikte sofraya oturduk. Rutin ilaç seansımı yapıp bir iki lokma menemenden yedim ve birkaç yudumda tavşan kanı çayımdan içtim. Sonra da tontiğime afiyet olsun deyip sofradan kalktım. Ve mutfağımız ile birleşik olan salonumuza geçiş yaptım. Televizyon izleme kararı alıp bir iki kanal açtım fakat canımın sıkıldığını anladım. Hazır sömestre da iken gezmemin bana iyi geleceğini düşündüm ve odama hızlı adımlar atarak içeri resmen dalış yaptım. Sonrada bu heyecanlı halime kısık sesle kıkırdadım. Aklıma tek gezmek istemediğim gelince en yakın arkadaşlarımdan biri olan Meyra'yı aramaya karar verdim. Elime komidinde olan telefonu aldım ve iki kısa çalışta karşıdan bülbül seslimin sesi geldi. "Armina kuzum döndün mü İstanbuldan "deyince uzun uzun ona orada bir hafta ne yaşadığımı anlattım hatta detaylı konuşmayı ve yazmayı seven bir kişiliğim olduğu için otogar olayınıda anlatıverdim. Sonra esas mevzuyu atlamamam gerektiğini kendime hatırlatıp bir çırpıda " Canım, Meyram,Bülbül seslim" dedim. Önce böyle söylememin nedenlerinden biride Meyra'nın anca ikna ile dışarı çıkacağını bilmemden kaynaklanması. Sonra hemen "Ya hazır bende dönmüşken beni tatil sırasında bir iki mekanı gezdirsen olmaz mı?"

"Kızım Armi dönmeden önce söyleseydin hazırlanırdım. Bu şimdi mi söylenir, daha banyo yapmam lazım sonra kıyafet seçip ona uygunda dolgu topuk bir ayakkabı ayarlamam lazım off" diyince "kuzum ya sen her halinle güzelsin zaten. Oyalanma ve yarım saat içinde beni evimden al kapatıyorum şimdi ve çokca öptüm yanaklarından"

Bu badireyi de atlatınca kendimi kısa bir duş için banyoya attım. Orada 10 dakika harcadıktan sonra üzerime v yakalı gri bir tunik giydim altıma da tayt tarzı siyah bir pantolon geçirdim. Bir siyah saat takıp kombinimi tamamladım. Meyra'nın yanında fazla sade olacağım aklıma gelince bir rimel, bir eyeliner sürdüm ve dudağımı da renklendirmek amacıyla pudra rengi bir ruj sürdüm. Son 6 dakika kaldığında ayaklarıma siyah dolgu topuklarımı geçirdim ve artık hazırdım. Sıra Meyra'nın benim ona tanımış olduğum sürede bize gelmesindeydi. Odamdan çıkıp mutfağa girdim ve tontiğime dışarı çıkacağımı söyledim o arada da oturma odasındaki televizyonda evlenme programlarından birinin açık olduğunu görünce "Tontiğim, sen neden böyle programları izliyorsun? Azıcık dışarı çık komşuya git ne bileyim altın günü yap hatta istersen bana oradaki teyzelerin torunlarından birini de görücü olarak ayarlayabilirsin. Yeter ki kendini böyle evde sıkma. Olur mu?" pembe yanaklım ocaktan başını kaldırdı ve benim kabama bir iki el yordamıyla vurdu. Bende bunun üzerine kahkahamı tutamadım ve apartmanın duyacağı bir şekilde savurdum ortalığa. Sonra zilin sesini duyunca kapıya yöneldim. Hiç ' 'kim o?' detayına takılmadım çünkü kimin geleceğini hatta geç geleceğini gayette biliyordum. Bu düşüncedeyken gözlerimi devirdim ve kapıyı açtım. Sonra beni bekletmesi ile ilgili bir konuşma yaptım bir yandan da ona sıkıca sarılıyordum. Daha sonra çıkmamız gerektiği kanısına vardık ve anneanneme çıktığımızı haber verip evin anahtarını alıp kapıyı ardımdan kapattım. Meyra burada bir hafta neler yaptığını anlatırken hem onu dinledim hem de ara ara yaşadıkları hakkında yorumlar yaptım. Onun bana her şeyi detaylıca anlatmasının sebebi bizim birbirimizi çok yakından tanımamızdan yana herbir yaşanılanı saklamama kararı almamız ve böyle birbirimizi buna alıştırmamızdandır. Bir diğer sebepte onun cana yakınlığı olduğunu da bana göstermiş olduğu tavırdan anlayabilmem mümkün tabi. Meyra fazla sevecen ve tatlı, aynı zamanda yeni girdiği ortamlarada ayak uydurabiliyor. O yüzden onun bu yönü onu sempatik gösteriyor. Ben mi nasılım? Belki dışarıdan bakıldığında ilk görüşte soğuk nevale damgasını hak ediyor olabilirim ama bu benim öyle olduğum anlamına gelmez aslında güvenirsem bir insana sonsuz şevkatimi de nezaketimi de hatta bende var olan bütün sevecenliğimi de yüzde yüz veririm ama önce güvenmeliyim daha sonra ise karşımdaki kişiye kendini tanıtması için bir süre veririm. Zaten kişi kendini karakteri ile beni kendine bir kere çektiyse onunla konuşma ihtiyacı dışında da görüşüp konuşabilirim. Bu düşüncelerle dolup taşma noktasına gelmeden kendimi Meyra'nın önerisine uyarak dış duvarı rengarek çiçeklerle bezeli olan havadar bir kafeye attım. Meyra herhangi bir masaya geçerken onun adımlarını takip ederek karşısına oturdum. Birer tatlı siparişi verdik ve muhabbet etmeye başladık. Öyle böyle orada baya zaman harcadığımızı anlayınca sonradan sipariş verdiğimiz limonatadan son iki yudum aldım ve ayaklandım. Meyra ile orada vedalaştım ve kafenin çıkışına yakın olan kasaya yöneldim ve sipariş verdiklerimizi ödedim. Sonra hızlı adımlarla oradan ayrıldım. Bugün canımın sıkılmasından dolayı dışarı çıksam da sadece kafede tıkılıp kalmıştık sanki. Bu yüzden de hava alma ihtiyacı duyup ağır adımlarla sokak arasında yürümeye başladım. Buradan taksi ile gitsem en fazla 15 dakika süren yol yürüyerek belki de bunu ikiye katlayacaktı ama sadece yürüme kararı aldım şu an için. Yalnız olduğum için bir dünya düşünce dolsada kafama bu sefer düşünmemeye çalıştım ve bir süre öyle boş bakışlarla yürüdüm. Daha sonra direk eve geçmek istemediğim aklıma geldi ve oyun parkına geçiş yaptım. Orada boş olan herhangi bir banka oturdum ve telefonumu elime aldım. Birkaç siteyi dolaşmaya başladım taş çatlasın 5 dakika geçti ya da geçmedi bir taşıma şirketine ait olan yük arabasının çıkarmış olduğu korna sesini duydum ve soluma döndüm. Bir yük arabası birkaç eşya ile doluydu sanki eve yerleşilmiş ama eksik eşyalar yani bir iki gerekli olanlar alınmışta onlar evin tamamlaması için götürülüyorlardı. Umursamaz bir bakış atarak kendimi telefonla uğraşırken buluverdim. Aradan 10 dakika kadar bir süre geçince evimin yoluna doğru yürümeye başladım. Son birkaç adım daha kalmıştı ki sert ama bir o kadar da biçimli bir omuzla çarpıştım. Gelen darbenin sert olmasından mıdır yoksa beklenmedik olduğundan mıdır bilmem belimden bir el tarafından tutulmasam az kalsın yeri boyluyordum. Sonra beni tutan ellerde kitli olan bakışlarım elin sahibine döndü birden. Karşımda sert bakışlı zeytin karalarını görmem ile şaşırdım kaldım bir an için. Görüş açımız birbirimizi bulunca yanaklarımın ısısını koruyamadığını anladım ve başımı hafif sola çevirdim ve gitmek için birkaç adım attım. O sırada arkamdan "Armina!" diye bir ses işittim. Ve o an donakaldım yerimde..

HIRÇIN EV SAHİBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin