KAYBEDİŞ

835 32 20
                                    

Kapkaranlık bir ışığın sonsuzlukta belirdiği yerdeyim. İçinde bulunduğum durumu bile anlatabileceğim bir gerçeklik yok. Fakat bu gerçeklik olmayan yerde daha önce bulunduğuma dair beliren his yine beni gafil avladı. Doğru ya birazdan yine aynı çığlıkları, kurtarılış çağrılarını duyacağım; belki de yine o parlak kahverengilerle karşılaşacağım.
Bu olanları nasıl mı biliyorum. Bilmeme gerek kalmadan bizzat kendim yaşıyorum zaten. Başıma gelen, her gece beni bir karanlığa sürükleyen acı çığlıkları ve o kahverengileri kabusumda görüyorum . O sekiz saniyelik bir süre benim asırlar boyunca dillendirerek anlatabileceğim şekli ile bir yemek gibi önüme servis ediliyor adeta. Bitmek bilmeyen kabuslarım her gece aynı şekli ile devam ederken gündüz kendini ortaya çıkarmayan kaybediş ve yitiriş duygusu her yastığa başımı koyduğumda ve daha sonrasında bir kabus gibi üstüme çöküyor.

Yine gece rutinlerimi tamamladığıma ( yani kabus faslını atlattığıma ) göre kalan uykumu temelli kaçırmayıp tekrar uyumaya çalışmalıyım çünkü yarın ailemin yanında vakit geçireceğim son günüm.

Sabahın ilk ışıklarında annemin beni çok nazik dokunuşlarla(!) uyandırmaya çalışmasından sonra geri yatmak için pek bir dirayet gösteremedim ve tıpış tıpış yataktan kalktım. Sonrasında geniş olan odamın içerisindeki banyoya hızlı bir giriş yaptım. Böyle olmasının sebebi annemin dakik bir insan olması ve her yaptığı şeyin istediği şekilde gerçekleşmesidir. Bunları düşünürken ve yüzümü yıkarken fazla oyalandığımı anladım ve odama hemen geri döndüm. Beyaz komidinin üzerinden bir adet lastik toka alıp saçımı gelişigüzel topladım. Ardından telefonumu elime aldım ve bildirim panomu kontrol ettim birkaç mesaj olduğunu gördüm. Hemen birini açtım ve cevap vermeye çalışarak aşağı kata annemin yanına gitmek için büyük adımlar attım. Merdivenlerden inerken diğer mesajlar içinde kısa ve açıklayıcı bir iki cümle daha yazıp mutfak kapısından içeriye adım attım. Mutfak içerisindeki enfes kokuları duyar durmaz annemin yanına gidip sulu bir öpücük bahşettim o güzel pembe yanağına. Sonra onun çayı demlediğini ve ocakta da sucuklu yumurta yaptığını görünce buzdolabına yöneldim. Birkaç kahvaltılık çıkardım ve masaya yerleştirdim.

Sonra aklıma aç karnına içmem gereken ilacımı unuttuğum aklıma geldi ve direk ilaçları koyduğumuz mutfak dolabına doğru adımladım hemencecik oradaki ilacı aldım ve kendime bir bardak su doldurdum. İlacı ağzıma bırakıp suyumdan koca bir yudum aldım ve ilacın boğazımdan yavaş bir şekilde geçmesine izin verdim öyle en az iki bardak su ile ilaç içen kişilerden değildim. O yüzden işimi halledip yemek masasına geçip oturdum ve bu arada annemin çayı ve sucuklu yumurtayı masaya getirdiğini fark ettim hemen ince belli çay bardaklarına çaylarımızı koydum ve şeker ayarını da yapıp anneme çay bardağını öyle uzattım. Bunun üzerine annemden de bir teşekkür ederim güzel kızım gülümsemesini kaptım.

Sonra aklıma babamın bu saatlerde kahvaltısını bizimle çabuk bir şekilde yapıp işe gitmesi gerektiği gelince anneme sordum:

-Annem, babam nerede? Kahvaltısını yapmak için bu vakitlerde bizimle burada olması gerekmiyor mu?

- Tatlım bugün babanın erken çıkması gerekti. İş yerinde önemli üç toplantısı var o yüzden kahvaltıya kalmadı zaten yarında sen İzmir'e geri döndüğünde o da o vakitlerde yurt dışına çıkacak birkaç sözleşme için.

Anladığımı belli eder şekilde kafamı salladım ve minik bir tebessümden sonra yemek yemeye başladım.

Bir iki lokma sucuklu yumurtadan aldım ve yine annemin el ayarının iyi olduğunu anladım. Şimdi alt tarafı bir sucuklu yumurta diyeceksinizde öyle demeyle olmuyor işte bunda bile el yatkınlığı olmayan nice insanlar var. O yüzden bu konularda anneme çektiğim için kendimi şanslı hissediyorum.

Yine çayımızı yudumlarken annem ile küçük çaplı bir sohbet gerçekleştirdik. İşte dönemin diğer yarısında yine anneannemle birlikte kalacağımı ve orada dönemin başına göre kendime daha iyi bakmam gerektiğini falan konuştuk.

Daha sonra bizim süperli(!) konuşmamızı bölen bir zil sesi oldu. Bilin bakalım kimin telefonu çaldı , tabiki de annemin. Sonra o telefon ile görüşme yapmak üzere masadan ayrıldı bende daha fazla masada durup birkaç bir şey daha atıştırmamak için mutfaktan ayrıldım. ve benden beklenmeyecek bir hızda odamda buldum kendimi.

Yatağıma uzandım ve telefonumdan birkaç internet sitesine girdim ve yarım saat kadar orada oyalandıktan sonra daha fazla dolaşmak istemediğimi anlayıp bir şarkı açtım müzik listemden ve onu dinlemeye başladım. Baktım müziğin dinlendirici huzuru benim gözlerimi kapamama sebep oluyor bende müziğin benden istediğini yaptım ve gözlerimi sımsıkı kapadım sanki tekrardan onları kullanmayacakmışçasına.

Akşam yedi gibi annem ile yemek yedim. Onun öncesinde de bir süre değil de baya uyuduğumu anladım. Yemek faslı geçtikten sonra annem ile bir film izleme kararı aldık ve laptoptan bir film açtım hem annemin zevkine hem de benim zevkime hitap eden. Son yarım saattir filme baya odaklandığımızı anladım bu sürede babam gelir diye umdum fakat işinin daha da uzayacağını anladım. Filmin heyecanlı ve tam olay örgüsünün çözüldüğü yerde annemi bir yorum yapma aşkı tuttu ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Filmin son 15 dakikasının kaldığı anladığımda kolamdan iki yudum aldım ve birkaç çerez attım ağzıma sonrasında ise film de SON yazısını gördüm zaten. Biten film pek dramatik ya da hüzünlü bir konu içermiyordu zaten öyle konulu filmleri de kolay kolay izlemiyorum. Böyle filmleri izlemeyi fazlalaştırdığımda sinir krizi geçirme raddesine kadar geldiğim oluyor aslında tek bu konulu filmleri izlememden dolayı kaynaklanan bir şey değil artı olarak her gece gördüğüm kabusu film gecesinde de gördüğüm zaman sinir krizinden kaçınılması bir o kadar da olanaksız.

O yüzden şimdi kabusumun etkisini azaltması ve beni delirtircesine korkutan kaybedişimden birazda olsa uzak kalmam için bir tane daha ilaç içmem gerekti. Yoksa çok kıymetli doktorumun tavsiyesine uymamış olurdum öyle değil mi?

Bu düşüncelere uzun süre daldığımı fark ettiğimde gece yarısını çoktan geçmişti. Bu yüzden anneme iyi geceler deyip koltuktan telefonumu alıp odama çıktım. Ve kafamda tek bir şey vardı yine; o beni kahreden parlak kahverengileri görecek miyim. Yine benim kendi kendimi sorgulamamı sağlayan ona elimi uzatsam kurtarabilecek mesafedeyken hiçbir şey yapmamam konusunda kendimi geceler boyunca suçlamam yine devam edecek mi? Belki de kendimi suçlamayı bırakmalıyım artık. Zaten ortada kendini aklamaya çalışan bir suçlu yok çaresiz bir kaybeden ya da daha da sadeliğe indirgersek kırılgan ve yaşanılanları yaşı büyüdükçe anlamlandırabilen bir kız çocuğu var..

HIRÇIN EV SAHİBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin