BANA CEVAP VER

186 10 8
                                    

Gece kafamın içini dolduran düşüncelerle uyuyakalmıştım şimdi ise sabahın ilk ışıklarında uyanmış buldum kendimi. Havanın sert soğuklukta olmasına karşın gökyüzü ışığını bizden esirgemiyor ve vücudumuzun her bir et parçasına nüfuz edecek şekilde belli ediyordu parlaklığını. Başucumdaki telefonumdan saate baktığımda 07.00 olduğunu gördüm. Tatilde olmama rağmen baya erken kalkmıştım, bende bunu fırsata dönüştürüp pamuk ellime kahvaltı hazırlamayı düşündüm. Yerimden bir hışım kalkıp yüzümü yarı yıkadım ya da yıkamadım o şekilde odamdan çıktım. Bu kadar hızlı olmaya çalışmamın sebebi anneannemin erken kalkma gibi bir alışkanlığının olmasından kaynaklandığını gayette biliyordum. Yoksa aheste aheste kahvaltı hazırlama girişiminde bende bulunurdum. Mutfağa girdiğimde ilk iş olarak menemen için malzemeleri buzdolabından çıkardım. Çıkardığım domates ve biberleri bir güzel yıkadım ve teflon tavanın orta boylusunu elime alıp ocağın altını açtım ve teflon tavayı ocağın üzerine yerleştirdim. İçine gerektiği kadar zeytin yağı koydum ve balkonumuzda bulunan küçük dolaptan bir soğan aldım, tavadaki yağın ısındığını anlayınca soğanları içine attım ve onun kavrulması sonucu diğer malzemeleri de ekledim bir güzel. Sonra malzemelerin bir uyum oluşturacak şekilde birbirine karıştığını fark edince iki büyük boy yumurtayı tavanın içine doğru kırdım ve birazda tuz ektim içine. Ve menemenin pişmesi için beklemeye başladım. Bu bekleme sırasında da çay için su ısıtıcıyı çalıştırdım ve buzdolabına yönelerek kahvaltılıkları çıkardım bir çırpıda. Her şeyin hazır olduğunu anladığımda anneanneme seslendim ve masaya geçip kahvaltımızı tatlı sohbet eşliğinde gerçekleştirdik. Kahvaltı sonrası oluşan ve dünden kalan çöpleri de atmak için apartmanın önündeki çöp konteynerına gitmemin gerektiğini fark edince üzerime kalın bir hırka geçirdim ve içeride televizyon başında olan anneanneme 'ben çıkıyorum' diye kısa bir açıklama yaptım. Ve ağır adımlarla aşağı katlara inmeye başladım. Çöp konteynerının önüne gelince iki elimin dolmasını sağlayan çöpleri içine attım. O sırada yanımda birkaç adımlama sesi gelince başımı yavaş bir şekilde sol omzumun üzerine çevirdim. Ve dün tanıştığım sert bakışlı zeytin karaları ile karşılaştım. Üzerinde bu soğuğa meydan okurcasına giydiği ince bir hırka ve triko eşofman takımı vardı. Saçları ise sanki yataktan yeni çıktığını belli etmek ister gibiydi. Bir o kadar özensiz dağınık dursa da ona ayrı bir hava katıyordu. Özellikle biçimli kaşları ve elmacık kemiği ile harmanlanmış bir armoniydi adeta. Onu fazla dikkatli incelediğimi anlayınca biraz utandım ve başımı ayak uçlarıma çevirdim o anda onun da elinde bir çöp poşeti olduğunu fark etmemle bakışlarımı gözlerine çıkardım. Oda uzun süren sessizliği bozmak amacıyla konuşmaya başladı " Günaydın Armina. Nasılsın?" diyince bir an kaşlarımı çattım ister istemez. Ne bu samimiyet, direk ismimle bana seslenmesi ve siz'li konuşmayı bırakması da ne demek. "Günaydın Mirza Bey. İyiyim gördüğünüz gibi çöp atıyorum. Siz nasılsınız bu arada?" derken son cümlelerimde mecburiyetten sorduğum bir soru olduğunu o kadar belli ettim ki karşımdaki taş olsa anlardı, ondan mıdır bilmem "İyiyim Armina. Neden sizli bizli konuşuyorsun şuan onu anlamaya çalışıyorum sadece" deyince "Kusura bakmayın ama iki günlük gördüğüm bir insan ile senli benli konuşmamı beklemeyin benden" dedim ve yanından hızlı bir şekilde uzaklaştım. Apartmana doğru bir giriş yaparken arkama son bir kez baktığımda kara gözlerinin kısıldığını ve biçimli kaşlarının şaha kalktığını görmem benim için yabancı bir tepki olmadı. Neden mi? Çünkü her tanıştığım insanla bu tarz mesafe belirtisi oluşması açısından konuşma yaptığım da ilk gösterdikleri tepki bu oluyor. Onun yüz ifadesini incelerken o ara çöpü de attığını görmem bir oldu. Sonra kafasını bu tarafa çevirdiğinde bakışlarımı sokaktaki çocuklara çevirdim ve yakalanmışlığın verdiği utançla hızlı adımlar atmaya çalıştım ve merdivenleri adeta tırmandım. Kapıyı açıp içeri hızlı bir giriş yaptım Allahtan evin anahtarını almıştım yoksa o utançla nasıl bakardım onun yüzüne. Sonra fazla tepki gösterdiğimi düşünüp odama geçtim. Ve kendimi oturması rahat olan kanepeye attım. Kanepemin yanında bulunan yarım kalan romanımı da aldım ve okumaya başladım aradan ya yarım saat geçti ya da ondan biraz fazla kapı aniden açıldı. "Tatlım ben bugün teyzenlere gideceğim gelecek misin?" diye bir ses işitince "Kuzum ben hala yol yorgunu hissediyorum sen bugünlük tek gitsen olur mu?" dedim ve anneannemin olumlu baş sallayışı ile ona uzaktan öpücük attım. Sonra odamdan çıktı ve birkaç saniye sonrada dış kapının da çekilip çıkıldığına dair sesini işittim. Sonra birkaç siteye girdim oradaki blogları takip ettim. Sonra canımın sıkıldığını hissettiğim an aklıma markete gidip beni mutlu edecek birkaç abur cubur almayı getirdim. Sonra cüzdanımı ve telefonumu alıp dışarı çıktım , anahtarı kapının kilit yerine sokup çevirdim ve kapıyı kilitledim. Üzerimde dışarısı için uygun kıyafetlerde bulunmasından dolayı kendimi dışarı atmam uzun sürmedi. Mahallenin sonuna geldiğimde büyük bir market olduğunu görünce dışarının soğuğuna daha fazla maruz kalmamak için içeri attım kendimi. İçeriden küçük alışveriş sepeti aldım ve başladım çikolata reyonundan alışverişime. Sonra birkaç reyonda dalgın bir şekilde dolaşırken sert bir cüsse ile çarpışmam hiç de beklenmedik değildi. Başımı sert omuzlu kişiye çevirdiğimde anında yüzümün renginin attığını anlamamda uzun sürmedi nihayetinde. Sonra muzip bakışları ile karşımda beliren bir adet yeni kiracım vardı ve o bakışları ile beni süzmeye devam ederse artık o bakışları atacak bir gözü olmayacağının bilincinde bile değildi. Sonra kendimi bozulmuşluğun verdiği afallamış ifadeden kurtarıp sabit bir yüz ifadesi takındım " Ne güzel bir tesadüf" diyerek samimi gülümsemeye çalıştım. Evet yanlış değil sadece öyle gözükmesini umduğum bir gülümseme göndermeye çalıştım o kadar. " Değil mi bende tam olarak bunu düşünüyordum. Ne dersin benimle birlikte alışveriş yapmaya, hem ben bu işlerden pek anlamamda bayan gözünden ne alınması gerektiğini sen daha iyi bilirsin. Acaba işin de yoksa bana yardım edebilir misin?" bunun üzerine teklifini geri çevirmeyi düşündüm bir an için ama evde de pek yapacağım aman aman bir şey olmadığından dolayı sakin bir tavırla başımı onaylar anlamda salladım aşağı yukarı hareketlerle. Sonra aldığım birkaç yiyeceğin bana yeterli olduğu kanatine varınca aldıklarımı kasaya bıraktım. Ve Mirza Bey'e yardım ettim alınması gereken ve gözden kaçmış yiyecek ve eşyalar konusunda. Sonra o kendi aldıklarını kasada öderken bende kendi aldıklarımı kasadan geçirdim ve tutan miktarı verdim kasiyere. Ardından aynı anda bitince işimiz birlikte evin yolunda yürümeye başladık. En son alışveriş teklifinden sonra alınması gerekenleri söylemem dışında hiçbir muhabbet etme girişiminde bulunmadım. Onun konuşmak için birkaç adım atmasını yakaladım , gözümden kaçmadı değil ama yüz ifademden dolayı pek sohbet etmek istemediğimi göstermiş olmalıyım ki daha da üstelemedi bu konu üzerinde. Sonra eve yakınlaştığımız bir süre zarfında bakışlarını tam göz bebeğimin içine sabitleyince dikkatimi çekmek istediğini anladım ve başımı ona çevirdim. Birkaç kere boğazını temizledi konuşmaya başlamak için, en sonunda başlaması gerektiği anlamış olmalı ki "Neden bu kadar soğuksun?" diyerek ağzındaki baklayı çıkarmış oldu sonunda. Gözlerinin bana göstermiş olduğu ' bana bak' hakimiyetini geri çevirmeyip, onun istediği şekilde gerçekleştirip onun sormuş olduğu soruya karşın sadece gözlerinin içine baktım. Ama orada aslında 'bana baktan' çok 'bana cevap ver' bakışları vardı ama ben bunu öyle algılamak istemedim bir an..


HIRÇIN EV SAHİBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin