Flashback 2009 ~
"Gitmek zorundayım,"
Bunu söylerken paramparça etti kızın yüreğini Zayn. Onun yüreği ise, zaten paramparçaydı.
Küçük kız kahverengi gözlerini kendisine sevgiyle bakan ela gözlere çevirdi. Ağladığı anlar neredeyse sayılı olabilecek kadar azdı ama şu an gözyaşları özgürlüğe kavuşmak için küçük kızı zorluyordu. "Lütfen Zayn, gitmek zorunda değilsin. Yapma bunu bana."
Acıyla gözlerini yumdu Zayn. Onun için de öyle zordu ki... Nasya yanında olmadan nefes almak bile zorken şimdi ondan metrelerce uzağa gitmek, Zayn'i öldürüyordu. Ama yapmak zorundaydı. Her şeyden çok sevdiği Nasya'sı için mecburdu. Küçük elleriyle, küçük kızın yüzünü avuçları arasına aldı Zayn.
"Zorundayım birtanem. Söz veriyorum sana, geri geleceğim. Ben ne zaman sana verdiğim sözü tutmadım? Sadece bir süreliğine gitmem gerekiyor. Emin ol geri döndüğümde her şey çok daha güzel olacak," Küçük kızın kendisinden birkaç santim aşağıdaki alnına uzun bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum."
Nasya'nın hazırda bekleyen gözyaşları özgürlüğüne kavuşurken dudaklarından bir hıçkırık kaçtı. Ağlamayı hiç sevmezdi, ağladığı anlar bile sayılıyken şimdi ağlıyordu küçük kız. Kalbi sıkışıyordu. "Söz mü?" Dedi küçük kız kırgın bir sesle.
"Söz." Kendinden emin bir ses tonuyla konuşmuştu Zayn. Yaşına göre oldukça büyük bir sevgiyle bağlıydı küçük kıza. On iki yaşında en fazla ne kadar sevebilirdiniz ki birini? Zayn seviyordu işte. Hem de beş yıldır, büyük bir bağlılıkla seviyordu. Saplantılı olan sevgisi ayırmıyor muydu onları zaten?
Son kez sarıldı Nasya'sına. Küçük kız da ona sarıldı. "Seni seviyorum," dedi yüzünü küçük kızın saçlarına gömerken. Yasemin. Yasemin kokuyordu kızın saçları.
"Ben de seni seviyorum Zayn."
Now 2016 ~
Elimdeki kahve bardağını birkaç adım ilerideki çöp kutusuna doğru fırlattım. Bardak hedefinden şaşmayıp çöp kutusuna girdiğinde gülümsedim.
Dizlerimin üzerindeki test kitabın kapağını kapatırken diğer yandan nefesimi dışarı üfledim ve sıcak hava buharının Londra'nın soğuk havasına çeşitli motiflere bürünerek karışmasını izledim. Gözlerimi test kitabına kafasını gömmüş olan Destiny'e çevirdim. "Beynim sikildi amına koyayım ya," dedim bıkmış bir sesle.
Destiny kafasını test kitabından kaldırıp kitabı yere fırlattığında kıkırdadım. Öğle arasında yapmayı unuttuğumuz Fizik ödevini yapmak, ölüm gibi bir şeydi. "Kesinlikle iğrenç bir gün geçiriyorum Nasya. Üstelik bugün Niall'ı hiç görmedim. Neler hissettiğimi anlayabiliyor musun?" Diye mırıldandı hüzünlü bir sesle.
"Biliyorsun Destiny muhtemelen kafeteryada falandır. Arayıp sana pizza aldık desek geleceğini çok iyi biliyorsun. Neden hâlâ dünyanın diğer ucunda yaşıyormuş gibi davranıyorsun? İstersen onu hemen şimdi arayabil-"
Beni dinlemediğini fark ettiğimde konuşmayı kestim. Gözlerimi devirdim. Lisenin ilk yılından beri Niall'a saplantılı bir şekilde aşıktı. İlk başta ben de onun gibi sadece hoşlantıdan ibaret olduğunu düşünüyordum. Ama öyle değildi. Sürekli onu düşünüyordu, Niall herhangi bir kızla konuştuğunda gözleri doluyordu, Niall'ın sevgilisi olduğunda geceleri ağlayan Destiny'i ben teselli ediyordum. Olmadı ben de onunla birlikte ağlıyordum. Ki insanları teselli edemediğim tek konu aşk konularıydı. Sonuçta hiç aşık olmamış, hiçkimseye karşı en ufak bir hoşlantı dahi duymayan biriydim. Ki düşününce teselli etmemdense onunla beraber ağlamam çok daha mantıklıydı. Çünkü tek tesellim Niall'ın takıldığı kızları dövebileceğimi söylüyor olmamdı. Pek işe yaradığı söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile || Malik.
Fanfiction"Bu kalp on iki yıldır sadece senin için atıyor güzelim. Sence vazgeçer mi senden?" ff #61 [19/11/2016~] Küfür içerir. 04/06/2016