Zayn'in Ağzından ~
Nasya'nın nefesi düzene girdiğinde uyuduğunu anladım. Yerimden doğrulup onu izledim. Kirpikleri arada bir titreşiyor, dudaklarından tanımlayamadığım mırıltılar çıkıyordu. Her nefes alıp verişinde göğsü yukarı kalkıp iniyordu. Ah tabii ki göğüslerine bakıyordum!
Yüzünün yarısını kaplayan uzun saçlarını itmek için elimi uzattım. Birkaç saniye dokunamadım ama. Dokunmaya kıyamadığım bir güzelliği vardı. Saçlarını yavaşça kenara itip güzel yüzünü ortaya çıkardım. Günlerce sıkılmadan bu görüntüyü izleyebilirdim.
Bir yandan da canım yanmıyor değildi. Beni hatırlamıyordu. Birlikte geçirdiğimiz onca anıların hiçbirini hatırlamıyordu. Ne umutlarla geldiğim Londra'da, bulduğum tek şey hayal kırıklığından ibaretti. Belki de zorla Brezilya'ya gönderilmeseydim, Londra'da onunla kalsaydım, ona araba çarpmasını engelleyebilirdim. Düşündükçe deliriyordum. Tüm bunların sorumlusu babamdı.
Pekâlâ, baştan alalım.
Nasya'yi keyfimden bırakıp gitmemiştim. Zorunda bırakılmıştım. Brezilya'da da tüm zamanım rehabilitasyon merkezinde geçmişti. Evet, babam Nasya'ya olan sevgimi fazla takıntılı bulduğundan beni rehabilitasyona kapatmıştı. İlk günler gerçekten çıldırmıştım. Çünkü saatlerce Nasya'yı görememiştim. Sürekli krizler geçiriyordum, benimle ilgilenen doktorlara saldırıyordum. En sonunda Harry Nasya'nın evine kamera koymuştu. Bu sayede sürekli onu izleyip duruyordum. Tüm gün. Bazen uyumayıp onu izliyordum. Ta ki sikik doktorlardan bir tanesi gelip bana uyumam için iğne yapana kadar. Her gün aynı döngüydü. Sabah kalkardım, Nasya'yı izlerdim, bana zorla yemek yedirirlerdi ve ben Nasya'yı izlemeye devam ederdim.
Rehabilitasyona gelmeyi kabul edişimse Nasya'ya zarar verdiğimi düşünmeleriydi. Ona en son zarar verecek insan bile değildim ben. Ben, ona zarar vereceğimi bilsem, kendimi öldürmeyi yeğlerdim. Annemin tedavi olmam için yalvarışları yüzünden tedavi olmuştum. Doktor sinir hastası olduğumu söylüyordu. Bu yüzden her gün hap içmek zorundaydım. Belki, bu konuda haklı olabilirdi. Sinir krizleri geçirdiğim doğruydu.
Kafamdaki tüm sikik düşünceleri bir kenara fırlattım. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Şu an Nasya'nın yanındaydım. Ki bundan daha güzeli yoktu.
Usulca Nasya'ya doğru yaklaştım. Saçlarının arasına uzun bir öpücük kondurdum. Değişmemişti. Hâlâ yasemin gibi kokuyordu. Geri çekilip yatağın başlığına doğru yaslandım. Sonra onu izledim sabaha kadar. Cennetten sunulmuş bir parça gibiydi. Ve ben ona sahip olmak için ne yaptığımı bilmiyordum.
Nasya'nın Ağzından ~
Saçlarımın arasında hissettiğim dokunuşla huysuzca bir ses çıkardım. Küçük bir kıkırtı kulaklarımı doldururken dokunuş devam ettiğinde kafamı yastığın altına soktum. Hangi gerizekalı sabah sabah uykumu bölüyordu. Bu salak Harry olmalıydı.
"Harry o eline tükürürüm bak, siktir git şuradan beni sinirlendirme." Dedim sert bir sesle.
"Nasya," dedi boğuk bir ses. "Hadi kahvaltı hazır, yıka elini yüzünü hadi güzelim."
Hafifçe güldüm. "Harry kahvaltıyı sen hazırladıysan eğer zehirlenip zehirlenmeyeceğimizden emin değilim." Bir nefes sesi işittim. "Harry değil ben hazırladım, hadi kalk elini yüzünü yıka saçından tutar sürüklerim bak seni."
Kafamı yastığın altından çıkartıp sabah sabah hangi manyağın beni uyandırdığına baktım. Zayn. Bir süre bakıştığımızda ellerini cebine soktu. "Ayrıca Destiny ve Niall'da hiç ses çıkmıyor. Niall'ın acıkıp Destiny'i yemiş olmasından şüpheleniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fragile || Malik.
Fanfiction"Bu kalp on iki yıldır sadece senin için atıyor güzelim. Sence vazgeçer mi senden?" ff #61 [19/11/2016~] Küfür içerir. 04/06/2016