Bölüm 17 ° "Ölüme Davet"

2.2K 116 49
                                    


Bölüm Müziği: Three Days Grace - Never to late

Bakışları ürkekti. Tam gözlerinin merkezinde sallanıp duran bir düşüncenin her an yıkılmakta olduğunu görmekteydim. Demek ki tüm o düşüncelerden ve yalanlardan kurtulmak için büyük bir depremin var olması gerekiyordu. Ben bir yer kabuğuydum ve insanlar üzerimde tepişen böcekler gibiydi. Sanırım tüm bu yalanların kökünden kurtulmak için büyük bir deprem gerekliydi. Her seferinde yangına körükle gitmek için karar aldığımda kader elimde ki körüğü paramparça ediyordu fakat bu kez kararlılığım bırakın yangına körükle gitmeyi, etrafı cehenneme çevirecekti. Artık ben gri de kalmayacaktım. Ben siyaha çekiliyordum. Zira arada kalmak duruma göre bir tavır takınmamı gerektiriyordu ve ben bundan çok yorulmuştum.

''Mehir.'' Dedi zorla da olsa. Bakışları halen aynıydı.

''Ya bana her şeyi anlat ya da karşıma bir daha çıkma!''

Bakışları seyirdi. Sonra gözlerini yere çevirdi. ''Susmaya devam et!'' diye bağırdım. ''Çünkü her şeyi çoktan kabullendin.''

Yine hiçbir şey söylemedi.

Öfkem düşüncelerimi bilinmez hudutlara çekiyordu. Ne düşüneceğim konusunda emin değildim. Olayla ilgili bir sürü düşünce aklımın içerisinde bir kör düğüme dönüşmüştü.

Cebimde titreyip duran telefonun sesini algılayamaz hale gelmekteydim ki Umut ağabey koluma dokundu.

''Sana artık hiçbir şey söylemiyorum, Eray!'' diye kızdım. Ardından yavaşça cebimden telefonu çıkardım.

6 Harf. 6 korkutucu sembol. 6 korkunç anlam.

DESSAS!

Bir elimde ki telefondaki harf yığınına bakıyordum bir de karşımdaki adama. Ellerim titreye titreye telefonu açtım ve tedirgin bir şekilde telefonu kulağıma götürdüm.

''Ooops!'' diye bir ses çıkardı. ''Duvara mı tosladın küçük hanım?''

Hiçbir şey diyemedim. ''Maalesef yanlış şıkkı seçtin. Ah! Unutmuşum. Tek şık Eray'dı değil mi?''

''Bilerek yaptın!'' dedim sinirle.

''Bak ben sana kendimi anlatmadım.'' Dedi. Sonra kısa süreli bir sessizlik oldu. Dessas sesli bir nefes verdi ve konuşmaya devam etti.

''Ben gecenin karanlığıyım. Aynı zamanda gündüzün aydınlığıyım. Her ikisini de görme şansın var fakat geceyken gündüzü istersen bu hemen olmaz; aynı şekilde gündüzken geceyi istersen yine ona ulaşamazsın. Ben sana tek tük yıldız gösterdim ve sen güneş batıyor sanıp yanlış yöne koştun.'' Dedi. ''Ve kayboldun.'' Bir süre sessizleşti.

''Sen akşam oluyor sandın fakat güneş yeni yeni doğuyordu, Mehir.''

Öfkeyle bir nefes verdim ve gözlerimi Eray'a diktim. Bu sırada Dessas konuşamaya devam etti.

''Eğer güneşin nereden doğup battığını bilmezsen gerçeğe ulaşamazsın. Tıpkı Eray'ı ben sandığın gibi.''
Hafif bir kahkaha attı. ''İstediğin her neyse beklemeyi bilmen gerekiyor. Ha... Yok ben beklemeyeceğim dersen sen bilirsin. Bu yaptığın, süreci daha da uzatacak.''

O, bu cümleleri sarf ederken Eray'ın masum olup olmadığını düşünmekteydim ve düşüncelerim beni makûs bir olumsuzluğa çekiyordu. Zira gözlerine baktığımda Dessas'la ilgili birçok şey bildiğini fark edebiliyordum.

''Sen Eray'ı tuzağa düşürmedin.'' Dedim her şeyi yeni yeni anlayarak. ''Eray zaten her şeyi biliyordu.''

Alkış sesi duydum telefondan. ''Ah! Keşke konfetim olsaydı!''

İKİ GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin