Kulaklarım o gün çevirdiğim sayfaların hışırtısıyla doldu. Parmaklarımın harflerin üzerine değişi bir bir zihnime dolandı ve oluşan anlam bir anlık boşluğumla mantık duyguma çelme taktı. Ellerimin titrediğini hissedebiliyordum. Sanki o an parmak uçlarıma sardığım onca hissiyatın oradan kopup düşeceğini sanmıştım. Gözlerimi merakla Baray’a çevirdim. Uzun zamandan sonra gözlerinde ki o buz kütlesinin onun boyunu aşacak kadar büyüdüğünü görmüştüm. Köşeli çenesinin kenarları kaskatı kesilmişti. Sanki tam çenesinin kenarlarına oturmuş yumru, onun yakıcı bir soğukluğu andıran hiddetine aitti. Öfkenin sarmış olduğu vücudundan, dudaklarından çıkacak her bir kelimenin dudaklarının gerisinde kapana kısıldığını anlayabiliyordum.
Gözlerimi ondan ayırıp karşımızda duran adama baktım. Tekrar o günün cereyanına kapıldım. Çevirdiğim sayfalarda onun adı yazıyordu…Emre Kamer.
Doğum tarihi: 21.01.1983
Ölüm Tarihi: 18.03.2014
Ölüm sebebi: Yüksek doz uyuşturucu. Halit’in adamları tarafından öldürüldü. Son zamanlarda onlarla ters fikirler içerisindeydi. Tehdit altında olduklarını düşündüklerinden Emre’yi öldürdüler.Daha hatırlayamadığım birkaç bilgi daha vardı. Baray’ın bana onun resmini gösterdiği zamanı hatırlıyorum. Yere yığılmış ölü bir bedendi ilk gördüğüm; sonrasında Baray’ın gözlerindeki o umudun bir cesedi andıran soğukluğuyla donup paramparça olduğunu hatırlıyordum. Şu an uzaktan gördüğüm karşımdaki dipdiri, nefes alan ve yaşamsal fonksiyonlarını sürdüren bir bedendi. Tekrar gözlerimi Baray’a çevirdim. Gözleri giderek büyüyen bir öfkenin etkisine kapılmıştı ve şu an korkuyordum. Öfkesinden değil; kırgınlığından korkuyordum zira ağabeyini anlattığı zamanlar gözlerinin içerisinde ki hayallerin parçalanışını görmüştüm. Şimdi onca yıl ondan uzak kalmış olup bir anda karşısına çıkması onun kırgınlığının ne kadar yıkıcı olduğunu tahmin ettiriyordu bana. Usulca koluna dokunduğumda irkildi. Sonra gözlerimin içerisine baktı. Şaşkın gözüküyordu.
“İyi misin?” diye sorduğumda hiçbir tepkide bulunmadı. Sonra elimi sımsıkı tuttu ve beni çekeleye çekeleye Dessas’ın tersi yönüne götürdü. Ellerinden kurtulmaya ve onu durdurmaya çalışıyordum fakat tek bir şeye odaklanmış gibiydi. Beni duymuyordu. Bense onun dikkatini çekebilmek için direndikçe direniyordum. İçindeki korkak adamın karanlığa sığınışını ve orada titreye titreye yaşayışını görmeye katlanamazdım. En sonunda beni umursamadığını anlayıp dikkatini çekebilmek için tüm gücümle bağırdım.
“Baray!”
Aniden elimi bırakıp, “Ne var!” diye kükredi. Olduğum yerde pustum kaldım. Sonra yavaşça nefes aldım ve gözlerinin içerisine baktım. “Sakin ol,” dedim usulca. “Onunla konuşman gerek.”
“Benim onunla konuşacak hiçbir şeyim yok, Mehir,” dedi. Sonra öfkeyle nefes verdi. “10 yıl oldu… öldüğünü sanana kadar bir kere bile umudumu kesmedim. Defalarca beni kandırdı. Defalarca! Anlıyor musun?”
Göğüs kafesimin darmaduman olduğunu hissettim. Bu hissiyat bakışlarıma yansımış olacaktı ki, “Bana acımana ihtiyacım yok,” dedi. Sonra yanımdan geçip gitti. Arkasından seslendim fakat durmadı. “Baray,” diye seslendim tekrar fakat yine durmadı. Ben de koşup önüne geçtim ve kollarını tuttum sımsıkı. “Bir kere dinle onu lütfen.”
Gözlerinde ki netlik gitmeyecek gibi gözüküyordu. Kendinden emin ifadesini sarsmak için elimden gelen her şeyi denedim ve en sonunda, “Benim için,” dedim. Bana ne denli değer verdiğini tam anlamıyla bilmesem de bu cümlemin onun ifadesini sarsacağını hissettim. Ve öyle de oldu. Omuzları düşüverdi. “Belki gitmek için tek şansımız odur.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ GÖLGE
غموض / إثارةBÖLÜMLER ARTIK YAYINLANMAYACAKTIR! "Bu şehirde adamın biri her öğlen bir deprem bekler." D. Madak Çaresizliği mesken bilmiş kalbi kaybettiği ruhunun son kalan artığıydı. İşte tam orada katilin parmağının isli dokunuşu duruyordu. Oradan kendine yo...