"Aslında... Korkuyorum, Baray."
Gözlerine o an yansıyan beklentisinin gerçekleşmediğine dair bir acının parıltısıydı. Belki de benim koşulsuz şartsız onun yanında duracağımı düşünüyordu. İçten içe doğru düşündüğünü biliyordum fakat bir yanım halen bir geri çekilme eylemine hazır gibiydi.
"Korku..." dedi önce. O an Dessas'ın cümleleri geldi aklıma.
Birini kaybetmekten korkarsan, onu kaybetmemek için bir çaban olur. Sana bir miktar hırs verir korku. Karanlıktan korkarsan aydınlığın sana bahşettiklerini hatırlarsın. Sana bir miktar farkındalık kazandırır. Güçsüz kalmaktan korkarsın, sana azim verir korku. Kandan ölümden korkarsın... Korku sana güç verir: Savaşmak için
"Korku, hep içimde var olan bir histi," dedi. "Ama bunu her şeyden geri çekilmek için kullanmadım."
Söylediklerinin daha ileri gideceğini hissettiğimde gözlerimle devam etmesini ister gibi bir işaret yaptım. "Korku, beni uyandıran bir duygu gibiydi. Tıpkı uyandığın an yüzüne çarptığın soğuk su gibi. Zihnimin bir kısmını daima açık tutuyordu." Bir süre öylece karşısına baktı fakat sonra devam etti. "Küçükken korktuğum zaman yorganımın altına girerdim. O anlarımı düşünüyorum. Şimdi bulduğum bir noktaya sığınmaktansa çıkıp savaşıyorum. Belki klişe gibi gelecek ama korku ile cesaret arasında çok hassas bir denge var, Mehir."
İki elini düz bir şekilde açtı ve gözlerini ellerini dikti. Sağ elini işaret etti. "Bu korku." Sonra sol elini işaret edip, "Bu da cesaret," dedi.
Sol elini havaya kaldırdı. "Korkum ağır basıyor ve cesaret hafifliyor. Görüyor musun?" Kafamı aşağı yukarı salladım. "Bir adım dahi atamam o halde." Sonra sağ elini havaya kaldırdı ve sol elini aşağı indirdi. "Cesaret ağır basıyor fakat yanlış," dedi. "Aşırı cesaret beni ölüme kadar götürebilir." Bu kez iki elini de eşit düzeyde tuttu.
"Korku ve cesaretin denge de olması, sana temkinlik kazandırır. Yani bir adım atarsan sana olumsuz sonuçlarını da düşündürür, cesaretinse sana olumlu tarafını düşündürür. İşte bu noktada attığın adımların sağlam olma olasılığı yükselir."
Elleriyle ellerimi tutup sıktı. "Senin yaptığın korkuna sığınmak. Bunu yapma. Daima olumsuzu düşüneceksin ve bir adım dahi atamayacaksın."
Gözlerimi kapatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. "Haklısın, biliyorum fakat... Çok yandım... Ve artık acı çekeceğimi düşünmek beni korkutuyor."
Derin bir nefes aldım. "Yaşadıklarımın hepsi koca bir travmadan ibaret. Sonucu korkak biri haline gelmek... Düşün mesela katil ve kurban. Kurban katilin elinden kaçar, katil hapse girer fakat kurban halen katilin peşinde olduğunu ve kendisini izlediğini sanır. Bu yaşadıklarım tıpkı böyle. Her an bir şey olacakta acı çekecekmişim gibi hissediyorum."
"O halde sana acı çekmeye hazırlan diyorum."
"Ters psikoloji ha?" Güldüm. O ise ciddiyetle kafasını iki yana salladı. "Bunların olacağını hissediyorum, Mehir. Ama bir dayanağa ihtiyacım var." Gri gözlerini gözlerime dikti. "Artık tek dayanağım sensin."
Gözlerimi kapattım ve başımı onun omzuna koydum. İşte o an anladım. Benim de artık tek dayanağım Baray'dı.
"Yanındayım," diye fısıldadım belli belirsiz fakat anlamakla anlamamak arasında kalmış gibi gözlerimin içerisine baktı.
"Yanındayım," diyerek tekrar ettim. Hafifçe bir kıvrılma oldu dudaklarının kenarlarında, "Böyle güleceksen daima yanındayım," deyiverdim bir anda. Aslında bu cümleyi düşünce olarak geçirmeyi planlamıştım fakat onun gülüşünün iyice belirginleşmesi sesli düşündüğümün basit bir kanıtıydı. "Tamam," dedim elimle ona işaret ederek. "Her zaman sesli düşünmüyorum. Bu sadece bir kerelikti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ GÖLGE
Mystery / ThrillerBÖLÜMLER ARTIK YAYINLANMAYACAKTIR! "Bu şehirde adamın biri her öğlen bir deprem bekler." D. Madak Çaresizliği mesken bilmiş kalbi kaybettiği ruhunun son kalan artığıydı. İşte tam orada katilin parmağının isli dokunuşu duruyordu. Oradan kendine yo...