V. Aile

238 11 2
                                    

Madeleine, Ezgi'yi banyoya girmeden önce kalacağı odaya götürdü. Burasının aslında kendi odası olduğunu ama Türkiye'ye dönene kadar ona tahsis edileceğini söyledi, kendisi de Bleu'nün odasında iki tane yatak olduğu için oraya taşınmıştı. Ama kısa süre sonra buradan ayrılacakları için dolabını taşımamış, sadece bir gözü Ezgi için boşaltmıştı. Sarapenko'nun onun için getirdiği kıyafetler de oraya konmuştu.

Ezgi dolabı açıp kendisine alınan kıyafetlere baktı. Bleu, birkaç parça kıyafet derken gerçekten çok haklıydı. Dolapta tam dört parça kıyafet vardı: Bir penye, bir eşofman altı ve bir pijama takımı. Ezgi eşofman altı ve penyeyi aldı ve Madeleine ona iç çamaşırları ve havlu da verince banyonun yolunu tuttu.

Ezgi banyoya girip vücudunun sıcak suyla buluşmasının tadını çıkardı. Nadiren de olsa bazı sokak sakinleri temiz çamaşır verip onu hamama götürürlerdi. Bu istisnai durumlar dışında Ezgi'nin evini terk ettiğinden beri sıcak su görmüşlüğü yoktu. Bu sebepten Madeleine onu kuaföre götüreceğini söylemeseydi saatlerce banyodan çıkmayabilirdi. Banyodaki işini elinden geldiğince hızlı bitirmeye çalışsa da keçeleşmiş, uzun saçlarının açılması ve tam anlamıyla temizlendiğine inanması yine de bir hayli uzun sürmüştü.

İkisi de hazırlandıkları zaman Madeleine onu salonda tek başına oturan Sarapenko'nun yanına götürdü. Adam odada bir koltuğa oturmuş, elindeki bir dergiye gömülmüştü. Onlar odaya girince kafasını kaldırıp baktı ve gözleri Ezgi'nin üzerinde sabitlenince yüzünde dalga geçen insanlara özgü pis bir gülümseme peyda oldu.

"Kıyafetlerin çok yakışmış," dedi alay eder gibi bir ses tonuyla.

Ezgi banyo yapmış olmanın verdiği rahatlıkla ve Sarapenko'yla zıtlaşmak istememesinin etkisiyle tebessüm etti. Alakasız kıyafetlerine bakıp: "Hiç yoktan iyidir, teşekkürler." dedi bu adama karşı hissettiği nahoş duygulara rağmen elinden geldiğince tatlı olmaya çalışarak.

Sarapenko'nun cevap vermesine fırsat bırakmadan Madeleine konuşmaya başladı: "Onu kuaföre götürmek istiyorum Komutan, sence bir sakıncası var mı?" Yüzündeki rica eden tavrı sesine de yansıtmıştı ve o kadar samimi duruyordu ki insanın onu reddetmesi çok zordu.

Sarapenko, Ezgi'yi bir kez daha baştan aşağı süzdü. "İyi düşünmüşsün." dedi, yüzünde yine alaycı gülümsemesi vardı.

Ezgi içinde iyice yükselen nahoş duygu dalgalarını bastırıp sessiz kalmayı tercih etti. Madeleine kibarca gülümseyip teşekkür etti. "Arabayı da alabilir miyiz?"

Sarapenko buz gibi gözlerini Ezgi'den ayırıp ona çevirdi. "Anahtarlar Buslenko'da." dedi sadece. Madeleine başıyla ufak bir reverans yapıp odadan ayrılınca Sarapenko onlarla ilgilenmeyi bırakıp elindeki dergiye döndü. Bir kez daha onu detaylı inceleme fırsatı elde eden Ezgi gözlerini onun yüzüne dikti. Sarıya çalan açık kahverengi saçları kısacık kesilmişti. Elmacık kemikleri çıkık, çenesi biraz uzun ve köşeliydi. Düz burnu için ne küçük ne büyük denebilirdi. Birçok insanın yakışıklı sınıfına dâhil edebileceği bu suratta yine de insanı son derece huzursuz eden bir şeyler vardı: Gözleri ve huysuz tavırları gibi...

Sarapenko, izlendiğini hissedip gözlerini birden kaldırınca Ezgi'nin kendi suratına dikilmiş gözlerini yakaladı. Ezgi huzursuzca gözlerini kaçırırken Sarapenko, yüzüne yerleşen sevimsiz bir gülümsemeyle elindeki dergiyi kapattı, oturduğu yerden geriye yaslanıp bacak bacak üstüne attı. Yüzündeki gülümsemeyi biraz bile silmeden, ilgi çekici bir film izliyormuşçasına Ezgi'yi izlemeye koyuldu. Ezgi bir an gözlerini kaçırdıktan sonra onunla bu küçük mücadeleye girişebileceğini düşünüp bakışlarına karşılık verdi. İkisi de dik dik birbirine bakarken Madeleine odaya girdi ve pes eden, onun odaya girmesiyle dikkati dağılan Ezgi oldu.

SıfırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin