XIV. İnfaz

210 8 1
                                    

Ölüm, çok yakındı; Yaroslav onun soluğunu ensesinde hissedebiliyordu. Bu, başına ilk kez gelmiyordu; ölümle burun buruna yaşamaya alışıktı o. Ama ne bu alışkanlık ne de ölüme tekrar bu denli yaklaşmış olmak korkutuyordu onu. Zaten daha önce insanın çok sevdiği birini almışsa ölüm, artık o kadar da kötü bir fikirmiş gibi gelmiyordu kulağa. Çünkü insanın sevdiklerinin olduğu yer, hiçbir zaman kötü bir yer olamazdı. Hem belki Yaroslav da kardeşini kaybettiği gün ölmüştü, zira yaşadığını iddia etmek gerçekten yaşayanlara haksızlık olurdu. Ölmüş bir hayatı değerlendirmenin en onurlu yolu da onu bir başkasına adayarak yaşamaktı Yaroslav'a göre. Belki de onurlu bir ölüm de bir başkası uğruna gerçekleşendi. Galiba Yaroslav'ın hayatında sıra, onurlu bir yaşamın ardından, onurlu bir ölüme gelmişti.

Brinson eve geldiği gün bir şeylerin sonuna geldiğini anlamıştı Yaroslav. Onurlu yaşamın sonuna gelmişti mesela, onurlu bir ölümün sahneye çıkması yakındı. Ama bunun için Brinson'ı suçlayamazdı; bu sonuca isteyerek ulaşmaz, onu bilerek tehlikeye atmazdı Brinson. Belki de Sarapenko'nun, koskoca yirmi yılın hatırına Yaroslav'a dokunmayacağını düşünmüştü. Çünkü yirmi yıllık dostluk genelde bunu gerektirirdi ama Yaroslav böyle olmayacağını biliyordu. Hatta Brinson çok daha iyimser bir yaklaşımla Sarapenko'nun evdekilerden şüphelenmeyeceğini bile düşünmüş olabilirdi. Gerçi Sarapenko da evde herhangi bir casustan şüphelenmediğini açık açık dile getirmişti ama zeki bir adamdı o, Yaroslav'ın izini bulması uzun sürmezdi. Bulduğunda ise onu kesinlikle affetmeyecekti. Sarapenko'nun onu bulamaması gibi bir ihtimal ise yoktu, er ya da geç anlayacaktı. Yaroslav'ın tek çıkış noktası kaçmak olabilirdi ama o yine de kaçmayacaktı. Sarapenko ve beraber kurup bugünlere getirdikleri o devasa örgütün gölgesini her köşe başında hissederek geçireceği kaçış dolu bir yaşam, ölümden de beter olabilirdi onun için. Bunun yerine kendini şerefli bir ölümün kollarına bırakacaktı.

***

Aynı dakikalarda Ezgi, kıyafetlerinin üzerine geçirdiği naylon tulumu, eldivenleri, kafasında bonesi ve bütün odayı temizlemiş olmanın yorgunluğuyla yatağına yıkılmış, tek başına uzanıyor ve köstebeğin kim olabileceğini düşünüyordu. Önceki gün Brinson evi terk ettikten sonra; Sarapenko, Ezgi'yi başından savmadan hemen önce ondan bir şey istediğini söylemişti. İstediği şey Ezgi'yi başta biraz şaşırtmıştı ama sonradan Ezgi onun amacını anlamıştı. Sarapenko ondan, herkes sofradayken evde köstebek olup olamayacağını sormasını istemişti. Çünkü evdeki herkes, Ezgi'den başka kimsenin, aklına gelse bile böyle bir şeyi dillendirme olasılığının olmadığını biliyordu. Bu yüzden Ezgi "köstebek fikri"ni ortaya atacak, Sarapenko da buna tepki göstererek evdeki herhangi birinden şüphelenmediğini düşündürmeye ve dolayısıyla evden olası kaçışları engellemeye çalışacaktı. Basit bir plandı ama henüz kimse kaçmaya çalışmadığına göre işliyordu. "Ayrıca," demişti Sarapenko "Sen o cümleyi kurduğun an insanların suratında oluşacak ifadelerden kimin casus olduğunu anlarım." Bunun üzerine o gün yemekten sonra, Sarapenko çanta getirdiğinde Ezgi ona birinden şüphelenip şüphelenmediğini sormak istemiş ama Sarapenko'nun bakışları yüzünden sormaya cesaret edememişti. Şimdi aklını kurcalayan tek şey gerçekten bir köstebek olup olmadığı ve şayet varsa cezasının ne olacağıydı. Ezgi'ye sorulacak olursa evde köstebek yoktu çünkü bir insanın Sarapenko'ya ihanet etmesi için deli olması gerekiyordu. Evdeki en çılgın insan şüphesiz ki Bleu'ydü ve onun da Sarapenko'ya attığı çekingen bakışlara bakılacak olursa böyle bir şey yapma ihtimali sıfırdı.

Bu sebeplerden, ilk kez Sarapenko'nun dönüşünü bildiren kapı zili heyecanlandırdı onu. Onun nereye gittiğini bilmiyordu ama yine de dönüşü karşılığında evdeki kimsenin bu kadar heyecanlandığını sanmıyordu. Zira Sarapenko'nun, evde bir casustan şüphelendiğini bilen tek kişi oydu. Bileği müsaade etse koşarak kapıyı açmaya gidebilirdi ama yapabildiği tek şey odasından çıkarak merdivene kadar sekip aşağıyı dinlemek oldu.

SıfırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin