X. Davetsiz Misafir

227 9 2
                                    

Ezgi, bu evde geçirdiği on ikinci günün sonunda Sarapenko'nun istediği gibi ortama biraz ısınabildiğini hissedebiliyordu. Uykusunu da tamamen düzene sokmayı başarabilmişti, erkenden uyanıyor ve mutfağa gidip kendine kahvaltılık bir şeyler hazırlayıp yiyordu. Genelde sakat bileği yüzünden, merdivenlerden inerken haddinden fazla ses çıkardığı için ev ahalisinden biri de uyanıp ona eşlik etmek zorunda kalıyordu. Bu genelde Bleu ya da Madeleine, nadiren de Buslenko oluyordu.

Ezgi, grup içinde en iyi Madeleine ile anlaşıyordu. Beş erkek arasında yalnız kalan Madeleine, hemcinsi olarak onu âdeta bağrına basmıştı. "Birisi sevgilim, diğer dördü resmen kardeşim ama erkek muhabbeti çok sıkıcı olabiliyor bazen!" demişti Ezgi'yi güldürerek. Ezgi onun kibar ve sakin tavırlarını seviyordu. Onun da tam olarak neyle meşgul olduğunu bilmemekle beraber, tam yedi dil bildiğini biliyordu ve bu bile Madeleine'e hayran olmak için bir gerekçeydi Ezgi için. Sevgilisi Bleu'yse onun sakinliğinin aksine her daim enerjiyle dolu bir adamdı. Bunun üzerinde, onun Madeleine'den yaşça küçük olmasının etkisi olduğu düşünülebilirdi ama bu pek doğru değildi. Hareketlilik, konuşkanlık Bleu'nün mizacıydı. Ezgi de onun enerji dolu hâllerini artık eskisi kadar sinir bozucu bulmuyordu, tam tersi onu sevimli bulmaya başlamıştı.

Diğer kahvaltı arkadaşı Buslenko ise hoşsohbet bir adamdı. Ezgi, onunla sakin bir şekilde sohbet etmeyi çok seviyordu. Garip bir şekilde her şey hakkında az da olsa bilgi sahibiydi, bu sayede nasıl bir konu açarsa açsın Buslenko ona katılabiliyordu. Ayrıca grupta bir ailesi olan tek adam oydu, Ukrayna'da onu bekleyen bir eşi ve beş yaşında tatlı bir kızı vardı. Ezgi, kızından bahsederken onun gözlerinde oluşan ışıltıya bayılıyordu.

Poreçenkov, kahvaltı yapmayı tercih etmediği için onunla iletişimi pek ilerletememişti Ezgi. Ama bu durum onu pek üzmüyordu zira Poreçenkov insanın baş başa hiçbir şey yapmak istemeyeceği türden bir insandı Ezgi için. Yaroslav ise babacan tavırlarına rağmen evde pek durmadığı için onunla da genelde konuşamıyordu Ezgi.

Evin lideri Sarapenko, Ezgi için evin en ilgi çekici insanı olma özelliğini koruyordu. Onunla da mutfakta konuştukları o günden sonra hiç konuşmamışlardı. O da genelde gündüzleri evde durmuyordu ve Ezgi onu sadece akşam yemeklerinde görüyordu, ta ki o sabaha kadar.

O sabah Ezgi uyanalı bir hayli zaman geçtiği hâlde yatak keyfi yapıyordu. Evde herkes uyurken yatakta boş boş vakit geçirdiği zamanları seviyordu. Bunlar sadece kendine ayırdığı özel zamanlardı ve ona her şeyden nefret etmeden önceki hayatını hatırlatıyordu. 

Odasının kapısı açılıp keyfi bölününce, kafasını kaldırmadan kapıya gıcık bakışlar yolladı.

"Uyandın mı?" dedi Bleu yorgun gözlerle. Belli ki bu gecenin nöbetçisi yine oydu.

"Evet," dedi Ezgi. Yatağında doğruldu ve gerindi.

"İyi. Komutan Sarapenko seni mutfağa bekliyormuş. Haber vermemi istedi."

Ezgi, huzursuz bir şekilde yatağından kalktı. Ellini yüzünü yıkadı, pijamalarını çıkarıp Sarapenko'nun ona getirdiği yeni kıyafetlerden giydi ve seke seke alt kata inip mutfağa girdi.

"Otur," dedi Sarapenko eliyle mutfak masası olarak kullanılan tezgâhı göstererek. Ezgi ikiletmedi ve yüksek taburelerden birine kuruldu.

"Bu sabah sana ne hazırlayayım istersin?" dedi Sarapenko, Ezgi'nin tam önünde durarak. Ezgi şaşkınlıkla onun gözlerine baktı, Sarapenko ona kahvaltı mı hazırlayacaktı?

Sarapenko onun cevabını beklemeden buzdolabına gidip iki yumurta çıkardı, kırıp bir kâseye boşalttı ve çırpmaya başladı. Bu arada Ezgi neye şaşıracağına karar veremedi, Sarapenko'nun omlet yapmasına mı yoksa omleti ona yapmasına mı?..

SıfırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin