XIII. Köstebek

229 8 3
                                    

Şehrin bu görkemli caddesinin ışıl ışıl görüntüsü ile gün ortası olmasına rağmen güne geç saatmiş imajı veren puslu havası mükemmel bir tezat oluşturuyordu. Sarapenko bu manzarada kendisini bulduğunu düşündü zira ona her daim hâkim olan o puslu havayla, birazdan kazanacağı zaferin ışıltıları da mükemmel bir tezat oluşturacaktı.

Sarapenko, lüks ve son derece konforlu bir otel olduğunu âdeta haykıran uzun binanın önünde duraksayıp kafasını kaldırarak odaların Fransız balkonlarına baktı. Brinson bu odalardan hangisinde kalıyordu acaba? Henüz oda numarasını bilmiyordu ama bunun üzerinde çok fazla düşüneceği bir sorun olmadığını biliyordu.

Dönen kapılara doğru ilerledi ve otele girip ihtişamlı lobiye şöyle bir göz attı. Işıl ışıl resepsiyonun karşısındaki rahat görünümlü koltuklarda oturmuş, yüzlerinde sahte gülümsemeler eşliğinde sohbet eden takım elbiseli insanların neredeyse hepsinin iş seyahatine çıkmış zengin beyaz yakalılar olduğu belli oluyordu. Sarapenko onlara bakarken, üzerine giydiği siyah pardösüsü, asker yeşili keten pantolonu ve asker botlarıyla kendisinin buraya aitmiş gibi duran son insan olduğunu düşündü. Umursamadı. Resepsiyondaki kızlardan birini gözüne kestirerek kararlı adımlarla ona doğru yürüdü.

Sarapenko'nun daha çekingen bulduğu, hafif çekik gözlü ve uzun, siyah saçlarını atkuyruğu yapmış olan kız; kendisine doğru gelen adama candan bir gülümsemeyle baktı.

"Hoş geldiniz, efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi mükemmel bir Fransızcayla.

"Matt Brinson ile görüşmek istiyorum." dedi Sarapenko İngilizce olarak.

"Tamam efendim, müsaadenizle sizi bir dakika bekleteceğim." dedi Sarapenko'nun İngilizce konuşması üzerine İngilizce konuşmaya başlayan kız. Önündeki bilgisayarla bir müddet ilgilendikten sonra tekrar Sarapenko'ya döndü:

"Üzgünüm efendim ama Bay Brinson bugün ziyaretçi istemediğini söylemiş. Ama isterseniz -"

"Bana oda numarasını ver." dedi Sarapenko son derece sert bir sesle.

Kızın, cümlesini yarıda kesen bu adama attığı şaşkın bakışlardan, bu otelde böylesine kaba davranışlara alışık olmadığı anlaşılıyordu.

Sarapenko onun bakışlarına buz gibi bakışlarla karşılık verdi ve sözlerine devam etti: "Bakmayı kes ve işini yap. Matt Brinson diyorduk, oda numarasını ver. Hemen!"

"Bekleyin, müdürümü-"

"Kimseyi çağırmanı istemiyorum. Hem neden işini kendin halletmiyorsun? Dünyaya başın her sıkıştığında birine danışmak için mi geldin? Beni daha fazla oyalama ve şu numarayı ver artık. Hadi."

Kız şaşkınlıkla açılmış gözleriyle ona bakmayı sürdürdü. "O zaman Bay Brinson'a haber vermeme izin verin." Kızın eli önündeki telefona uzandı ama Sarapenko kızdan hızlı davrandı ve kendi eliyle kızınkini kavrayarak onun telefona ulaşmasını engelledi.

Sarapenko kızın elini canını yakacak şekilde sıkarken, onun gözlerinde gördüğü dehşete için için keyiflenerek baktı. "Seni iş çıkışında takip edip tenha bir yerde ellerini gerçekten kırmamı mı istiyorsun?"

Oldukça sakin bir şekilde konuştuğu hâlde Sarapenko'nun yüzündeki ifadeden bunun içi boş bir tehdit olmadığını anlayan kız, onun gözlerine korkuyla bakarken Sarapenko devam etti: "Sence bir oda numarasını saklamak senin sağlığına değer mi?"

SıfırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin