IV. Yuva

278 11 9
                                    

Gri renk bir Chrysler önlerinde durunca Ezgi kendini bir Hollywood filminde figüran gibi hissetti. Böyle bir araba şöyle dursun, uzun zamandır içine girebildiği tek araba; İstanbul'da soğuktan bir nebze olsun kurtulmak için bazı geceler bagaj kapısından girerek sığındığı, terk edilmiş, külüstür, içinde bir tane bile koltuk bulunmayan bir minibüstü. Şimdiyse Madeleine onun için arka kapıyı açmış, yüzünde son derece dostane bir gülümsemeyle, onun özel şoförüymüş gibi arabaya binmesini bekliyordu.

Ezgi şaşkınlıkla onun yüzüne kaçamak bir bakış attı ve hızlıca arabaya bindi. Madeleine de onun yanına oturup kapıyı kapattı. Vasili Sarapenko sürücünün yanındaki yerini çoktan almış, sürücüye Ezgi'nin anlamadığı bir dilde bir şeyler anlatırken araba harekete geçti.

"Sahiden," diye düşündü Ezgi camdan dışarı, şimdi şiddetini biraz daha artıran yağmura bakarken. "Sahiden bir filmde olma olasılığım yok, değil mi?"

Chrysler, Ezgi'nin düzenine hayran kaldığı şehirden çıkıp çevresi yeşil düzlüklerle dolu bir yolda ilerlerken Ezgi tek tük ve düzensizce inşa edilen ancak oldukça pahalı görünümlü müstakil evlere bakıp onların da böyle bir eve gidip gitmediklerini merak etti. Yoksa filmlerdeki gibi boş ve eski bir depoya mı gidiyorlardı? İçinde bu insanlara karşı güvenin g'sini bile barındırmayan Ezgi huzursuzca kıpırdandı. Onu gerçekten bir depoya götürseler ne yapacaktı? Üç kişilerdi ve Ezgi sadece Madeleine'e bile karşı koyamayacağını biliyordu. Meydandaki yumruk atma girişiminin Madeleine tarafından nasıl savuşturulduğunu hatırlayarak huzursuz bakışlarını ona çevirdi. 

Onun bakışlarını yakalayan Madeleine, sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi.

"Çok huzursuz görünüyorsun," Eliyle Ezgi'nin lekeli kabanının kolunu sıvazladı. "Rahatla biraz. Düşündüğün gibi insanlar olsalar ben onlarla takılmazdım zaten." diye ekledi muzip bir tavırla.

Ezgi cevaben tebessüm etmesi gerektiğini düşündü ama tepki veremedi. Madeleine'nin sesini duyup omzunun üstünden ona duygusuz gözlerle bakan Sarapenko'yu görünce yüzünü tekrar cama çevirdi ve yol boyunca bir daha kimseyle iletişim kurmamaya karar verdi.

Sonunda araba, en az diğerleri kadar lüks, müstakil bir evin önünde durdu. Ezgi yarı şaşkınlık, yarı hayranlıkla eve bakarken sürücünün onun kapısını açtığını fark etti. Tek kelime etmeden belli belirsiz bir merakla onu süzen sürücüye, ağzında bir teşekkür geveleyip dışarı seğirtti.

Kısa yolculuğun bütün üyeleri, gözlerini yol boyunca ilk kez konuşan Ezgi'ye çevirdi. Sürücü yüzündeki mimiksizliğe rağmen gözlerindeki merakı koruyordu. Madeleine, sanki küçük çocuğu yeni ve güzel bir şey öğrenmiş anne şefkatiyle bakıyordu. Ezgi, Madeleine hakkında ne hissedeceği konusunda kararsız hissederken gözlerini ona son derece düz bir ifadeyle bakan Sarapenko'ya çevirdi ve adama ilk kez korku ve dehşetten arınmış bir ilgiyle baktı. Her ne kadar kıl payı kurtulduğu kazanın da buraya getirilme planının bir parçası olduğundan şüphe duysa da bu adam onun hayatını kurtarmış olabilirdi.

Yağmurun etkisiyle onunla ilgilenme faslını kısa kesen Sarapenko önüne döndü ve yanında Madeleine'le beraber eve doğru yürümeye başladı. Peşlerine düşen Ezgi, onları incelemek için eline geçen bu fırsatı değerlendirdi. Adamın boyu bir metre seksen beş santim civarında olmalıydı, omuzları oldukça genişti. Giydiği siyah pardösünün üzerinden pek belli olmuyordu ama kaslı bir vücudu olduğuna emindi Ezgi. Zaten ilk karşılaştıkları geceyi, boğazına çöken kaya gibi kolu düşününce bunu anlamak pek de zor değildi.

SıfırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin