18. BÖLÜM

98 5 0
                                    


18. Bölüm

Elvin'in gitmesinden sonra evinden çıkıp her zaman uğrak mekanım olan ve şehrin manzarasını tam anlamıyla gören bir uçurum kenarına arabamı çektiğimde gözüm sargılı elime gitti. Elvin ...o tek kelimeyle haklıydı. Zaten ne zaman haklı değildi ki.., tüm olan benim kocaman bir bok çuvalı olmamdan kaynaklanıyordu. Eğer zamanında hislerime hakim olsaydım tüm bu yaşananlar olmayıp daha başımın belada olmadığı bir zamanda karşısına çıkıp bir geleceğimizin olmasını sağlayabilirdim.

Sinirle elimi saçımın içinden geçirdin. Kahretsin! Belki şimdi ikinci çocuğumuza hamile olur, beraber bir mutlu bir aile tablosu çizebilirdik. Cenk ve ayten'i kıskanıyordum o zamanında benim gibi yapmamış Ayten'e her şeyi anlatıp onunla gelmesini istemişti. Ben bunu göze alamazdım. Onu koruyamayacağımdan değil sadece benim başımdaki bela sandığımdan daha büyüktü.

****

Karanlık bir odada uyandığımda ellerimdeki kalın zincirleri çekiştirdim. Yukarıdaki zincirler hoş olmayan sesler çıkarıp sinir bozucu derece de şıngırdarken bu hareketimle gece boyu bağlı kalan kollarımda binlerce iğne saplanıyormuş gibi hissettim.

Kısık gözlerimle pencereden gelen odayı aydınlatmaya yetmeyecek kadar zayıf ışığın altında gözlerimle etrafımdaki şeyleri seçmeye çalıştım. İlk önce gözüm bize işkence yaparken kullandıkları aletleri koydukları masaya ilişti. Masada her türlü alet vardı. Matkaptan tutunda bir insanı sağlamken felç edebilecek tıbbi ilaçlar ve dahası...Az ilerde aynı benim gibi elleri yukarda tavana asılı biçimde bağlı bir adam dikkatimi çekti. Adamın duruş şeklinden ölü veya bayılmış olabileceğini tahmin ettim. Odanın geri kalanında bir şey görememiştim.

Sızlayan ellerim acı içinde kıvranmamı sağlarken bu durum gittikçe canımı sıkıyordu. Bu işe bir dur demeliydim ama nasıl? Diye düşünürken. Dayak yemekten kısılan gözlerim odaya giren bir adamı seçtiğinde gözlerim onu takip etti. Adam her zamanki gibi masaya yönelmiş oradaki dikenli sopalardan birini seçerken diğer adamın yanıma yaklaşmasıyla gözlerimi kapattım.

Bedenim buz gibi suyla ıslandığında adamın kırıklarımdan koleksiyon yapacağına emin oldum. Karşımdaki adam tam bir psikopattı. Hatta şiddet eğilimlisi bir sinir hastasıydı. Bu tip kişiler sizin acınız karşısında zevk alırlardı. Vücuduma ilk sopa değdiğinde ağzımdan boğuk bir inleme döküldü. Bir sonraki ve bir sonrakinde de de... Acım her dakika artarken bağrışlarım çektiğim acının yanında hiçbir şeydi.

Bir süre sonra "Neden beni öldürmüyorsunuz ha?" diye bağırdığımda bir sopa daha indi bacağıma.

"Sıkıysa ellerimi çözün." Diye tekrar bağırdığımda karşıdaki adamların birbirlerine bakıp sırıttığını gördüm. Ellerim çözülmeden önce karnıma bir sopa daha inmişti. Adam bu halime sanki bir komedi filmi izliyormuşcasına katıla katıla gülerken ağzımda ki kanı tükürdüm.

Acıyla iki büklüm olduğumda adamların ellerindeki işkence aletleriyle yaklaşmakta olduğunu gördüm. Akıllarınca burada fazlaca bağlı kalmamın benim üzerimde güçsüzlük yaratacağını sanmışlardı ama yanıldıklarını kendimi azıcık daha toplayınca gösterecektim. Onlar gelmeden köşeye iyice sinip sırtımı soğuk duvarla buluşturdum. Çözülen bedenimde ki her kas sızlayıp iğne gibi batarken bunları atlatıp tam korumalı bu cehennemden kendimi dışarı nasıl atarım diye düşündüm.

Yavaşça kalktığımda nefes alırken batan kaburğamı umursamayıp rutubetli kokuyu içime çektim. Patlayan dudağıma rağmen pis pis gülümseyip bana saldıran adamları bir bir savurup askerde öğrettikleri özel tekniklerle alt ederken kendimi eğitim de gibi hissedip acıyı zihnimin uzak köşesine yolladım. Odada adamlar nihayet bitip yerde ölü bedenleri kaldığında elleri bağlı adamın gülümseyip tekrar gözlerini yumduğunu gördüm.

Onun gibi bende mutluydum artık ve bende ölebilirdim şimdi seve seve diye düşünürken bayılmadan önce ayak seslerinin gelip "Komutanım"deyişini hayal meyal gördüm.

Üç ay komada yattım. Uyandığımda hastanenin beyaz tavanına bakarken kaşlarımı çattım. Yada çatmaya çalıştım diyelim çünkü orada bulunan dikişler buna imkan sağlamamıştı.

Ben böyle düşünürken başımda bana gülümseyen hemşireye ters bir bakış attım.

"Demir Bey kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sorduğunda ağzımı açacağım sırada kapıdan başka bir adam girip hemşireyi çıkardı.

"Ben size girilmeyecek buraya demiyor muyum?" diye homurdanırken doktor. Ona sadece "Su" diyebiliyorum kuruyan dudaklarımın elverdiği ölçüde.

Doktor hemen bir bardağa su doldurup ağzıma yaklaştırdığında zorlukla bir yudum aldım.

"Ne zamandır.." diye söze başlayacakken "Üç aydır komadasınız Demir bey." Dediğinde şaşkınlığıma engel olamadım.

"Vücudunuz bir tür savunmaya geçmiş ve buraya getirildiğinizde birçok yerinizde kırık ve daha birçok komplikasyonla uğraştık. Üzülerek söylemeliyim ki fizik tedavi almanız gerekebilir bu süreçte."

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ağrınız veya herhangi bir şey" diye soran doktora "Ağrım var." Dedim.

"Ağrı kesicinizi birazdan vuracağım" deyip kontrollerini yaptığında "en son olanları hatırlıyor musunuz Demir bey" diye sorduğunda onay anlamında başımı salladım. "Bu güzel o zaman" deyip masaya ilerledi.

Bu görüntü bana hiç hatırlamak istemediğim anları hatırlatırken gözlerimi yumup doktorun işini bitirmesini bekliyorum.

Bundan sonraki süreçte maalesef çabuk toparlanamamıştım. Ne kadar uğraştıysam fizik tedavilere istediğim zamanda cevap veremedim. Yaşadıklarım kolay değildi. Şimdi doktorum bana hareketleri yaptırırken o pisliklerin bana sandığımdan fazlasını yaptıklarını anlıyorum.

Bir ay sonra bastondan destek alıp hafif topallarken örgütün çökertildiğini duyduğumda rahatlıyorum ama bu geçici bir rahatlamaydı. Yapılan baskında herkes yakalanmış ele başının da izi kaybettirip kaçmasıyla derin nefes alacağım vakitleri özledim.

Şimdi de bu uçurumun sonsuzluğunda otururken elimde sadece sıkıntılıyken içtiğim sigaraya bakıp iç geçirdim. Sigaramdan derin bir nefes daha çekerken Elvin'i düşündüm. O hala bıraktığım gibiydi. Dediğim dedik asla istediklerinden taviz vermeyen...

Gözlerimi kapattım hafif esen akşam meltemi ve dalgaların kayalıklara vuran sesi beni uzaklara götürürken artık bu asi güzelin defterinin dürülme vaktinin geldiğini düşünürken, bu defter dürme işinin baya eğlenceli olacağını biliyordum.

Aşk'a EngelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin