6. Bölüm: Düğün Günüm: Ölüm Günüm

187 35 6
                                    

Medya: -Bu bölümü okurken özellikle bu şarkıyı başa sara, sara dinlemenizi öneriyorum. Enfes oluyor :) Keyifli okumalar!-


İlk dansımız bittikten sonra masamıza geçtik. Gözüm bir anda Çağıl'ın parmağına kaydı. Alyans, parmağına tam olmuştu. O an çok yakıştığını fark ettim. Kendi parmağıma da bakıp ellerimizi birleştirdim. Sade bir alyans seçmiştik. Bende farklı olarak ise tek taş bir pırlanta vardı. O gece Çağıl'ın garip bir şekilde parmağıma taktığı yüzüktü bu. Benim için anlamı çok özeldi.

"Ne yapıyorsun hayatım? Ellerimi tutmak için bahane aramana gerek yok. Bu eller senin artık." dedi mırıldanarak.

"Bahane uydurmadım ki. Tutmak istedim ve tuttum." Onunla yarışmak istiyorsam, onun dilinden konuşmalıydım.

"İki dakika lavaboya gidip geliyorum. Uzun sürmez." Alnıma öpücük kondurup uzaklaştı.

Aradan yaklaşık on dakika geçmesine rağmen Çağıl gelmemişti. Etrafta ki herkes damadı arıyordu. Yerimden gelinlikle zor da olsa kalktım ve Azra'ya yöneldim.

"Azra Çağıl nerede biliyor musun? Lavaboya gitti ama uzun zaman oldu, dönmedi. Merak ediyorum."

"Kuzum Buğra da onu aramak için içeri geçti. Bir bak istersen." dedi dar koridoru gösterirken.

"Tamam sağol canım."

 Buğra'nın aramasına anlam veremesem de aldırmadan lavaboya doğru ilerledim. Herkesin gözü üzerimdeydi ama bu, benim şu an düşüneceğim en son şeydi. Çağıl hakkında endişe etmekle meşguldüm. İlerledikçe kulağıma Çağıl ve Buğra'nın sesleri doldu. heyecanlı bir şekilde ciddi bir konuyu konuşuyorlarmış gibi gözüküyorlardı. Biraz daha yaklaşıp anlamaya çalıştım.

"Oğlum ne yapacaksın şimdi? Çağıl sana diyorum!? Lan dinlesene beni!" Çağıl'ın iki yakasından tutmuş, hırpalıyordu. Onları ilk defa böyle görmüştüm.

"Onu doğduğuna pişman edeceğim. O babadan doğduğu için lanet okuyacak."

"1 ay içinde hiç mi değişmedi duyguların?" Tam Çağıl cevap verecekken misafirlerden biri adımı seslenince kendimi istemeden belli etmiş oldum. Çağıran kadına cevap verdikten sonra Çağıl'a döndüm. Bana doğru yaklaşıp, yüzümü tuttu ve kendine doğru çekti.

"Aşkım? Beni aradın değil mi? Gel geçelim yerimize misafirlerimiz endişelenmesin." dedi sıkkın tonuyla.

"Şey... Çağıl ben-"

"Bir şey söylemek zorunda değilsin. Buğra hakkında konuşuyorduk. Bunu bilsen yeter." Yanağımdan öpüp, elimi tuttu.

"Gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Sadece seni merak etmiştim." Suratı huzursuz ve gergin görünüyordu. Bu halde bile oldukça güzeldi.

"Tamam dedim ya!" dedi kükreyerek.

"Çağıl elimi sıkıyorsun acıyor!" Suçluluk dolu gözlerle hala tutmakta olduğu elime baktı, ve öpücüklere boğdu. İlk defa bu kadar sinirlenmişti. Uzun bir flört dönemimiz olmamıştı ama sık birlikteydik ve bunu ilk defa yapmıştı. Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım.

"Miray... Özür dilerim... Ben çok huzursuzum. Affet..." dedi fısıldayarak. Özel kahveler huzursuzdu.

"Önemli değil. Anlayabiliyorum. Sonuçta ailen hala yurt dışında ve düğüne gelemediler... Üzgünüm."

"Hayır sen üzgün olma. Bu babamın suçu. İstese işleri ortağına bırakabilirdi ama yapmadı. Annem de Ankara'ya geçmiş bir ay önce. Şu an oradaymış. Teyzemden öğrendim bunu. Kendi bile aramadı hiç. Önemsemiyorum da zaten. Ben yalnız kalalı çok oldu. Sen de kafanı takma" Sırtımı sıvazlayıp, sandalyeye oturttu.

BELKİ SEVERSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin