○ Bölüm 5 ○

100 53 12
                                    


Gecenin körü dedikleri saatlerdeydim.

Birden ay, ışığını kesmiş gibi bir karanlık çöktü içime.

Kaburgalarım kalbime saplanmış.. öylesine bir acı hissettim. Elimle bastırdığımda yalnız başıma durduğum oda da ritmini duyabiliyordum.

Abimin dediği aklıma geldi.
Müzik
Kulaklığı kulağıma geçirdim, yan döndüğüm gibi kulağım acımaya başlamıştı. Çözülemeyen bir sorun~

Beş yüz şarkılık telefonumda parça listem de oluşturduğum on beş şarkının dışına çıkmıyordum.

Gürkan Uygun'un eşsiz sesi kulaklarımı doldurup kalbime kadar işledi. Müzisyenleri kıskandıracak sese sahip bu adam tüm duygularımı açığa çıkarıyordu. İstemsizce gözlerim doluyor, boşlukta kayboluyordum.

Müzik tekrar tekrar başa sararken uyuya kaldım..
Rüya da mıydım bilmiyorum ama sıcak bir el saçlarım da dolaşıyordu. İstemeden de olsa Anne kelimesi çıktı ağzımdan. Hafifçe kıpırdandığım da bi hıçkırık duydum gözlerimi aralamamla odamın kapısının kapanması bir oldu. Fakat görmüştüm kimin çıktığını.
Abim.. zaten evde başka birisi de yoktu.

Sabah alarmım çalmadan abim tarafından sarsılarak uyandırıldım. Bağırdığı ses tonundan bahsetmek bile istemiyorum.

Gözlerimi zorla aralarken ne olduğunu çözmeye çalışan şaşkın bakışlarımı üstünde gezdiriyordum.

"Sen hayırdır ya?"

"Kalk üstünü giyin çabuk hastaneye gidiyoruz." odadan apar topar çıkarken henüz onunda hazırlanmamış olduğunu farkettim.

Geç mi kaldık? Sorumla birlikte kafamı çevirdiğimde dışarının henüz aydınlanmadığını farkettim. Parlak ışığım tepemde yanıyordu. Ama esas sorun bu değildi. Daha tüm dünya uyurken bu saatte kalkmamızın inşallah güzel bir açıklaması vardır.

Çabuk mu demişti o bana? Ben ve çabukluk (!) Lütfen.. Gece ve Gündüz'ün nasıl ki kavuşmasında bi imkansızlık var. Benim de çabukluk ile aramda ki ilişki buna benzer.

Çabalasam da olmaz yani.
Kalkıp banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladığım da abim odama daldı.

"Ohaaa Aylin! Hadisene" yüksek sesle konuştu ve dolabımın kapağını açtı.

"Şşşşt sen sanırım kendin kalkınca tüm dünya da seninle birlikte uyanıyor sanıyorsun. Az sessiz ol" yatağıma oturdum ve ne yaptığını anlamaya çalıştım.

"Ben sessiz olursam sen çabuk olacak mısın?" soruyla birlikte bana döndü.

Omzumu sanmıyorum anlamında silktim.

Askılıkta duran mavi elbiseyi bana fırlattı. "Bak bunu giy hemen çıkalım. Makyajını arabada yaparsın." diyerek yalvaran gözlerle bana baktı.

Ya bu surata kim hayır diyebilir?
Tabi ki beeeeeen.

"Saçım ne olacak?" Bahane mi? Çok güzel üretirim.

"Bu saçın çok güzel" zora ki gülümsemesi beni güldürdü.

"Kuşyuvasına dönmüş bu saçımı beğenme nedenini bilmiyorum ama bunu söylettiğine göre bayağı önemli"

Yataktan kalkarken arkasını döndü.
"Odamdan da çıkmadığına göre biri falan ölmüş olmalı. Ben giyinirken sende ne olduğunu anlat hadi" diyerek fırlattığı elbiseyi giymek için pijamalarımı çıkardım.

"Koray'ı bulamıyorlarmış. Aslında hafta sonları izini var onun. Isterse dışarı çıkabiliyor. Normalde saldırgan bir hasta da değil. Nöbet geçirip iğnesi yapılmazsa uyandığında saldırganlaşıyor ki sen bizzat yaşadın."

Elbiseyi giyinip saçlarımı açtım. Dağınıklığını yok etmenin tek yolu balık sırtı örgü.. belli bile olmaz.

Ayna da saçımı örerken abimin dedikleri dikkatimi çekmişti.

"Ee madem çocuğun hafta sonu izini var niye bu kadar panik yapıyorsun?" anlamsızca döndü bana.

"Hafta sonunda değiliz çünkü.. bugün çarşamba"

Sırıtarak salaklığımı yok etmeye çalıştım.

"Hadi artık oyalanma daha fazla" diyerek kolumdan tutup sürükledi beni.

Vestiyer de duran çantamı aldım ve apar topar bindik arabaya.

Her kırmızı ışığı değerlendirip makyajımı yapmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum tartışılır fakat sonuç olarak tamamlandı.

Hastaneden çıt çıkmıyordu. Sadece yüzünde tedirgin ve panik halde sessizce koşuşturan hemşireler vardı.
Abim odasına girmeden önce kapıda durdu.

Kahve isteyecek diye düşünürken kolumu tutup uyarıcı ses tonunda konuştu "Odama kimse girmesin. Nazlı hariç tabi. Sende salaklık yapıp Koray ile uğraşma. Tekrarlıyorum o senin hastan değil. Sakin falan tamam ama yine de ne yapacağı belli olmaz. Uzak dur. Serkay'ın odası karşı da, ordan çıkma mümkünse"

Tebessüm ettim.

Ne düşündüğümü anlarcasına daha da fazla sıktı kolumu "Her saat başı kontrol edicem seni. O odadan çıkma"

O, odasına girerken bende Serkay'ın odasına geçip kapıyı kapattım.

Fazla kalmayacağım bir yerde oturmamın bir anlamı da yoktu.
Kapıya yaslandım ve derin bir nefes aldım.

Sinsirellalık zamanı gelmişti.

Desteklerinizi esirgemeyin lütfen 😊😍😚

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.


Desteklerinizi esirgemeyin lütfen 😊😍😚

YARIM AKLIMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang