Hissediyordum, rüzgar tenime dokunuyor, ormanın o iç açan kokusu alıyor ve gökyüzünün aydınlığını görüyordum. Lakin olduğum yerin neresi olduğunu hala idrak edemiyordum. Yada neden yerde yüz üstü, sanki yüksek bir yerden yere yuvarlanmış gibi apışmış duruyordum. Etrafıma bakınmaya devam ettim ve olduğum yerden doğruldum. Ellerim çimenlere değiyordu, ıslak ve soğuk çimenlere... Her şeyin mükemmel derecede huzur dolu gözüktüğünü biliyorum lakin burada bana doğru gelmeyen, hatta ve hatta huzurun tam tersine huzursuzluk veren bir şey vardı. İyice doğruldum ve ayaklarımın üzerine durdum. Yürümeye başladım ve başım birden dönmeye başladı. Olduğum yerde sallanmaya başladım. İçime öyle bir korku doldu ki, kalbim delicesine çarpmaya başladı. Hissediyordum bir şey bana doğru yaklaşıyor ve yaklaştıkça nefesim daralıyordu.
"Kim var orada?. Max sen misin? "aslında onun olmadığını çok iyi biliyordum ama yinede umutla evet cevabını bekledim. Burada hala ne işim olduğunu bilmiyorum ve köşeye sıkışmış gibi hissediyorum.
"Aslını istersen Aleson, ben ne max'im ne jenna nede erkek kardeşin" işte şimdi yolun sonuydu aleson. Bu sesi hiç tanımıyordum. Arkamı dönmek istedim lakin buna cesaret edip edemeyeceğimi bilmiyorum. Karşımdaki adamın ki sesi kesinlikle erkek sesiydi, tonundan nefret seziyordum.
"Kimsiniz? Neden burdayım?"dedim kendimden emin bir ifadeyle.
"Aslında şuan hiçbir yerdesin, burası benim yarattığım bir rüya."dedi. "Şuan rüyadayız, yani senin rüyanda. Sana rüyalardan başka bir paradoksta ulaşamazdım, işte bende o yüzden rüyana girdim. "dedi.
"Sana kim olduğunu sordum?"
"Acaba sana hangi adımı söylesem yada kendimi nasıl tanıtıp anlatsam. Ben rüyalar tanrısı yedinci Swotpofü, sanırım en akılda kalıcı olan budur. Senin dünyanda beni böyle tanırlar."dedi.
"Pekala rüyalar tanrısı yedinci Swotpofü, benden ne istiyorsun?"dedim bir çırpıda.
"Senden bir şey istemiyorum aleson, sana bir şey vermek istiyorum. Bir hediye gibi düşün."
"Hediyemi, saçmalık. Rüyama böyle dalıp beni köşeye sıkıştırıp bana hediye vermek istediğini mi söylüyorsun? Hadi canım, inan bana ben bu numaraları yutmam." yutar mıydım,bilmiyorum.Sanki yutacak gibiyim. Ben çılgınca şeyler söylerken karşımdaki adamın artık tamamen belirgin bir şekilde görüldüğünü fark ettim. Masmavi ve upuzun saçları olan, hafif fil dişi renginde düz ayaklarına kadar inan bir elbisesi vardı ve bir de asası. Korkutucu görülmüyordu aslında, daha çok merak edilesi bir şeydi bu.
"Seni anlıyorum. Artık bir insan değilsin ve yaşadıkların seni değiştiriyor. Fakat umuyorum ki insan olmak ve o büyülü dünyanın ardından geçirdiğin ve yaşadığın onca yıllarda öğrendiklerini unutmanı asla istemem. Ki sen vefalı bir kızsın. Seni hiç unutmadım aslında aleson, görmek istediğin rüyaları hep uyumadan önce söylerdin tıpkı anneni rüyanda gördüğün gece gibi. Ama anlamışsındır ki rüyaları gerçek yapan bizizdir. Sevgili kızım, hayatın sana neler getirdiği değil, sana neler getirebileceği ihtimali ile ilgilenmelisin. Hayat ne dün ne bugün nede geçmiştir. Tam tersine hayat, yarın, yarınlardan sonra ve gelecektir. Son zamanlarda o kadar çok şey öğrendin ki sana kızamıyorum bile. Normal bir insan iken birden doğaüstü güçlerle ve insanlarla tanıştın. İnsanlar senin gücünü kutsarken, önünde diz çöktüler. En yakın arkadaşın bir cadı, erkek arkadaşın ise bir vampir. Hiç düşündün mü aleson, max'in karşına çıkması, sana bu kadar düşkün olması neden?
- Bakın konunun max ile ne alakası olduğunu anlayamıyorum. Kaç dakikadır rüya görüyorum ben hem? Yeterli değil mi vaktimi boşa harcıyorsun ihtiyar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN MELEGİ
FantasyAleson, çocukluğundan beri yakın arkadaşı olan jenna'nın yanına taşınır. Jenna ve Aleson çok küçük yaşta aynı kazada ailelerini kaybetmiştir. Aleson hayatının değişeceği bu şehirde başına neler geleceğini bilmeden yaşamını sürdürür. Fakat kısa bir s...