TERCİH

9 1 0
                                    

"Hoşgeldiniz bayan Meğet ve onun değerli dostları." sesin arkasındaki tokluk ve de korku saçan bu tını tüylerimi ürpertmişti.Sanki bir korku filminin içerisindeydim ve şuan o filmin en gerilim dolu sahnesinin tam ortasında gibiydim. Başımı max'e bakmak için çevirdiğimde gördüğüm şey beni çok şaşırtmıştı. Benim aksime max çok sakin ve normal karşılıyordu, Jenna'da öyle.

Merdivenler sona erdiğinde hem karanlık hemde soğuk olan çok geniş bir kata geldik. Duvarlarda garip garip tablolar resmedilmişti. Kılıçlar, melekler,savaşan askerler ve birde sanırsam soylular... Oldukça ürpertici olmasından mütevellit böyle bir katliamın resmedilip birde duvarlara tablo olarak asılması beni iç güdüsel olarak rahatsız etmişti.Belime dolanan bi elin ardından max'e döndüm. "Bayan Meğet, lütfen bize neden burada olduğunuzu söyleyin?" Başımı tekrar sesin geldiği yöne doğru çevirdim.Fakat kimseyi göremiyordum. "Stefan Meğet'i almaya geldim"dedim. 

"Öyle mi, peki bunu nasıl yapmayı planlıyorsunuz?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Öyle mi, peki bunu nasıl yapmayı planlıyorsunuz?"

"Ne istiyorsunuz?"dedim bir çırpıda sesimdeki öfkeyi saklamadan. "Neden stefan'ı aldınız?"

Soylular söze başlamadan birkaç saniye önce hissedilmeye başladı öfkeleri. Koca koca sütunların arasından tozlar uçuştu, yer gök inlercesine gürültüler duyuldu. "Siz iki aptal yüzünden, bir kehanet gerçekleşecek. Tüm evren varlığımızdan haberdar olacak. Bu bizim sonumuz demektir. Siz bizim sonumuzsunuz!" öfke,öfke,öfke.

"Ve şimdi kendi ecelinize, kendi ayaklarınız ile geldiniz. Stefan sadece bir yemdi, rüyalarında öyle, aldığınız haberlerde"dedi. Kendi ecelimiz den kast ettiği bizi yok etmekti. Bunu tek seferde ben bile anlamıştım. Kendi varlıklarını sürdürebilmek için nasıl olur da bizi yok etmek isterlerdi ki? Onlar soylulardı, adaletli olmaları gerekmez miydi? Yoksa adaletleri bu muydu? Bu soyluluğa yakışacak bir hareket olmasa gerekti değil mi? Kardeşim, kardeşimi kaçırıp rüyalarıma kadar girmek. Bu nasıl bir plandı böyle, nasıl tahmin edememiştik ki bunu! kahretsin!. Ben endişe içinde düşünürken jenna söze atıldı;

"Bu yaptığınız suç, tanrıların bundan haberi olmadığına eminim." " Hiç bir canlının canına böyle kast edemezsiniz, kehanet artık durdurulamaz, ve durdurmak içinde onları yok edemezsiniz"dedi çaresizce çırpınışları görünüyordu...

"Sen, küçük cadı. Bizi tanrılarla mı tehdit ediyorsun ha! Tanrılarınız zaten o ikisinin Dünya'ya gelmesine izin vererek büyük bir hata yaptı. Şimdide bunu biz düzelteceğiz. Getirin o aptalı buraya!" Sözlerinin ardından iki adam stefan'ı kollarından sürükleye sürükleye içeriye soktular. Her yeri kan içindeydi, yüzü tanınmaz halde, sırtı ise yara bere içindeydi. Jenna "Stefan!"diye bağırarak yanına koştu. Adamlar stefan'ı yere bıraktılar ve oda yere yığılıverdi. 

"Stefan iyi misin, bebeğim?" jenna'nın gözlerinden dökülen yaşlar ve o sesindeki çağresizlik öfkemi daha da çoğaltıyordu. Stefan ise cevap veremez durumda iken bile gülümsemeye çalışıyordu. " Seni seviyorum" diye biliyordu sadece...

"Al sana stefan!, peki sen karşılığında bize ne vereceksin Bayan Meğet?" normal bir hayat yaşıyor olsaydım bunu bir ahlaksız teklif olarak bile görebilirdiniz, fakat bu o tekliften bile daha iğrenç ve tiksindirici geliyordu kulağa inanın. 

"Ne istiyorsunuz?" sesim öylesine öfke ve çaresizlik içerisindeydi ki zaten ne isteseler yapmak zorundaydım sanırım. 

"İkinizden birisi yok olacak. Yani öldüreceğiz, onlarda mutlu mesut yaşayacaklar" bu cümle hala kulaklarımda yankılanırken onların o alaycı tavrı ve iğrenç gülümsemeleri midemi bulandırıyordu. 

"Buna izin vermem Aleson'a asla birşey yapamazsınız!!" Max, çıldırmış gibiydi. "Gerekirse sizi öldürürüm ama yine de ona birşey yapmanıza izin vermem" Max, kalbimin sahibi, sevgilim, hata kaderim...  Her ne kadar buraya kazanabileceğimizi düşünerek gelmişte olsak içim sızlamıştı. Öylesine çabalıyordu ki , fakat boşunaydı. Jenna'nın gözlerine baktığımda o çaresizliği gördüm... Yapılabilecek hiç bir şey yoktu belli ki. Max de bunun farkındaydı ama yinede hala çabalıyordu. Uzun sessizliğimden sonra max'e baktım... Son kez belkide, hayatımın sonu olan son saniyeler de ona baktım.Öylesine güzeldi ki, belkide bu yaşadıklarım arasında başıma gelen en güzel şeydi. İçim acıyordu, sanki kan kaybetmeye başlamış gibiydim... Gözlerimi kapadım ve beni ilk öptüğü anı hatırladım... Mucize böyle bir şeydi sanırım... Tanrının bana mucizesi max'ti. İki muhafız gelip max'i kollarından tutup yere indirdiler. Çıldırmış gibi, hatta sanki ne yapmak üzere olduğumu anlamış gibi feryat ediyordu. Soylular ayağa kalktı. Jenna ve stefan bize bakıp ağlıyordu. Kapana kısılmıştık... Çünkü bizim en büyük zayıflığımız da en büyük güçlülüğümüz de sahip olduğumuz bağlılık ve aşktı.

"Bir karar verdiniz mi bayan meğet?"

"Bırakın onları gitsinler..." sesimdeki donukluk, soğukluk, acı, feryat hepsi hissedilebilirdi ... Hissedildi. Max'e baktım. Sanki herşey yavaşlamıştı. Bana "Lütfen, hayır, öleceksekte birlikte diyordu". Birimizin yaşaması şarttı max, çünkü senin nefes alışın benim huzurum olacak. İyi olacaksın sevgilim... Yanına gittim, yüzünü ellerimin arasına aldım...

"Ne olursa olsun, sonsuza dek seni seveceğim sevgilim" sözlerimin bitişinin hemen ardından ondan son bir kez bana hayat veren o öpücüğümü aldım. Gözyaşlarını sildim, gözyaşlarımı sildim. Soylulara gelmişti sıra. 

"Ne istiyorsanız yapmakta özgürsünüz, sadece bırakın onları gitsin. Kehanet benimle başladı. Benimle sona eriyor. Bu kadar bari adaletli davranın" soylular birbirine baktı ve başlarını salladılar.  

"Aleson, meleğim, yalvarıyorum sana yapma. Lütfen, gitme Aleson!!!! Lütfen" Çığlıklarını duydukça zaten ölüyordum, onu bırakıyor olmak beni öldürmüştü bile... Yanıma yaklaşan soyluların nefesini duyuyorum, ayak sesleri şimdi tam arkamda. Max'e baktım, gülümsedim. Çünkü bu beni hep hatırlayacağı andı. " Seni Seviyorum, sen benim başıma gelen en güzel şeysin. " Sırtımda hissettiğim acı, max'in ve jenna'nın çığlıkları, etrafın kararması, soğukluk, sessizlik ve karanlık...

GECENİN MELEGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin