GÖR BENİ

16 1 0
                                    

İki yıl... Aleson'ın gitmesi üzerinden tam iki yıl geçti. Günler yerini aylara bırakırken aylarda yıllara bıraktı. Her şey öyle zor oldu ki, stefan ben max hepimiz dağıldık. Max'i iki yıldır hiç görmedik, sadece iyi olduğunu biliyoruz. Ne kadar iyi olduğunu ise asla bilemeyeceğiz. Stefan tamamen değişti, kendini suçlayarak geçirilen iki yıl ve keşkeler... İnanın benimde onlardan kalır yanım yok. Eğer gerçekten iyi bir cadı olabilseydim, belkide aleson'ı kurtara bilirdim. Ama yapamadım. Stefan kardeşini, max aşkını ben ise tüm hayatımı kaybettim.Onsuz nasıl yaşanır inanın hepimiz hiç bilmiyoruz. Çoğu zaman kendimi ağlarken buluveriyorum, onu kaybetme hissi inanılmaz acı. Bazen sesini duyuyorum, ya da onu görüyorum, fakat bu ne kadar gerçek ya da hayal bilmiyorum. Tek bildiğim onu çok özlediğim. Aleson'ın gitmesinden sonra stefan ile daha çok yakınlaştık, birbirimizin dağı olduk bir nevi. Bir süre geçtikten sonra beraber yaşamaya başladık, sanırım yalnız kalmak, bize daha çok acı veriyordu.

"jenna, arabamın anahtarlarını yine bulamıyorum, gördün mü?" 

"Dün gece anahtarlığa bıraktın ve bende hiç dokunmadım." Stefan yüzüme garip garip bakıyordu.

"Emin misin, çünkü son zamanlarda sürekli bir şeylerin yerini değiştiriyorsun ve unutuyorsun, anahtarlarım yok"  Evet bu konuda haklıydı, sürekli bir şeylerin yeri değişip duruyordu, ama ben yapmıyordum, belkide stefan unutuyordu.

" Elbette eminim, gözümle gördüm ve dokunmadım, mutfağa filan bak belki unutmuşsundur." Mutfağa doğru yürürken üflediğini duydum ama duymamazlıktan geldim. "İşte burada, bu nasıl geldi ki buraya?"  "Bilmiyorum stefan, belkide unutan sensindir ?" Stefan tanrım dercesine gözlerini devirdi, yanıma geldi ve beni öpüp aynanın karşısına geçti. "Biraz işlerim var, en geç altıda evde olurum, seni seviyorum" "Bende" işte günümüz artık hep böyle geçiyordu, birbirimizle hiç aleson'ı konuşmuyorduk, anlatmıyorduk... Bu çok dayanılmaz aslında, beni çok yoruyor. Aleson'ın odasının önüncen geçerken bile bakmıyoruz o kapıya, içeriye ise belki çok uzun zamandır cesaret edip hala giremedik.Onu hep uzaklara dalmış ve düşünceli görüyorum, sadece Aleson'ı değil, herkesi çok özledim aslında. Akşam için bir şeyler hazırlamam gerekiyor, bugün stefan ile ikinci yılımız ve bizi bir araya getiren sevgili dostum  yanımızda değil...Ellerimle saçlarımı geriye doğru ittim. Yerimden kalkıp mutfağa doğru giderken bir ses duydum. Çok derinden değil, yanımda gibi bir sesti bu. Bir şeyin düşmesi, yuvarlanması gibi bir ses. Yavaş yavaş sese doğru yöneldim. Merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım, ses yukarı kattan geliyordu. Kalbim nedensizce hızlandı ve içim ürpermeye başladı. Garip şeyler olduğunu anlar anlamaz hemen zihnimi acil bir durum  için hazırladım.Yaklaştıkça daha çok ürperdim ve geldiğim nokta ise aleson'ın odasının kapısıydı.İçimden sürekli "neler oluyor " diyip duruyordum. Bir an durdum ve derin bir nefes alıp düşündüm. Belkide gerçekten zihnim uyduruyor olabilir, unutkanlık ne bileyim işte. Derin bir nefes alıp verdikten sonra geriye döndüm. Bir kaç adım atar atmaz aynı ses tekrar geldi hemde odanın içinden. Bir hışımla hemen arkamı dönüp kapıyı açtım.Gördüğüm şeyler karşısında şoka uğramıştım çünkü bu çok çok anlamsızdı. Bu eşyalar, stefan'ın kaybolduğunu söylediği eşyaları, yedeklerini kullandığımız anahtarlar, benim bir kaç büyü kitabım aman tanrım bunlar buraya nasıl gelebilir? Korkmaya başladım, aklıma ilk gelen şeyi yapıp aşağı koşarak indim ve telefona sarıldım. Stefan'ı arıyordum, bunları neden oraya taşıdı ki, bu çok saçma. Aç hadi Aç...

"Jenna, bir şey mi oldu?"sesi gayet sakindi. "Stefan kaybolduğunu söylediğin ve söylediğim tüm eşyalar neden aleson'ın odasında söyler misin?" Afalladı ve öfkelenmeye başladı "Ne saçmalıyorsun sen? Ne demek Aleson'ın odasında hepsi? " " Bende sana soruyorum " şimdi iyice öfkelenmişti, öfkesinin sebebini gerçekten anlayamıyordum ve şimdi bende çok öfkelenmiştim. "Lanet olsun hemen eve geliyorum" deyip yüzüme kapadı. Elimde telefon ileri geri yürürken arabanın sesini duydum ve hemen koşup kapıyı açtım. Öfkeden deliye dönmüş haldeydi. "Ne saçmalıyorsun sen ha? Ne eşyasından bahsediyorsun?" "Bana bağırma, bende sana aynı şeyi soruyorum ben yapmadıysam bunu sen yapmışsındır ikimizden başka kim yaşıyor bu evde ha?" Kolumdan sıkıca tutup beni yukarı kata doğru çekmeye başladı  aleson'ın odasına geldik ve beni ittirdi. " Ne yaptığını sanıyorsun sen stefan? "Bana bak senin o aptal cadı oyunlarından sıkıldım artık duydun mu beni? " "Sen benimle dalga mı geçiyorsun ben bir şey yapmadım diyorum sana!" "Sıkıldım anladın mı? Eğer gerçekten aleson'ın ölümü hakkında  konuşmak istiyorsan böyle boktan oyunlar yapıp boktan anlar yaşatma gelip söyle konuşmak istiyorum diye, lanet olsun böyle aptalca bir şeyi nasıl yaparsın ha? Bir de onun dostu olacaktın!!!" Stefan sözlerini bitirdiğinde ben çoktan büyük bir hayal kırıklığının parçalarıyla yaralanmıştım bile. Öyle çok ağlamaya başladım ki, kendimi tutamıyordum. Sarf ettiği sözler beni öyle incitmişti ki, oda yeni yeni farkına varıyordu. " Bana bunları nasıl söylersin, sana yapmadığımı söylüyorum ve sen beni nelerle suçluyorsun? Beni nasıl aleson ile suçlarsın?" daha fazla, daha fazla ağlıyordum ve olduğum yere çöküverdim. Stefan başını aşağı eğdi ve hiç konuşmadı. "Onu çok seviyordum, o benim dostumdu, konuşmak isteseydin konuşurdun ve ben buna saygı gösterdim, aptal cadıcılık felan oynamadım lanet olası ! " Bir dakikalık sessizliğin arkasından stefan yavaşça yanıma geldi ve dizlerinin üzerine çöküp birden bana sarılıp ağlamaya başladı. "Özür dilerim, ne yaptığımı bilmiyorum. Seni kırmak istemedim özür dilerim" o konuşurken bana daha sıkı sarılıyordu ve bende ona sarıldım... Şimdi aleson'ın odasında birlikte ağlıyorduk..."Onu çok özledim jenna, onu yeni bulmuştum, sana inanıyorum " dakikalarca hiç konuşmadan ağladıktan sonra onun gözlerine bakıp, yaşlarını sildim. Onu öptüm, onu sevdiğimi söyledim... " özür dilerim " gülümseyerek başımı salladım. "sorun yok" tekrar sıkıca sarıldı. "Yinede bu eşyalar buraya nasıl geldi hiç bir fikrim yok " gülümsedim " sorun yok, bunu öğreneceğiz " " Seni akşam yemeğine çıkarmak istiyorum" "Elbette buna mecbursun, çünkü bugün özel bir gün" bana bakıp bir öpücük kondurdu. "İyi ki benimlesin seni seviyorum" tekrar gözlerim doldu " Bende seni seviyorum, sensiz ne yapardım?" tekrardan son bir kez sarıldıktan sonra yerimizden kalkıp hazırlanmaya başladık. Beş dakika önce tartışırken bir de şimdi bakın değil mi? Yaşam böyle bir şey olsa gerek. Ortalama yarım saat sonra ikimizde hazırdık, stefan çok yakışıklı görünüyordu, her zamanki gibi aslında. Yanıma yaklaşıp "çok şanslıyım" gülümsedim, çantamı aldım ve evden çıkıp akşam yemeği yiyeceğimiz yere doğru gittik. Şehre gideceğimi sanıyordum ama stefan beni çok daha farklı bir yere götürüyordu anlaşılan. Çünkü tam tersine sahil yoluna gidiyorduk. Fazla düşünmedim ve onunla geçireceğim tüm zamanın eşsizliğini istedim. Sahile geldiğimizde denize çok yakın harika bir masa görünüyordu. Işıklar, meşaleler, hatta çiçekler bile... Üstelik dolunay vardı, her yer öyle aydınlıktı ki... " Stefan, bu çok güzel " 

GECENİN MELEGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin