2.Bölüm:Araba Macerası

363 101 36
                                    

Hayatımı kendi ellerimle düzenleyebilecektim artık. Kendim tasarlayacağım herşeyi.Bilmediğim geçmişim buna mani olmayacak artık. Küçücük bir fidan olsam bile geçmişin gölgesinden yıkılmayacağım. Asla,Asla ve Asla...
Sara ile arabaya doğru yürürken, hala atışmalarımız son noktadaydı. Sanki, kanka değiliz.
Aslında yolculukları severim. Ama bizim arabada nefret ederdim.

Nedeni:
Bizim arabanın kokusu benim midemi bulandırıyor. Burnum biraz hassas olduğu için.

Bende bu sebepten kafamı camdan çıkarıp etrafı izlemeye başladım. Ama Sara durur mu? Tabi ki hayır.
"Kızım niye köpek gibi kafanı camdan çıkardın?" Ona dönüp "Ne istiyorsun Sara?" Annemlerin yanında ona laf sokamazdım.
Bu yüzden cici aile kızı moduna girmem lazımdı.
Sara üzgün bir ifade takınıp "Sanki başka şehire gitmiyormuş gibi davranıyorsun."

"Tamam.Sohbet edelim." Sara için arabanın kokusuna katlanırdım. Ne olacak?
"İzmir'de hangi Fen Lisesine gideceksin? "Ona İzmir'de bir fen lisesine gideceğimi söylemiştim. Ama tam adını söylemedim. Nedenini bende bilmiyorum. "İzmir Fen Lisesi'ne gidecem."
"Hmmm. Peki nasıl hissediyorsun." Tam olarak şöyle hissediyorum. Ağzımı açmamla kızın yemek banyosu yapması bir oldu.(ıyk)

Sara daha olayın şokunu atlatmadan, ben arabadan atlamayı bile düşündüm.
Annecim helvam yerine, milkshake,petito ve pizza dağıtın. Allahım sana geliyorum.
Sara kendine gelince, içine ne kaçtığını bende bilmiyorum. Ama gözlerinden resmen ateş fışkırıyordu.

Tam benim üzerime bir panter misali atlayacakken, annem "Bu ne koku böyle?" dedi.
Sizin cici kızınız lokanta açtı. Diyesim geldi ama. Sara hemen "Amcaaağğğ. Arabayı durdur. Yolda yemek banyosu yaptım."
O an çok utanmam gerekirdi. Ama hiç utanmamıştım. Çünkü annemler bunu hep yaşıyorlardı. Ama Sara bunu bilmiyordu. Bende ona söylemedim. Bana köpek demenin cezası işte budur. AHKİHKOHKOH
Babamlar da durumu anlayıp arabayı durdurdular. Benzin istasyonuna gelmiştik. Yaşasın.
Benzin istasyonlarını sevmemin nedeni:
Abur cubur alabiliyoduk ve çok güzel peluş oyuncaklar vardı.

Babam almaktan nefret ederdi. Ama benide kırmazdı zaten bende en ucuzunu aldırırdım. Arabanın durmasıyla Sara'nın Usain Bolt gibi tuvalete fırlaması bir oldu.
Bende hemen benzin istasyonunun market kısmına geçtim.

Elime biraz abur cubur alıp, tamam tamam biraz değildi. Market sepeti almak zorunda kaldım kabul.

Peluş oyuncakların olduğu bölüme geldim. Ay bunlar çok tatlı.En köşede duran minnacık bir Hello Kitty oyuncağı vardı.
Hemen ona uzanıp aldım. Hem fiyatı da uygundu. Şanslı
günümdeydim galiba. Annemlerde kendilerince bişeyler almıştı.
Ben elimdekileri babama onaylatınca kasaya koydum. Tam kasadaki son ürün geçerken, gözüme dolaptaki bir şey takıldı. Milkshake mi lan o?
Hemen dolabın önüne geçip elime aldım. Kıymetli'sini bulmuş Gollum gibiydim şuan.
Ben neşe saça saça kasaya doğru ilerlerken,Sara geliyordu. Üzerini değiştirmiş,saçını toplamış, ayakkabısına kadar değiştirmiş. Yuh. Kız yedek kıyafetle mi geziyorsun sen?

Ama kız her haliyle çekiciydi. Kahverengi saçlarını toplayınca ela gözleri belirginleşmişti. Yanıma gelip sırtıma dışardan hafif gibi dursada Thor'un çekiciyle yeri yardığı kadar sertçe vurdu.
Ben de ona 'Bunun hesabını sorucam' bakışı atıp, yürümeye başladım. Arabaya geçtiğimizde arabada hiç koku yoktu. Babam temizletmiş olmalı. Canım Babam Benim.

Yol boyunca Sara hiç sesini çıkarmadı. Dersini almış gibi görünüyordu. ZAFER benimdir.
Bende bundan yüz bulup kulaklıklarımı taktım. Ve şarkı listemin ilk şarkısı olan Yesterday Once More'u açtım. Bu kadının sesine hastayım ya. Ben şarkının içinde kaybolurken, yanımda kıpırdanmalar oldu. Kafamı o tarafa çevirince

Sara'nın bizim minnacık arabamızda dans ettiğini gördüm. Annem de ona katılmıştı. Kızım siz o kadar dar yerde nasıl dans ediyorsunuz?
Bana Atatürk Stadyumu'nu verseler dans edemem. Allah var. Kız güzel dans ediyordu.Ben dans etsem, korku filminde başrol alırım kesin.
Evet araba yolculuğumuz bittiğinde ben de derin bir nefes aldım. Arabanın içine nükleer bomba atılmıştı sanki. Araba küçük olunca abur cuburların kokusu çok kötü geliyordu.

Ben bagajdan bavulumu çıkarırken, amcamlarda yeni gelmişlerdi. Berat amcamlar yanımıza gelince Azra yengemle annem vedalaştılar.

Babamla amcam. Tabi benle de Sara. Ama Sara benim bütün kemiklerimi kırmakta kararlıydı.

Ben tam boğuldum boğulacam, El Fatiha dediğimde, Sara benden uzaklaştı. Ne o ağlamış mıydı? Kıyamam ya. "Ne o kız ağlıyor musun sen?"
"Yok ya, ne ağlaması terin gözüme kaçtı. İzmir'e ulaşınca bırak banyo yapmayı bir hamama git bence."
Pis yalancı. Tamam onu daha çok üzmemek için ona sıkıca sarıldım ve "Seni hiç unutmayacağım benim tek dostum,sırdaşım ve kuzenim olsanda kardeşim olarak gördüğüm tek insan."

Ağlayacağını bildiğim için "Ağlama. Ağlarsan ben daha çok üzülürüm ve bu dünyanın sonu değil. Değil mi?"
Oda başını hafifçe salladı. Vedalaşma bittikten sonra bavulumu çekiştirmeye başladım. Ya ne vardı bunun içinde?
Eşek ölüsünü bırak bütün hayvanat bahçesi mi? Bavulumu görevliye verip hızlıca otobüse girdim. Koltuğumla bütünleştim ve tekrar kulaklıklarımı taktım. Ve kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Okurcanlarım benim💕

SİLİK GEÇMİŞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin