Melisa'nın Bakış Açısı:
Ertesi gün, o kadar yoğundum ki, günün nasıl geçtiğini anlamamıştım. Sanki işimin ilk gününe gitmem ve evime geri dönmem bir saat içinde olmuştu. Savaş bugün benimle hiç konuşma fırstaı bulamamış, yoğunluktan bir kahve molası bile verememişti. Fakat sevgili asistanı olarak, ben, bu durumu farkettiğimde, alt kattaki mutfağa inerek ona güzel bir kahve yapmıştım. Kahveyi gördüğündeki yüz ifadesi beni bir hayli güldürse de, onu mutlu etmişe benziyordu.
Sonuçta bir oyunun içine girmiştik. İkimizin de yapacağı yanlış hareket, söyleyeceği yanlış söz, Yaren'in üzülmesine neden olabilirdi. O yüzden, olabildiğince ona yakın olmaya çalışıyordum.
Şimdi ise, evimde uzanmış televizyondan haberleri izliyordum. İzlemekten çok, gözlerimi bir noktada sabit tutuyordum. Endişelerim vardı. Çocukları o kadar çok seviyorum ki, bunu kelimelerle tarif edemem size. Dünyanın en yaramaz çocuğu bile, beni sinirlendiremez, kolay kolay ona bağırmama sebep olamazdı.
Küçük Yaren'e öz annesi gibi sevgi vereceğimi adım gibi biliyordum. Ama gerçek annesini aratmayacak kadar iyi bir anne olabilir miydim? Bundan emin değilim. Tecrübesizliğim, küçük kıza yeterli gelir miydi?
Kafamda yüzlerce soru vardı. Düşünmekten başka birşey yapamıyordum. Savaş, istediğim kadar düşünebileceğimi söylemişti. Fakat ben yarın mutlaka, onlarla birlikte kahvaltıya çıkmalıydım. Beni görmeli, gerçekten varolduğumu bilmeliydi. Sonrası ise kolay olurdu. Her gün olmamak şartıyla gider, onu görür, birkaç saat oynardım. Bu ne kadar böyle devam edecekti bilmiyorum ama, en azından şimdilik böyle olmalıydı.
Yarın için giyeceğim kıyafetlerimi seçmeye başladım. Küçük Yaren beni her anlamda beğensin istiyordum. Bu yüzden özenle seçtim kıyafetlerimi. Ardından iyi bir duşun, bana güzel geleceğini düşündüm. Bu yüzden hemen sıcak suyun altına koştum. Çikolatalı şampuanımla, vanilyalı olan arasında kaldığımda, çikolatalıyı tercih ettim. Genelde çilekliyi tercih ederdim fakat özel günlerde, diğerini tercih ederdim.
Duşumun ardından, hazır olduğuma emin olduktan sonra, yatağıma girdim. Uykumu güzelce almalı, olası göz altı torbalarından kaçınmalıydım.
Savaş'ın Bakış Açısı:
Minik kızım, annesiyle oaln görüşme için oldukça telaşlı görünüyordu. Dolabından, elbiseleri giyip çıkarıyor, güzel olmadığıyla ilgili saçma yorumlarda bulunuyordu. Benim gözümden baksaydı kendine, eminim böyle söylemezdi. En sonunda pembe eteği ve beyaz bir badide karar kıldığında, ayaklarına ne giyeceğini düşünmeye başlamıştı bu sefer.
"Baba, sen neden burada böyle oturuyorsun? Yarın annemle görüşeceğiz. Sende ne giyeceğine karar ver. Sonra annem bana kızar. Sana iyi bakmadığımı düşünür." dediğinde buna seslice gülmüştüm. Bu masum telaşı, beni mutlu etmişti.
"Ama sen, biraz daha oyalanıp, yemeğini yemezsen, annen bana kızacak. Kızını aç bıraktığımı düşünecek. Çok üzülecek." dediğimde ellerini ağzına götürdü. Ardından tekrar hızlıca ev kıyafetlerini giydi. Bu sırada beni de kolumdan çekiştirmeyi ihmal etmiyordu.
"Hadi, baba! Annem üzülmesin. Bana yemek ver. Acıktım." dediğinde, beni çekiştirmeye devam eden kızımı kucağıma aldım. Birlikte aiağı inip, nefis bir sofra kurduk. Kızım, ilk defa bu kadar afiyetli bir şekilde yemeğini yiyordu. Bu yönden de mutlu olmuştum.
Yemeğimizi yedikten sonra, güzel bir duş yapmış, ardından yatağa geçmiştik. Annesini daha çabuk görebilmek için, çabucak uymuştu kızım. O Hande denen kadın, kızımızı terketmeseydi, şimdi bunları çekiyor olmayacaktık. Fakat ne yazık ki, yanlış insana güvenmiştim. Ama ona minnettar olduğum tek konu, elbette ki, Yaren'imdi. Bir tek bu yüzden ona binlerce kez teşekkür edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANNE!
Teen FictionBir kadın, kendisinin olmayan bir çocuğu ancak bu kadar sevebilirdi. *** "Beni, bir daha hiç terk etmeyeceksin, değil mi? Söz ver bana, anne. Söz ver." dedin minik Yaren, annesi sandığı beni bulmanın verdiği özlem ve mutlulukla. Aklım bu sözü vermey...