HASTA - BÖLÜM 13

5.5K 271 21
                                    

İYİ OKUMALAAAAR!


Karşımda bulmayı beklediğim en son kişiydi Yelda. Üstelik iyi gününde olmadığı çattığı kaşlarından belliydi. Önünden çekilerek odaya girmesine müsade ettim ve o da kapıda fazla durmayarak içeri geçti. Çantasını apar topar masamın üstüne bıraktı ve bana döndü.

" Bana o adamın Savaş olduğunu ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"

Sorduğu soruyla beraber yeterince uzun süredir kapıda dikildiğini anlamış ve bir kez daha dikkatsiz davrandığım için içimden kendime lanet ettim. O kapıda Yelda yerine başka biri de olabilirdi ve bu Savaş için de benim için de çok kötü olurdu. Kendime ne kadar lanet etsem azdı bu yüzden.

"Ben... Söyleyecektim aslında. Fırsat olmadı."

Sözlerim onu daha da kızdırdı. Yüzümde şirin olduğunu zannettiğim gülüş beni tam bir aptal gibi gösteriyordu ve bu şu an hiç de işime yaramıyordu.

" Elbette söyleyecektin, zengin ve yakışıklı patronunu nikah masasına oturttuğunda anlatacaktın."

Sinirle söylediği sözler canımı fena halde yakmıştı. Benim böyle bir kadı olmadığımı öğrenmiş olmalıydı şu zamana dek. Ama görüyorum ki benim hakkımdaki bu KÜÇÜK detayı aklından atıvermişti. Yine de üstüne gitmemek en iyisiydi, onun sinirinin üstüne benim kalp kırıklığım, ikimiz için de ağır sonuçlar doğurabilirdi.

"Biliyorsun, Yaren-" dememle birlikte kahkahayı basıvermişti.

"Oh, evet Yaren. Onu kafeslemek için küçük Yaren, çok güçlü bir neden." Bunu söylemesi bardağı taşıran son damla olmuştu. Beni nasıl bu kadar basit bir kadın olarak görebiliyordu? Anlam veremiyordum, en iyi dostumun bana bu şekilde kırıcı yaklaşması, beni son derece üzmüştü. Ben öyle bir kadın değildim... Değildim işte. Ama en yakın arkadaşımın bile böyle düşünüyor oluşu, benim bir şeyleri yanlış yaptığımı kanıtlar nitelikteydi.

" Benim böyle birşey yapmayacağımı bilmen gerekirdi, ama sen bilmemeyi seçtin. Belki de haklısındır, belki de ben gerçekten bir yerden sonra hata yapmaya başladım."

Sözlerimi bitirmememle telefonum çalmaya başladı. Burada kalıp kendimi açıklayacak gücüm olmadığından Savaş'ın ısrarlı aramalarına hemen geleceğimi söyleyerek yanıt verdim.

"Müsade ederseniz, işimin başına dönmem gerekiyor." dedim ve not defterimi de alarak odanın kapısını açtım. Önden çıkan Yelda hiç vakit kaybetmeden asansöre doğru yürürken, hemen ardından çıkan Emre omzumu hafifçe sıkarak destek verdi.

Uzun bir gün olacağa benziyordu. Hem de çok uzun...

----------

Gerçekten tahmin ettiğimden kat kat zor bir gün olmuştu ama nihayet iş bitmiş ve kendimi evimin rahat koltuklarına atmıştım. Savaş bugün her zamanki sıcak tavırlarından uzak, sert ve biraz da öfkeliydi. Öfkeli olması gereken bendim. Asu denen kadının yanında kendimi açıklamama fırsat bile vermemişti. Ama her ne hikmetse yine öfkeli olan taraf kendisiydi. Zaten işlerin yoğunluğu, üstüne Savaş'ın gereksiz öfkesi derken ne kadar yorulduğumu farkettim. Bir duş almak bana şu an en iyi gelecek şeylerden bir tanesiydi. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden küveti hazırladım ve kendimi sıcak suya teslim ettim.

Uzun ve rahatlatıcı bir banyo keyfinin ardından üzerimi giyinerek salona geçtim. Sebebini bilmediğim bir şekilde hiç halim yoktu. Sehpanın üzerindeki kumandaya uzanacak kadar bile halim yoktu. Bu yüzden uyumak belki de daha iyi olurdu. Nitekim daha fazla da dayanamamış, kıvrıldığım koltukta kendimi uykunun tatlı kollarına bırakmıştım.

ANNE!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin