Hayat, tahmin ettiğimden iyi gidiyordu. Hande sorunu şimdilik çözülmüş, Savaş bu röpörtajın Hande geldikten sonra ki kısmının kesinlikle yayınlanmaması için binbir telefon etmişti. Fakat, yine de bu sorunu kökünden çözecek bir yol bulmalıydı.
"Anneciğim, geçen gün yaptığın çorba, çok lezzetliydi. Yine ondan yapar mısn?" dedi benim tatlı kızım, gözlerini şirin bir köpek yavrusu gibi bana çevirirken, babasından aldığını tahmin ettiğim açık kahve gözleri, ona hayır dememe fırsat vermiyordu.
"Benim kızım ister de ben yapmaz mıyım? Tabii ki yaparım. Ama şimdi babanla birlikte iş yerine gitmemiz lazım. Akşama biraz erken gelirim ve seninle bilrikte mükemmel bir sofra hazırlarız. Tamam mı, kızım?" dedim onun başına birkaç öpücük konudrduktan sonra. Biraz düşündü, fakat kabul etmek istemese bile, buna mecbur olduğunu bildiği için sorun yapmadı.
"Akşama beni çok bekletmeyin, tamam mı?" dedi sırayla babasını ve beni öperken. Ardından kahvaltı masasından kalkarak bana döndü. "Televizyon izlememe izin verir misin, anneciğim?"
Yaren, benimle tanıştığından beri değişmişti. En azından Savaş böyle söylüyordu. Eskiden asla çorba yemeyen, televizyon izlemek için izin istemeyen, uyumamak için babasını canından bezdiren kız gitmiş, yerine çok uslu, söz dinleyen ve anne – babasının övgülerini toplamak için çabalayan bir kız haline gelmişti.
"Tabii, anneciğim. Ama sadece biz kahvaltımızı bitirene kadar. Sonra seni kreşe bırakacğız. Kreşte uslu olacaksın, değil mi?" dedim ve küçük eline bir öpücük kondurdum. Beni başıyla onaylayarak mutfaktan çıktığında, Savaş'tan hala tek kelime çıkmamıştı.
"Bugün çok suskunsun. Baksana, herşey iyiye gidiyor. Neşelen biraz." Dedim onu güldürmek isteyerek. Kısa sürede ona ne kadar çok alıştığımı tahmin bile edemezsiniz.
"Hayır, iyiyim. Yaren'in üzerinde yarattığın etki, inanılmaz. Sen olmasaydın asla böyle söz dinlemeyecekti." Dedi Savaş ve önündeki kahvaltı tabağında duran son peynir parçasını ağzına attı. Ardından saatini kontrol ederek bana döndü.
"Artık çıkmamız lazım, çizimleri yetiştirmek için az zamanımız kaldı. Biliyorsun, yakında yeni mücevher koleksiyonumuzu tanıtacağız."
"Yarışmaya katılanların yaptığı tasarımlar, benim odamda. Bugün müsait olduğun bir zamanda yanına getiririm." Dedim ve peçeteyle ağzımı silerek masadan kalktım. Ardından salona giderek, televizyona kilitlenmiş Yaren'in yanına gittim. İzlediği çizgi filme öyle dalmıştı ki, benim geldiğimi farketmesi zaman almıştı.
"Yaren'ciğim, okula geç kalacağız. Çıkmamız lazım." Dedim başını okşarken.
"Öyle mi? Peki, anneciğim. Yukarıdan çantamı alıp geliyorum." Dedi ve koşar adımlarla odasına gitti ve aynı hızla tekrar aşağı indi. Dolaptan, daha önce görmediğim bağcıklı ayakkabılarını çıkardı.
"Anneciğim, bağcıklarımı bağlamama yardımcı olur musun?" dedi ve ayakkabılarını bana doğru uzattı. Bunu seve seve kabul ettim ve yere eğilerek bağcıklarını bağladım.
Hepimiz hazır olduğumuzda, ismini bilmediğim yardımcı kadın, bahçe kapısını aralayıp içeri girdi.
"Kusura bakmayın, Savaş bey. Bu sabah biraz geç gelebildim." Dedi kadın utançla. Savaş ise gülümseyerek kadına sorun olmadığını söyledi. Bu sayede kadının adının Nefise olduğunu da öğrenmiş oldum.
Kreşe vardığımızda, radyoyda çalan şarkı bitene kadar Yaren arabadan inmedi. Şarkının adını bilmiyordum fakat Yaren bu şarkıyı çok seviyordu. Şarkı çok canlıydı. Muhtemelen bu yazın en iyilerindendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANNE!
Teen FictionBir kadın, kendisinin olmayan bir çocuğu ancak bu kadar sevebilirdi. *** "Beni, bir daha hiç terk etmeyeceksin, değil mi? Söz ver bana, anne. Söz ver." dedin minik Yaren, annesi sandığı beni bulmanın verdiği özlem ve mutlulukla. Aklım bu sözü vermey...