MERHABA ARKADAŞLAR, YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. FARKINDAYIM, BÖYLE BELİRSİZ ZAMANLARDA BÖLÜM PAYLAŞMAM KÖTÜ OLUYOR, AMA AİLEMİZ BİRAZ DAHA BÜYÜDÜĞÜNDE, YAZARINIZ BUNA DA BİR ÇARE BULACAK :)
UMARIM BÖLÜMÜ SEVERSİNİZ, YELDA'YA KIZMAYIN, O HANDE VEYA AHU GİBİ OLMAYACAK :D
İYİ OKUMALAR!!
Alacaklı gibi çalan kapının sesiyle, yanımda melekler gibi uyuyan Yaren'e döndüm hemen. Uyuyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak ayakklarımı yataktan çıkardım. Hafif kıpırdansa da uyanmadı. Bu yüzden hareketlerimi hızladırarak odadan çıktım. Hızlı ama temkinli adımlarla kapıya ilerlediğimde, zamanında taktırdığım akıllı sistemle, kapının yanındaki küçük ekrandan gelenin kim olduğunu görebiliyordum. Ekran açıldığında kapıdaki kişi Yelda'dan başkası değildi.
Bir saniye, Yelda mı?
Yüzümdeki koca gülümsemeyle kapıyı açtığımda, Yelda ile birbirimizin boynuna atladık. Bir süre kapı önünde birbirimize sıkıca sarılarak durduk. Güzelim Bursa'mda yaşarken tanımıştım onu. 12 yıldır süren arkadaşlığımız, benim okumak için İstanbul'a gelmemle sallansa da, gördüğünüz gibi halen yıkılmamıştı.
"İçeri geç." dedim gülümseyerek ve ayakkabılarıyla içeriye geçmeye hazırlanan Yelda'yı durdurdum."Ayakkabıların." dediğimde, ayakkabılarına bakarak gülümsedi.
"Ah, evet, paraya kıyarak aldığımı bu bebekleri beğenmene sevindim, güzelim." dedi ve beni hafifçe iterek içeri girdi. Tahmin ettiğim gibi, hiç değişmemişti.
İçeri girdiğimizde, yüzünde aptal bir gülümsemeyle koltuğa oturduğunu gördüm. Ben de hemen yanına sokulduğumda, saatin 02.25 olduğunu görmemle ona döndüm.
"Bu saatte, senin sokaklarda ne işin var?" dedim endişeyle. Sözlerim üstüne istifini bozmadan gülümseye devam etti ve cevap verdi.
"Çok, ama çok yakışıklı biriyle eğleniyordum. Eliz de benimleydi, ama o geceye devam etmek üzere diğer yakışıklıyla yanımızdan ayrıldı."
Sözleri üzerine kaşlarımı şaşkınlıkla yukarı kaldırdım.
"Aynı Eliz'den mi bahsediyoruz? Lisede çok hafif balık etli olduğu halde, ortada şişko olduğunu söyleyerek her türlü diyeti denemiş olan, Eliz'den bahsediyoruz, değil mi?" diye sorduğumda, Yelda o meşhur yüksek sesli kahkahasını atmıştı. Tam elimi ağzına götürmüştüm ki, içeriden gözlerini ovalayarak çıkan Yaren, bunun için geciktiğimi gösteren en canlı kanıttı.
"Anneciğim, bu abla kim?"
Yelda, Yaren'in bana 'anneciğim' diye seslenmesi üzerine, gözlerini kocaman açtı. Ardından şaşkınlıkla bana döndü.
"Tamam, anlatacağım. Ama önce, Yaren'i uyutup, birer kahve koyayım."
-----
"Uyuması biraz zaman aldı, kusura bakma." diyerek elimdeki kahvelerle salona girdiğimde, Yelda ayakkabılarını ve montunu çıkarmıştı.
"Anlat bakalım, Melisa. Bu da ne demek oluyor?" dedi Yelda, sesini kısık tutumaya çalışarak.
Yanına oturarak kahveyi uzattım ve anlatmaya ihityacım olduğunu bildiğimden herşeyi en başından anlatmaya başladım.
"Bir gün ben iş görüşmesine gitmek için yolda taksi arıyordum. Her geçen taksi doluydu. Sonra kırmızı ışıkta arabaların arasına girdim. Şans eseri Savaş'a beni iş görüşmesine yetiştirip yetiştiremeyecğini sordum ve olumlu cevap alınca arabaya bindim. Sonradan öğrendim ki, Savaş zaten iş görüşmesine gittiğim şirketin patronlarındanmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANNE!
Ficção AdolescenteBir kadın, kendisinin olmayan bir çocuğu ancak bu kadar sevebilirdi. *** "Beni, bir daha hiç terk etmeyeceksin, değil mi? Söz ver bana, anne. Söz ver." dedin minik Yaren, annesi sandığı beni bulmanın verdiği özlem ve mutlulukla. Aklım bu sözü vermey...