Yb geldi ama sizleri göremiyorum? Artık hız kesmeden devam ediyor hikaye.
Ortam bir anda yumuşadığında uzun zaman sonra herkes ilk defa iyi olduklarını hissetmişti. Pietro ne kadar adamı sevmese de onu görmek ona eskileri hatırlatmıştı ve bu onu daha iyi hissettirmişti. Barnes için de durum farklı değildi, adamın beyaz saçları görüş hizasında durduğunda yamuk gülümsemesini tutamamıştı.
"İnan seni görmek beni mutlu edeceğini hiç düşünememiştim ampul kafa."
Şaşırtıcı bir şekilde iki adam el tokuşturup birbirlerine sarılmıştı.
"Seni görmek de demir kollu manyak."
İki adam birbirine bakıp gülümserken arkada duran Wanda'nın da onların mutluluğu ile içi ısınmıştı. En son böyle bir ortamı altı ay önce yaşamışlardı.
Milla kendini bir an için huzursuz hissetmişti. Kimseyi nerdeyse tanımıyordu, sadece Pietro ile kısa bir konuşma yapmıştı onun haricinde ikizlerle ve arkalarındaki adamla alakası yoktu. Hatta onu daha önce hiç gördüğünü bile sanmıyordu.
"Ve bende Milla." Kız beklemekten sıkılmış bir halde arkada duran kıza elini uzattığında Wanda ona oranla daha samimi bir şekilde kızı kendine çekip sarılmıştı.
"Seni tanıyoruz zaten Camilla."
"Şey evet ama seninle konuşmuşluğum yok ve pek de birbirimizi tanıdığımızı çok sanmıyorum en azından şu arkadaki afetül devranı ilk defa görüyorum."
Bucky kızın dediği ile arka tarafa baktığında kendinin de o adamı ilk defa gördüğünü fark ediyordu.
"Canını sıkma Hobbit. Bende onu ilk defa görüyorum. O kim?"
Dimitri gözleri devirdi ve ukala gülümsemesini yüzüne yerleştirildi. Daha önce hiç bu kadar insanın kendini görmesini izin verdiğini hatırlamıyordu ve şimdi herkes onun mükemmel hatlarına bakıyordu.
"Emin olun bizde daha yeni kendisi ile tanıştık ama anlatacaklarını duyduktan sonra kafanızda çoğu şeyin oturacağına emin olabilirsiniz." Pietro yanındaki demir kollu adama dönüp konuştuğunda Bucky dahada meraklanmıştı.
"Kimsin sen?"
"Ah demeliyim ki merak edilen kişi olmak beni gururlandırdı."
"Bu guruptaki herkes egoya sahip olmak zorunda mı?" Milla göz devirerek konuştuğunda kirli sakalları ve parlak mavi gözleri ile ona döndü adam.
"Seni daha önce görmedim ufaklık sende kimsin?"
"Evrenin en güçlü canlısı olduğunu idda eden bir izbandut daha onun kim olduğunu bilmiyor. Mükemmel."
"Maximoff çeneni kapa. " Dimitri genç adama ölümcül bakışlarını gönderdiğinde karşılığını aynı şekilde almıştı.
###
"Demek Ness'in bize sürekli anlatmaya çalıştığı ama anlatamadığı, toplantı odasında adını söyleyeceğim derken sinir krizi geçirdiği ve savaş sembolünü görmeye gittiğimizde konuştuğu kişi sendin. Bu cidden açıklayıcı oldu çünkü birkaç tahtasının eksik olduğunu düşünüyordum o sıralar." Barnes kaşları kalkık halde kafasını aşağı yukarı sallıyordu.
"Ve evet benim hiçbir şeyden haberim yok. Yani seninle bir anım yok 'Bay' Dimitri. Dediklerin saçma geliyor."
Milla, Dimitri'ye meydan okurcasına konuştuğunda adamda ona gülümsemişti.
"Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da. " Dimitri nostaljik laflarını ortaya koyduğunda herkes büyük bir kahkaha atmıştı.
Saat gece yarısını geçmişti ve dinlenmek amaçlı İrlanda ormanlarının kırsal alanında çadır kurmuşlardı. Şimdi ise ateşin etrafında Barnes ve Milla'nın getirdiği konserve yemekleri yerken konuşuyorlardı. Belkide altı ayın ardından ilk defa hepsi mutlu hissediyordu kendini.
"Uzun zaman olmuştu." Wanda kahkahalarının ardından aniden sakinleştiğinde onu özlediğini fark etmişti. Herkes sessizliğe boğulurken güçlü bir esinti acılarına tuz basar gibi soğukluğu ile gelmişte yanlarına. Gerçekten uzun zaman olmuştu. Acı ile geçen uzun bir zaman. Birbirlerinden ayrı, mutluluğa küsülmüş altı ay. Mutluluğun hüküm sürdüğü bir krallığı sanki kötü kraliçe ele geçirmiş gibiydi.
"Onu diriltmek için elimizden geleni yapacağız." Pietro kararlı gri gözlerini Barnes'a dikerken adamda kafa sallamıştı.
"Bunu biliyorum, zaten bizde bu yüzden buradayız. Bizsiz bunu yapmazsınız, en başında buradaydık ve yine buradayız. "
"Bir planımız var eğer işe yararsa çok kalmadan yanımızda olacak."
"Plan ne?" Milla kalın battaniyesine dahada sarılarak sözlerine başlamıştı.
"İrlanda da olmamamızın sebebi Death'in elçisini bulmaktı."
"Onun adını bu kadar sık anma." Dimitri sakalını sıvazlayarak düşünceli bir halde konuşmuştu.
Beyaz saçlı adam omuz silkerken konuşmaya devam etmişti.
"Sibirya'ya gideceğiz. Elçi orada. Eğer Death'e ulaşırsak onu geri getirebiliriz."
Genç adam kadının adını ikici defa ağızına aldığı zaman gök yarılırcasına kükremişti.
"Sana demiştim." Bu sefer omuz silkme sırası Dimitri'deydi.
"Yarın yola çıkarız."
"Buna gerek yok, yani yola çıkmaya."
"Nedenmiş o?"
"Çünkü portal oluşturabiliyorum. Şimdi sadece uyuyun yarın olunca bunu sorgularsınız."
Herkes aynı anda göz devirirken yerlerinden kalkmışlardı. Bucky ateşi söndürürken ikizlerde çadırlarına ilerliyordu. Milla derin bir nefes aldı ve arkalarından koşmaya başladı.
"Pietro!"
Genç adam arkasını soran gözlerle döndüğünde kız durmuştu.
"İki dakika gelir misin sana bir şey söylemem gerek."
"Sen git Wanda ben geliyorum."
Siyah saçlı kız yüzüne vuran rüzgara aldırmadan ormanın içine doğru ilerliyordu. Kamp alanımdan iyice uzaklaştıklarını anladığımda durdu ve arkasını döndü.
"Nessa, o bana bir şey demişti. Daha çok bir not niteliğindeydi. Cenazede odasına girdiğimde gördüm. Geleceğimi biliyordu daha da önemlisi öleceğini biliyormuş."
Kız birkaç saniye nefes aldı ve gözlerini yerden kaldırıp adamın gri gözlerine odaklandı.
"Bana bunu sana geri vermemi söyledi Pietro. Dedi ki ,yani demiş ki; bu sana aitmiş. Hayatına geri dönemini ve bunu daha çok hak edecek bir kıza vermeni söylemiş. "
Milla uzandı ve genç adamın aşağı sarkan elini tutu. Avcundaki kolyeyi onun avcuna koyunca sıktı ve adamın eline çevirdiği gözlerini tekrar gözlerine çevirdi. Ağlıyordu.
"Öleceğini biliyor muymuş?" Gri gözleri kızarmıştı adamın. Milla kafasını salladı. Kalbi acıyordu az daha konuşmaya devam ederse o da ağlayacaktı.
"Bunu alamam Milla bu ona ait."
Adam avucundaki 'M' yazılı kolyeyi tekrar uzattığında kız kafasını olumsuz halde salladı.
"Eğer bunu almazsan ruhu asla huzura kavuşmayacakmış. Senin için senden daha iyisini istiyor Pietro. Bunu al ve ona geri ver. Geri geldiğinde bunu senden geri almalı. Benden değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Time|| Lost Souls » 2
Science Fictionİntikamın soğuk rüzgarı demir gibi işlerken tenine, Geçmişin kanı bekler seni kalbin dönemecinde. Kum taneleri gibi süzülürsen acının dengesinde, Kötülüğün gölgesi yok eder seni tek bir gecede. **** Yok oluştan doğan başlangıç ne kadar temiz olabi...