"Ormanlardan nefret ediyorum."
Camilla Radford, saçındaki tek tük ot parçalarını silkelerken nefretini kusmaktan çekinmiyordu. Mavi gözleri orman yeşiline tezat oluşturan şekilde parlarken Rusya soğuğu yüzüne tokat atar gibi çarpıyordu. Ufak burnu kızarmış, elleri üşümüştü. "Hiçbirimiz bayılmıyoruz buraya, şimdi susabilirsin ufaklık." Dimitri alayla konuşup gözlerini devirirken Camilla komik bir telaffuzla adamı tekrar etti. "Hoçboromoz boyolmoyoroz boroyo, şomdo sosobolorson ofoklok."
Bucky sessizce kıkırdarken genç kız, Barnes'a 'ne var?' dercesine ellerini sallayıp tek kaşını kaldırmıştı. Zamanın gerisinde olan adam dudak hareketleriyle konuştu.
"Şirinsin."
Bu, kızın adeta içini titretirken hızla önden yürüyen ikizlere yetişmek için koştu ve yanağındaki kızarıklığın silinmesini bekledi. Utanmak da neydi tanrı aşkına? Edepsiz Mila neredeydi? "Bu sefer kim kan akıtıyor, sayın dostlar?" Dedi Dimitri. Bucky, elindeki yarım eldivenlerden birini çıkarıp sözsüz bir cevap verirken, belindeki bıçaklardan biriyle hızla avucunun ortasında derin sayılabilecek bir kesik açtı ve önlerinde uzanan, geniş Kan Deresi'ne akıttı kendi kanını. Dişini sıkıp kesikten gelen yanma hissini boşverdi ve yeterince kanın aktığına inandığında elini geri çekerek kenarda beyaz bir bezle bekleyen Camilla'nın sarmasına izin verdi.
"Cidden, ne kadar çabuk döndünüz öyle?" Derenin karşısındaki bir ağacın kalın dalında oturmuş ayağını sallandıran güzeller güzeli elçi Aurora, can alıcı bir gülümsemeyi bordo rengindeki rujun yayıldığı dudaklarına yerleştirirken Dimitri adeta büyülenmişçesine kadını izledi. Pietro Maximoff'un sahte öksürükle karışık dalga amaçlı sözleri adamı kendine getiren faktör olmuştu. "Öhöm erkekliğin yerlerde öhöm sürünüyor öhöm kadının içine düştün öhöm." Wanda, hafif kıkırdayarak ikizini dürterken Dimitri her zaman ki gibi göz devirerek işin içinden sıyrıldı. "Eee, elçi. Şaşırtmayı seven bir yapımız olduğunu söyleyebilirim." Elçi Aurora, renkli gözlerinin etrafını çevreleyen uzun kirpiklerini cilveli bir tavırla kırpıştırırken tüm zarafetini kullanarak tıpkı dudakları gibi bordo renginde olan elbisesinin eteklerinden tutarak dikkatlice ağaçtan aşağıya indi. Dimitri Prinslow, zeki ve karşı koymayı bilen bir adamdı fakat Elçi Aurora, Agnessa'dan sonra tanıdığı kuşkusuz en güzel ve zarif kadındı. "Erkekliğin şimdi nehre uçtu ve intihar etti, dostum." Pietro alayla adamın omzuna vurduğunda Dimitri silkelenerek kendine geldi, Pietro'nun elini asi küçük bir çocuk tiplemesine girerek geriye itti.
Kendisiyle dalga geçilmesinden nefret ediyordu.
Aurora, derenin üzerinden uçarcasına geçerken gözlerini kısarak gergince Bucky'nin ardına gizlenmiş Mila'ya dikti bakışlarını. Kız, bu bakışlarla daha da fazla gerilmişti. "Senin kadar güçsüz bir kızın, bu yüce görev için seçilmiş olması ne yazık. En azından taş sende, onu alabilmeyi nasıl başardığını merak ediyorum doğrusu." Bucky, kızın daha da çok önüne geçerken sertçe elçiye tavrını koydu, kadının çekiciliğine karşı koyabiliyordu. Bunun nedenini beyni bilmese de kalbi biliyordu.
Seni zaten biri cezbetmişken başkası ilgini çekemezdi.
"Ben güçsüz değilim. Senin yapamayacağın bir şeyi başarmış olmam bu kadar koyduysa, mutlu olduğumu söylemeliyim. Şimdi anlaşmamızın senin tarafından yapılacak olan kısmını yerine getirsen iyi olacak." Mila, Bucky'nin ardından korkusuzca çıkarak elçiye kafa tuttuğunda Kış Askeri, gururla genç kıza baktı.
Şimdi Nessa'ya aşırı benzemişti işte.
Aurora, kendisinden beklenmeyecek şekilde bir kahkahayı dolgun dudakları arasından serpiştirirken Dimitri kulaklarını kapatarak 'lalalalalalaaaaa' diye haykırmak istiyordu. Kadının sesindeki o ince ton tüm berraklığıyla kulağa çalınıyor, adamın zihnini bulandırıyordu. Bu sefer Wanda'dan bir dirsek yiyince, tam anlamıyla kendine geldi ve acıyla karnını tuttu. "Elin de ne ağırmış senin, cadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Time|| Lost Souls » 2
Science Fictionİntikamın soğuk rüzgarı demir gibi işlerken tenine, Geçmişin kanı bekler seni kalbin dönemecinde. Kum taneleri gibi süzülürsen acının dengesinde, Kötülüğün gölgesi yok eder seni tek bir gecede. **** Yok oluştan doğan başlangıç ne kadar temiz olabi...