Lost Time || LS » 14

384 34 20
                                    

"Gel buraya, küçük kız. Seni bekliyorum." Mavi esintinin sesi onu çağırırken içinde bulunduğu rüyadan haberdardı. Gerçek olamayacak kadar güzel şeyler rüyalardan başka yerlerde bulunmazdı. Parlak mavi ışıltıya doğru adım atmaya devam ederken etrafına baktı. Genç yüzler birer birer Zaman Taşı'nın etkisine giriyor, yaşlanmanın onları yok edişine şahit oluyorlardı. Kimisi buna huzurla sahip çıkıyor, kimisi ise çığlıklarıyla elveda diyordu. Mila, çıplak ayaklarının onu götürdüğü yere, Shield üssüne ulaştığında derin bir karanlık onu sarmaladı. Patlamış lambalardan çıkan dumanlar, koridorlardaki kan izleri ve barut kokusu...

Kız, endişesi iyice artarken ilerlemeye devam etti. Ailesi, dostları neredeydi? Yerde yatan çoğu cesette bazen onları görür gibi oluyordu, fakat hiçbiri aradıklarına benzemiyordu sonradan bakılınca. "Nessa? Bucky.. Tony? Neredesiniz?" Korku tohumları içinde kök salmaya devam ediyordu, en alt kattaki üssün büyük çalışma odasına inip, içeri girdiğinde çığlığını tutamadı.

Hatta, ses telleri işlevsiz hale gelene kadar haykırdı.

Sevdiği, değer verdiği herkes odanın yüksek duvarlarına asılmıştı. Karınlarında kılıçlarla. Kanları yerleri adeta sulamıştı. Kırmızının ayaklarına dolandığını hissede hissede yaklaştı yanlarına. Sadece biri, yerde yatıyordu. Bucky.

Hızlanıp koştu, adamın başına diz çöküp, başını kendi kucağına yerleştirdiğinde onun kanamadığını fark etti. Yaşlılıkla mücadele ediyordu sadece. Ve ölmek üzereydi. "M-Mills.." Gri saçları yerdeki kanlardan ıslanmıştı, kız gözlerinden akan yaşları durduramazken saçlarını adamın yüzünden geriye itmeyi zorlukla başarmıştı. "Buradayım, geldim.." "Hepsi öldü Mila.. Hepsi. Ve ben de öleceğim. Bak onlara, gençlikleri kayboluyor. Yaşlanıyorlar, öldükleri halde. Onların acı çekişlerini izledim Mills.. Hepsini izledim.." Kanlı bir göz yaşı son nefesini verirken aktığında, Camilla Radford olağan gücüyle çığlık atmaya devam etti.

"Zaman Taşı'nı sen tuttun... Küçüğüm. Taş seni sevdi.. Ve sende onu. Bırak sevdiklerini ve bana gel, sana ölümsüzlüğün güzelliğini göstereyim."

Kalın sesi son defa duyduğunda, ağlayarak uyanması için de bir sebebi olmuştu.

"Hey, hey! Sakinleş Hobbit, iyisin." Ay ucunda oturan adama dolu gözlerini diktikten sonra öyle bir sarıldı ki, Dimitri geriye doğru sendeledi. Duvardan duvara geçerek kendince eğlenceli bir oyun türetiyordu fakat genç kızın korkulu rüyasını hissedip, çığlıklarını duyduğunda yanına nasıl gittiğini hatırlamıyordu. Mila her zaman için Nessa'nın bir emaneti gibi görünmüştü Dimitri'ye ve kuzenine nazaran daha kırılgan oluşu da bir gerçekti. "Hobbit lafını sadece fosil söyleyebilir." Burnunu çekip, ayaklanırken adamın sorusuyla yerinde mıhlandı adeta.

"Taşı tuttuğundan beri kabus görüyorsun, öyle değil mi?" "Sen.. Bunu da nereden-" Sözünü kesti. "Sakın yalan söylemeyi deneme. O kabusları ve ne kadar cezp edici olduklarını iyi bilirim fakat sadece bir uyarı olarak söylüyorum, Rusya'ya geri dönüp Aurora'dan taşı alamazsın şekerim." Oysa ki Mila, çoktan kafasında uçak bileti için planlarını kurmaya başlamıştı. Silkelenerek kendine geldi. "Peki ne yapmalıyım?"

"Gel seninle biraz klasik müzik dinleyelim."

*

"GÜNAYDIN SAYIN SHIELD ÜYELERİ, UYANIN! ÇÜNKÜ BEN NESSA'YI ÇOK SEVİYORUM VE-" Aniden ağzının kız tarafından kapanmasıyla, Pietro sustu. "Salak mısın, bugün Cumartesi! Milletin uykusuyla zorun ne senin?" Genç adam, kızın elini nazikçe ağzından çekip kendi eline aldı ve kıkırdadı. "Sadece çok aşığım." Nessa göz devirdi. "Pietro, lütfen cıvıtma." "Ama cıvıtmayınca işin tüm eğlencesi gidi- Klasik müzik sesi duyuyorum. Açıl şuraya kusacağım." Kız tekrardan göz devirip, adamı kolundan çekeleyerek müzik odasına götürdüğünde değişik bir manzarayla karşılaştı. Mila keman çalıyor, Dimitri ise ardından piyanoyla destek veriyordu. Aklına gelen bir anıyla gözlerini kapattı.

Lost Time|| Lost Souls » 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin