''Seni öpmek istiyorum.'' Fısıltısına bende fısıltıyla karşılık verdim.
''Öp o zaman.'' Gözleri ağır ağır gözlerime tırmandı. Orada - gözlerimde- biraz oyalandı. Gözlerimde, onun gözlerini esir altına almış olan tutkunun aynısı vardı ve bunun dışa vurduğundan emindim. Başını yana eğerek yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Her yaklaştığında kalbim bir öncekinden daha hızlı atıyordu. Yüzü iyice yaklaştığında iç güdülerime güvenerek aramızdaki kısa mesafeyi de aşarak dudaklarımızı birleştirdim. Kısa bir şaşkınlıktan sonra dudaklarını hareket ettirmeye başladı. Alt dudağımı emerken üst dudağını emip ısırdım ve tekrar emdim. Boğazından hafif bir hırıltı yükseldi. Hareketlerini hızlandırdı. Alt dudağım sonra üst dudağım... İkisi de hoyrat öpüşünün etkisiyle sızlıyor, ona yetişemiyordu. Elleri belimden sırtıma okşayarak çıkarken saçlarına asıldım. Onun yaptığı gibi hoyratça öpmeye başladım. Arada dişlerimi geçiriyor ve tekrar emiyordum. Bu onu daha da hızlandırıyordu. İçimizde çağlayan tutkunun esiriydik artık. Bir bacağını bacaklarımın arasına koyarak kucağına aldı beni. Hemen sonra sırtım duvarın serinliğiyle buluştu. Bacaklarımı beline dolayıp daha da yakınıma çektim. Tek bir beden gibiydik. Vücutlarımızın arasında artık hiç mesafe yoktu. Alt dudağımı dişleri arasında ezerken başımı eğerek öpüşümüzü derinleştirdim. Dili dilimle bir ahenk içerisinde dans ediyordu. Birbirlerine dolanıyor sonra tekrar çözülüyorlardı. Dişlerimiz birbirine çarpıyordu. Dudaklarını çekince derin bir nefes aldım. O ise dudaklarımız ayrılır ayrılmaz köprücük kemiğime öpücük kondurmaya başlamıştı. Boyun çukuruma ıslak bir öpücük kondurup emerken inledim ve saçlarına asıldım. Boğazından hırıltılı bir ses yükseldi. Boynumu diliyle yalayarak dudaklarıma ulaştı ve küçük bir öpücük kondurdu. Sonra yalayarak geçtiği yerlere ıslak öpücükler kondurdu. Saçlarını çekerek başını geriye yatırdım dudaklarına yapıştım. Hızlı ve sert öpüyordum. Tüm tutkum dudaklarımda birleşmişti ve ben, bir zehir gibi öperek Bahir'e akıtıyordum bu tutkuyu. Dudaklarımı dudaklarından çektim ve boynuna öpücükler kondurdum onun bana yaptığı gibi. Ancak ben onun gibi köprücük kemiğine değil kulağına doğru dol aldım. Kulak memesini dişlerimle ezdim, emdim. Elleri kalçalarıma indi ve sertçe sıktı. O an inanılmaz derecede arzu, şehvet, tutku doluydum. Bahir inleyerek boynumu dişlerken bedenim dejavu hissiyle kaskatı kesildi. Ben bu anı daha önce yaşamıştım. Bahir'de bedenimin kaskatı kesildiğini hissetmiş olmalı ki geri çekilip gözlerime baktı. O an gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama kaşları hızla çatıldı.
''Ne oldu?'' Gözlerim yüzünün her karesini arıyordu. O dejavu hissini boşuna hissetmemiştim. Daha önce Bahir'le bu sahneyi yaşamıştık. Emindim.
''Daha önceden bunu yaşadık değil mi?'' Sorumla gözlerinden bir parıltı geçti. Gözleri yangın yeriydi. Kıvılcımlar çıkıyordu sanki. Bu daha önce Aslı'nın başına gelen şeyden değildi. Bu tehlikeli değildi. Bu... Muhteşemdi. Mavi gözlerinin daha önce dalgalanarak tufana neden olduğunu görmüştüm. Oysa şimdi o dalgalar sönmüş yerini kıvılcımlar almıştı. Şimdi tufana değil yangına neden oluyorlardı. Bahir'in mavi gözleri kırmızı-sarı bir ışıkla parıldıyordu. Dudakları iki yana kıvrılırken hayranlıkla bakıyordum gözlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arayış Ve Kayboluş | Paralel Evren
Fantasy◇ İnsan ait olduğu yerden kopunca anılarını da, hislerini de unutabiliyormuş. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını düşünsemde, aslında tüm olayın bir şeyleri unutmaktan ibaret olduğunu yaşayarak öğrenmiştim. Ve yine hiçbir anın unutulmaması gerektiğin...