Sen BEN, Ben SEN
Bedenine sıkışmış küçük ruhu huzura ermek için can atarken, her defasında yine ruhu acı hissizliğe kapılıyordu. Okyanuslarından iri bir yaş yanaklarına aktığında nemli dudaklarını birbirine bastırdı kadın. Her şey yoluna giriyor diye sevindiğinde ruhu huzuru tattığında cehenneminde bir kor, lafların arasından sıçrayıp Dilan'ın yüreğine düştüğünde, kadının ruhu can çekişmeye başlıyordu. Yine her zamanki gibi... Bazı sözler vardı bin dayaktan beterdi... Dağlamıştı yine sözler yüreğini.
"Allah'ım." Ellerini semaya doğru açıp fısıldamıştı kadın.
"Yardım et bana..." öyle bir yardım çağrısında bulunmuştu ki dudaklarından çıkan her harf, her söz canından koparmışcasınaydı. Semaya açtığı elleriyle yüzünü avuçlayıp içli içli ağlamaya başladı kadın. Göz yaşları yanaklarında tuzlu bir yol çizerek çenesine doğru aktığı sıra, umudu da o yaşa karışıp yere düşüşünü hissediyordu kadın. Cehennemine geldiğinden beri şu yaşadığı birkaç günlük mutlulukla kadın ilk defa umut etmiş ve 'Belki.' Demişti. 'Belki ruhum huzur bulur.' Demişti. Ta ki bugün Hawar hatunun zehirli diliyle sokulmadan önce...Sözleri bir zehir gibi kadının yüreğine işlediğinde, kadın lanet etmişti yaşadığına ve yaşanmışlıklara...
Oysa bugün güzel bir gündü. Kocası Dilan'a bugün yemekte özel olarak sarma istemiş ve Dilan kocasına sarma sarmıştı. Kadınlarla sohbet edip gülmüşlerdi ta ki konu çocuk konusuna gelene kadar. Hawar kadın Dilan'ın kaç aydır çocuğu olmadığını ve soyunun bozuk olduğunu dile getirmişti. Açık açık "SOYSUZ!" demiş ve Dilan'ın yüreğini sızlayıp küçük kadını dağlamıştı. Dilan bir şey diyemeyip odasına geçmiş ve ağlamaya başlamıştı. Sanki ağladıkça dertleri de kederi de göz yaşıyla birlikte akacak gibi.
Odasının kapısının açıldığını duyduğunda burnunu çekip alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp, masum bakışlarını odasına giren Leyla hanıma çevirdiğinde yavaş bir şekilde oturduğu yataktan kalktı. Leyla hanım Dilan'ın gözlerindeki cam kırıklarını görüyordu ve o cam kırıkları bakanın içinin her zerresini kesiyordu. Bu bakışlara şahit olan insanların içini acıtıyordu, okyanuslarında ki cam kırıkları.
"Oturasın kızım." Derken bir eliyle oturması için işaret vermişti. Leyla hanım yavaş adımlarla gelininin yanına gidip oturduğunda, içindeki kasvetli nefesi dudaklarının arasından saldığında;
"Keça megri! " demiş ve yavaşça parmaklarını ağlayan gelininin yanaklarına götürüp yaşlarını silmişti. Dilan, Leyla hanımın bu hareketine iç çekip gözlerini kapadığında, içindeki çocuk yine şefkat duygusuyla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Dilan gelin çığlık çığlığa ağlıyordu sessizce...
"Ben ağlamayım da kim ağlasın Hate?" Diye fısıldadı kadın. Leyla hanım gelinin bu içler dağlayan fısıltısını işittiğinde yavaşça gözlerini kapatmış, derin bir soluk içine çekerken; "Dert pirredir kızım. Dersiz kul olmaz. Dermansızda dert olmaz." Leyla hanımın sözünden sonra Dilan bir iç daha çekti.
"Derdim benden büyük..." diye mırıldandığı sıra bir damla yaş daha yanaklarına aktığında nemli dudaklarını tekrar ıslatı.
"Sözleri içimi yakıyor hate... Beni her gördüğünde bana." fısıltı şeklinde konuşmasını durduran boğazından çıkan koca bir hıçkırıktı.
"Bana." dedi kadın yine ağlaması daha da artarken; "Ve aileme laf etmesi yüreğimi dağlıyor. Ne yaptım ki ben ona?" Diye sözlerini tamamladığında Leyla hanıma sarılmıştı. Leyla hanım yüreğini sızlatan bir nefes daha içine çekip kucağında bir bebekten farksız gelininin sırtına ellerini götürüp sıvazladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP MAHZENİ DİLAN #Wattys2023
General FictionHayat mutlak sona giden engebeli bir yoldu... Ya en başında düşersin hiç kalmamak üzere; yada yürümeyi öğrenirsin emeklemeden önce .... Dilan DAŞKURİ..! "Ruhundaki tüm yaraları iyileştireceğim!" Miraç'ın sesini duyunca gözlerini usulca tekrar açı...