5 gün sonra...
ELENA ANLATIM:
Hani küçükken, akşam herkes uyurken tuvaletiniz gelir, tuvalete gitmek istersiniz. Ama koridor o kadar boştur ve karanlıktır ki, aslında hiçbir tehlike olmamasına rağmen korkarsınız. Uyumaya çalışırsınız, ama tuvaletiniz vardır sonuçta. O koridoru koşarak atlatırsınız, ama bu sefer de klozetten bir yaratık çıkacakmış gibi hissedersiniz.
Bu yüzden incecik sesinizle annenize seslenirsiniz. Yanınıza geldiğinde sizi tuvalete götürür. Koridor boştur aslında. Bunu o anda fark edersiniz. Korkunuzun boşuna ve çocukça olduğunu. Ama bu korku asla dinmez. Çünkü o koridor karanlıktır ve siz de yalnız. Kafanızın içinde de olduğunu düşündüğünüz yaratıklar.
Şuan o durumun içindeydim. O karanlık ve boş koridorun ortasında. Yalnız. Korkmuş.
Ama bir fark vardı. Yaratıkların olduğunu düşünmüyordum. Yaratık vardı. Ve o iblisin ta kendisiydi.
Bu beş günün nasıl geçtiğini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. O adamla iki çift laf bile etmedik. Günde iki kez önüme yemek koyuyor, ardından da ya bir köşeye çekilip gözlerini duvara dikip saatlerce öyle duruyor, ya da dışarı çıkıp köpekleri besliyordu. Köpek demek az kalırdı aslında. Cehennem zebanileriydi onlar. Köpek türlerinden anlamam ama bunların çok saldırgan bir tür olduğunu söyleyebilirim size. Önlerine benim bir ayda bile yemediğim kadar çok eti önlerine koyuyor, onların yiyişlerinden zevk alıyordu. Ve inanın hiç hoş yemiyorlar.
O bunları yaparken, bense günlerdir mıhlandığım koltukta kaçma girişimim için cesaret toplamaya çalışıyordum. Ama toplamak yerine kaybettiğimi hissediyordum. Karşımda böyle problemli bir adam varken, bırakın kaçmayı, hareket edecek yürek yoktu bende.
Ama bu gidişle ben de kafayı yiyecektim. Bir an önce buradan kurtulmak istiyordum. Bunu yalnız yapmam gerekecekti. Beni kurtarmaya gelecek birisi olmayacaktı. Olsaydı bir şekilde çoktan gelirdi. Sonuçta onlar güçlü kimselerdi. Her tarafta kolları vardı. İsteselerdi beni çoktan bulurlardı. Karşımdaki kişi o kadar da güçlü değildi herhalde, değil mi?
Peki ben nasıl kurtulacaktım? Kafamda kurduğum onca kaçma girişimin sonunda pek hoş şeyler gelmiyordu. Bu işin sonunun benim lehime bitmesi gerekti. Çünkü tek bir şansım olacaktı. İkincisine ömrüm yetmeyebilirdi.
Duvardaki saate baktım. Saat gecenin üçüydü. Tuvalete gitmem gerektiğini hissettim. Ama koridordan korkuyordum. Komik değil mi? Ama kafamda kurduğum yaratıklardan değil, yanımdaki yaratıktan korkuyordum. Tuvalete gitme sebebimi yanlış anlayabilirdi.
Yanımdaki derken gerçekten yanımdaydı. Sallanan sandalyede uyuyordu. Dik olduğu için gözlerine yada nefesine bakmadan uyuyup uyumadığını anlayamıyordum.
Benim de uyuduğum saatler sayılıydı. Gözümden yaş akmasına rağmen uyuyamıyordum. İki gün önce dayanamayıp uyuya kalmıştım. Ama gözlerimi açtığımda karşılaştığım manzara pek hoş değildi.
O karşımda ayağa dikilmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Yüzünde ise iğrenç bir tebessüm vardı. Şimdi bu kulağa çok basit gelebilir, ama yaşadığım o anı anlayamazsınız.
İşte o andan sonra istesem de uyuyamadım. Arada sırada dalıyordum ama bu en fazla yarım saat sürüyordu. Kendime gelmek için habire yüzüme soğuk su çarpıyordum. Ayık olmak zorundaydım. Adamın bana şimdiye kadar bir şey yapmaması, gözlerindeki ışıltının kötü bir anlama gelmediğini açıklamazdı.
Üzerimdeki battaniyeyi attım. Battaniye koltuğun ucundan sarkarken üzerimi düzelttim ve banyoya ilerlemeye başladım. Adımlarımı oldukça sessiz tutuyordum. Sandalyeye baktım. Gözleri kapalı, nefesi düzenliydi. Tuvalete girdim ve kapıyı arkamdan sessizce kapattım. Ve o anda lavabonun üzerindeki pencereye gözlerim ilişti.
5 gündür dikkatimi şimdi çekmişti.
Ve bir anda kafamda planlar kurulmaya başladı. Etrafımda üzerine basacak bir şey aradım ama hiçbir şey yoktu. Kafamda hayal ettim. O camdan çıkabilir miydim? Kafam geçerdi de kalçalarım ve omuzlarımı geçirebilir miydim? Çapraz yaparsam çıkabilirdim.
O anda planı kafamda kurdum.
---
CAROLİNE ANLATIM:
"SİZ BENİ ANLAMIYOR MUSUNUZ?! ELENA GÜNLERDİR MANYAK BİR ADAMIN YADA DAHA FAZLA ADAMLARIN ELİNDE! SİZSE BURADA OTURMUŞ ONUN GERİ DÖNMESİNİ Mİ BEKLİYORSUNUZ? SİZ CİDDEN..."
"SUS ARTIK SUS! ADAMLARIMIZI GÖNNDERDİK DEDİM YA KAÇ KERE! BİZ DE ONU..."
"HERŞEYİ ADAMLARINIZDAN BEKLEYİN ANCA! BİZİ DE ADAMLARINIZ KAÇIRSAYDI O ZAMAN! ADAMLARINIZ ONU BULANA KADAR BELKİ DE O... O..."
Boğazım düğümlendi ve günlerdir durmayan göz yaşlarım tekrar gözlerime akın etti. Ağlamamaya ant içmiş ben, günlerdir harabeye dönmüştüm. Beni evden çıkarmıyor, aramaya yardım etmeme izin vermiyorlardı. Kafamın içinde kurduğum kurgular beni daha da kötü yapıyor, içten içe beni kemiriyorlardı. Ve bildiğim tek bir şey vardı.
Ona bir şey olmasını kaldıramazdım.
Klaus günlerdir rutin olarak tekrarlanan konuşmanın üzerine gözlerini kapattı ve burun kemerini sıktı. Duruşunu bozmadı. "Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz Caroline. İster inan ister inanma ama yapıyoruz." Bunu o kadar içten söylemişti ki, inanmamak elde değildi. İşte o anda anladım. Onlar da benim gibi çaresizdi. Bu gerçeği öğrenmek benim kayışlarımı kopardı ve hıçkırıklarımla gözyaşlarımı salıverdim. Günlerdir ağlıyordum evet, ama onun önünde hiç ağlamamıştım. Hıçkırıklarımla omuzlarım sarsılırken ellerimi saçlarıma geçirdim ve çekiştirmeye başladım. Gözyaşlarım deli gibi akarken çaresizliğime yandım. O orada üşürken benim burada sıcak bir ortamda olmama yandım. O orada açken, kendi tokluğuma yandım.
Ama şunu biliyordum, ikimiz de yalnız ve acı çekiyorduk.
"Tanrım lütfen, yardım et bize." Duamın dudaklarımdan kaçmasına izin verdim.
"Caroline..." gözlerimi açtım ama karşılaşmayı beklediğim kararmış gözler değildi. Ayağa kalktım ve gözyaşlarımı avuç içlerimle sildim. Ne düşünüyordum ki? Onun karşısında ağlamamalıydım. Ona yaralarımın nereler olduğunu göstermemeliydim. Bana acımasına izin vermemeliydim. Arkamı döndüm ve merdivenlere ilerledim. Normalde böyle zamanlarda erkek kıza sarılır, her şeyin yoluna gireceğini söyleyerek ona sarılırdı. Değil mi? Ama bu gerçek hayattı ve bense odama gidip tek başıma gözyaşların kuruyana kadar ağlayacaktım. Eğer kendimi tutamazsam da çığlığımı yastığımda bastıracaktım. Çünkü o filmlerde kızı herkesten çok seven bir erkek vardı.
Ama bizde o yoktu.
Tam merdivene geldiğim sırada etime batan parmakları hissettim ve beni kendisine çevirdi. Ve bir anda etrafımı saran kollar.
Klaus Salvatore bana sarılıyordu. Hem de sıkıca.
Bir koluyla beni sıkıca sarmaya devam ederken diğer eliyle saçlarımı okşamaya devam ediyordu. Bense şoku atlatana kadar sadece kafamı göğsüne yasladım. Ardındansa kokusunu içime çektim. Uzaktan da olsa hep hoşuma giden kokusu, şu an burnumun dibindeydi. Normal bir durumda bu an belki de benim için çok önemli olabilirdi. Ama şu an o an değildi.
Kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım ama izin vermedi. Ben de göğsünü yumruklamaya başladım. Art arda onlarca yumruk savuruyordum ama o sadece kollarıyla beni sarıyordu. Benim yumruklarım güçsüzleştikçe beni daha sıkı sardı. En sonunda da pes ettim.
Ayaktaydık ve ne kadar süredir bana sarıldığını bilmiyordum. Bir yandan sarılıyor bir yandan da saçlarımı işaret parmağı etrafında dolayarak oynuyordu. Ben de pes edip bir elimi göğsüne yaslamış, diğeriyle de tişörtünü sıkıyordum.
Hem ağlamaktan hem de saçlarımla oynamasından dolayı mayışmış sesimle fısıldadım.
"O olmadan ben çok yalnızım."
Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı ve sadece benim duyabileceğim şekilde fısıldadı.
"Ben varım."
-----------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIRAK BENİ! (Klaroline-Delena FanFiction) #Wattys16
Fanfictionİntikam almak isteyen iki kardeş... Damon Salvatore ve Klaus Salvatore... Onlar tehlikeli... Aileleri dost iki en yakın arkadaş... Elena Gilbert ve Caroline Forbes... Uçak kazasında ailelerini kaybettiler... Sadece ikisini de kızı benimseyen John Gi...