8. Bölüm

3.8K 227 54
                                    

ELENA ANLATIM:

Caroline gittikten sonra yine yalnız kaldım. Neler olduğunu hatırlıyordum ama uyandığımda Damon yoktu. Acaba durumum şu an nasıldı?

Susamıştım ve kimse yoktu. İçeriye doğru seslensem mi acaba diye düşündüm. Ne olabilirdi ki?

“Kimse var mı! Damon! Klaus!”

Bir süre öyle bekledim ama kimse gelmedi. Ofladım ve üzerimdeki yorganı attım. Şu halime bak! Bacaklarım sıyrık dolu ve mosmorlar.  Yüzümü ekşittim. Ne zaman şans bana gülmüştü ki.

Yatağın kenarındaki masadan destek alarak kalktım ve bacağıma bir ağrı saplandı. Moraran yerlerin dışında yaram da ağrıyordu. Yaram düzelmişti ama hala biraz ağrıyordu. Masadan iyice yardım aldım ve yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Bacağım o kadar ağrıyordu ki. Kapıya geldim ve tam kulpu tutacakken kapı açıldı ve içeri Damon girdi. İnsan kapıyı çalar be.

Kapı aniden açılınca tabi ki arkaya doğru tökezledim. Beni yakalamaya çalıştı ama ben zaten kendimi kurtarmıştım. Kendimi arkaya doğru attım ve ondan uzaklaştım.

“Bana. Sakın. Dokunma!” diye tısladım. Şaşırmış olacak ki ilk başta bir şey demedi ama sonra açık mavi gözlerine bir koyuluk oturdu. Ben de bu asabi halime şaşırdım ilk başta ama siz de o kadar elektrik yeseydiniz, bacağınızda bir yara olsaydı, vücudunuz yaralarla dolu olsaydı ve en yakın arkadaşınızdan zorla ayrılsaydınız asabi olurdunuz.

Üzerime doğru geldikçe ben de geriliyordum. Sırtım soğuk duvara değdiği zaman lanetler okudum. Ne zaman bir işi düzgün yapacaktım ki! Tam filmlerde olduğu gibi beni duvar ile arasına sıkıştırdı. Ellerini kafamın iki tarafına koydu bana iyice yaklaştı. Mavi gözleri tüm dünyam olmuştu.

“Birdaha. Sakın. Bana. Emir. Verme!” dedi ürkütücü bir sesle.

“Verirsem ne olur?” dedim. Ne ara geldi bana bu kadar cesaret? Sus kızım sana çok yakın.

“Sen bana meydan mı okudun?” dedi anlamaz bir şekilde. Tek kaşını kaldırdı. Yapma şu hareketi.

Ben daha ne olduğunu anlamadan bana dayadı. YOK ARTIK!

“NAPIYOSUN! BIRAK BENİ!” dedim ve yumruklamaya başladım. Hareket bile ettiremiyordum! Ne yapabilirim diye düşünürken bir anda yüzüne yumruk geçirdim. Belli ki bu hareketi beklemiyordu ki yüzü yana yattı. Ben de bu durumdan yararlanarak onu ittirdim. Sonunda kurtulduğum zaman bacağımın acısına aldırmadan koşmaya başladım. Kaçacak bir yerim yoktu, hala elektronik kelepçeler bileğimdeydi. Merdivenlerden inmeye başladım ama yalnız değildim. Bacaklarıma daha çok yüklendim. Tanrım acıyordu!

Merdivenlerin sonuna gelince iki basamak atladım. Büyük salona doğru koşmaya başladım. Koltuğun arkasından dolandım ve durdum. Şimdi aramızda bir koltuk vardı.

“Gel buraya küçük o**spu!”

“Hayır! Benden uzak dur!”

“Ya şimdi buraya gelirsin ya da…”

“Ya da ne!”

“Sana yapacaklarım hiçbir şey kalır.”

“Gel de yakala!” Gerizekalı ne diyorum ben!

“Sen istedin.” Bir anda üstüme atladı. Ama ben hazırlıklıydım. Hemen salonun çıkışına doğru koştum. Merdivenlerden bodruma indim. Bodrum acayip ürkütücü bir yerdi. Mahsen bile vardı. Karanlık bodrumda ilerlerken ne yapabilirim diye düşündüm. Hemen tozlu rafların arkasına saklandım. Karanlığa sığındım ve elime bir sopa aldım. Hazırda onu beklemeye başladım.

BIRAK BENİ! (Klaroline-Delena FanFiction) #Wattys16Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin