19. Bölüm

2.4K 140 51
                                    



Ölmek. Ölmek. Sadece bir kaçış yoluysa neden kaçamıyorum. Neden her defasında aynı kapana kısılıp duruyorum? Neden?

Ben mi böyle istiyorum? Yoksa beynim mi? Sadece bir yanıltı? Neden değil? Sorular neden var? Soruları yanıtlayanlar nerde? Hepsi benim kafamın içinde mi? Sanmıyorum.

Sadece küçük şımarık bir kız çocuğuyum. Kendi hayatımı yönetemiyorum. Ölmek herşeyin kolayıysa neden zoru seçmiyorum? Peki ben bana verilen hayatı neden geri çekiyorum?

Bana bu hayat verilirken, küçüğüme? Bana, bu sorumsuz küçük kıza bir hayat varken neden kardeşine yok? Çok düşündürüyor aslında. O nasıl biri olucaktı? Eğlence tutkunu mu? Yoksa içine kapanık şirin bir kız çocuğu mu? Bilemiyorum. Ama merak ediyor insan. Değil mi?

Peki Klaus? Onu kardeşim kadar çok severmiyim? Daha çok mu? Haksızlık olur mu bu peki? Klaus'u bu kadar çok sevmek? Onu o kadar çok seviyorum ki! Anlayamazlar, içinde acılarını yaşıyan bir kızın tek bir sevgisi olmak, anlayamazlar. Artık bırakamam ki onu, ona bağlanmışken izin verir miyim sanıyor?

Bu çok ayrı bir şey. Bir insan bir sürü insana aşık olabilir ama tek bir fark var. Babasız bir kız tek bir aşk arar. O da seveceği kişidir. Asla sevmez. Sanar. Tek beklediği sevgisizliğinin doyumunu yaşamaktır. Ama şimdi hikaye değişiyor gibi.

Bileğim acıdan zonkluyordu. Yüzümü buruşturdum. Aynı bir bulldock'a (Yazar burda internete yazıp doğru yazılışını bulmaya çoooook üşeniyor) benziyordum. Bileklerim sargı içindeydi. Üzerleri kurumuş kanla çerçevelenmişti. Bu hoş(!) görüntüye kafamı çevirip, tavana bakmaya başladım. Yatağın her yeri nasıl o kokabilir? Bu nasıl bir koku? Ofofofofo canım o parfümü içmek istiyor! Bu konu hakkında tek bir kelime dahi etmeyeceğim.

Yatağın üstüne çıktım. Düşünmek çok sıkıcı. Zıplamak istiyorumdum! Evet küçükken annemler beni cezalandırdıklarında odamda hep bunu yapardım. Bir anda yatağın üzerinde zıplamaya başladım. Farklı fügürler deniyordum. Ayaklarım beni yukarı çıkardıkça, hep farklı şekillerde yere düşüyordum. Komik taklitler yapmak hoşuma gitmişti zaten! Her bir düşüşümde ayrı bir kahkaha atmak ve değişik yüzler yapmak bana iyi geliyordu.

Odanın aralık kapısından baktığımda, Kol beni izliyordu. Ona bir el haraketi yapıp, buraya gelmesini işaret verdim.

Sanırım bileklerimin patlamaya yüz tutmuş dikişlerine bakıyordu. Onu da yatağa çıkartıp zıplatmaya çalıştım. Ama Kol zıplayacağım alanın yarısından fazlasını kapladığı için zıplayamıyordum. (Yazar bir süre sonra zıplamak kelimesinin çok tuhaf olduğunu fark etmiştir asdfg Zıp Zıp zıpp Çipetpet son kelimeyi söylediniz itiraf edin:)) Yaklaşık 15 dk sonunda ikimizde kendimizi yatağa atmıştık. Bana garip bir bakış attı.

''Klaus içkiye yine başladı Caroline'' dedi. İçinde parçalanan birşeyler olduğunu görebiliyordum. Klaus'u önemsiyordu! ''Neden?'' diye buyurdum. Bu sefer gözlerini yastığıma çevirdi. Altımda olan yastığa uzun uzun baktı.

''Katharine'' dedi. ''Eskiden o yastıkta yatardı.'' dedi ve derin bir nefes aldı. Nefesin ciğerlerinde birikmesine izin verirken ben adrenalini doruklarımda yaşıyordum. ''Klaus eskiden bu yastıkla onu boğacağını ve sinirinden onu öldüreceğini söylerdi.'' Yüzümü korkunç bir şekile soktum. Öldürmek. Bu kelime bile tüylerimi diken diken ediyordu. Daha sonra bana yarım bir gülümseme yolladı.

''Katherine 5 yaşında olmasına karşın abisinin oyuncak arabalarına karşı kocaman bir zafı vardı. Ve biliyorsun Klausy Klaus kendine ait bir şeyin alınmasından nefret eder''

Ona tatlı bir gülücük gönderdim. Tıpkı bir abla şefkati gibi, alnının üstüne bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde gözlerini kapadığını ve burnunu oynattığını gördüm. Ağlıyormuydu? Ona doğru bakmaya başlayınca gülerek fısıldadı. ''Katharine'de böyle yapardı. Yaşasaydı şu an seni yolmuştu bile.'' Ona kafamı çevirip, tekrar yastıkta doğruldum. Uygun bir pozisyon almayı başarınca, içimden geçirdim. ''Evet biliyorum. Bir kere yapmıştı''

BIRAK BENİ! (Klaroline-Delena FanFiction) #Wattys16Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin