Mert'ten:
"Mert! Beklesene ne oldu?"
Arkamdan gelen ses tabii ki de Ece'ye aitti. Ona bakmadan yoluma devam ettim.
Omzumda hissettiğim el ile oflayıp arkamı döndüm ve o tüm şirinliği ile karşımda duruyordu.
Gülümseyip "Ya! Şaka falan mı yapıyorsun? Bekle demiştim sana." dedi.
Hiçbir şey demeyip ona bakmaya devam ettim.
Bir süreliğine ona sert davranmaya karar vermiştim. Bunun sebebi hem Berkan'la aramızda geçen olaydan dolayı sinirli olduğumdan onun kalbini kırabileceğimdendi hem de içimdeki aşık çocuğun eğer daha fazla ona yakın durursa dayanamayıp aşkını itiraf edeceğindendi.
"Hey! Sağır mı oldun? Sana diyorum Mert!"
Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solmaya başlamıştı.
Amacım onunla küsmek değildi. Bu istediğim en son şeydi. Sadece biraz uzak kalmalıydım.
"Ne var Ece? Bir şey mi diyeceksin?"
Omzumdaki elini çekip sinirle bana baktı.
"Sen de mi yapacaksın? Sen de mi bana küseceksin? Sana ne yaptım ki? Arkadaşımsın sanıyordum. Tek arkadaşımdın. Konuşsana!"
Ona küseceğimi düşünmesi tam bir saçmalıktı ama karşımdaki kişinin saf biri olduğunu düşünürsek anlamamasına şaşırmamıştım. Ancak nedense bu düşüncem bile beni sinirlenmekten alıkoyamadı.
"Sana küsmek yapacağım en som şeydir Ece! Bunu anlamayacak kadar aptal olmak senin suçun!"
Sesimin haddinden fazla yükseldiğini Ece'nin dolan gözlerinden ve birkaç adım gerileyen bedeninden anladım.
Gözlerini kapatıp sinirle nefes verdi ve gözlerimin içine baktı.
"Aptal mı? Senin gibi zeki biri aptal biriyle arkadaşlık yapmamalı. Senin küsmene gerek kalmadı. Bundan sonra olabildiğince az konuşalım."
Arkasını dönüp giderken ben dediklerini ancak idrak edebiliyordum.
Lafı çok yanlış anlıyordu ve fazlasıyla alıngandı. Biraz sakinleşince ondan özür dileyecektim.
10 dakika sonra:
Ece'nin sakinleşmiş olmasını dileyerek kütüphanede olduğunu öğrendiğim için oraya doğru ilerlemeye başladım.
Merdivenlerden aşağı indiğimde kütüphanenin kapısında camdan bie yere bakan Ece'ye baktım.
Gözleri yaşarmıştı. Ona doğru ilerleyip nereye baktığını anlamak için kafamı odaklandığı yere çevirdim.
Berkan tabiri caizse Sude'yi yiyordu. Çünkü o yaptığı şey öpüşmekten ziyade bu tabire daha uygundu.
Ece'ye baktım. Beni fark etmemişti. Sadece oraya bakıyordu.
İçimdeki aşık çocuk uyanmıştı. Ben ne yaptığımı kontrol edemezken çoktan Ece'yi öpmeye başlamıştım.
Çok uzun sürmedi tabii.
Olağan gücüyle beni ittirdiğinde bunu beklemediğim için birkaç adım geriledim. Şok içerisinde bana bakıyordu. Ben de ondan farksız sayılmazdım.
"S-Sen... Ne yaptığını sanıyorsun?!"
"B-Ben özür dilerim. Aniden old..."
Yediğim tokat beni susuturmuştu.
"Sakın bir daha benimle konuşma." diyerek uzaklaştığında yaklaşık 15 dakika önceki gibi arkasından bakakalmıştım.
Bunu yapmayı ben de istemezdim. Kontrolüm dışında olan bir şeydi. Eğer bunu yapacaksam özel olmalıydı ama ne yaptığımın farkında değildim.
Oflayarak önüme dönerken Berkan'ı gördüm.
Ağzını oynatarak 'Daha yeni başlıyorum.' dedi.
Bu sefer daha fazla dayanamayacağımı anladım ve kütüphanenin kapısını açarak Berkan'ın suratına yumruğu geçirdim. Yeri öperken bununla yetinmedim ve üstüne çıkıp yumruk atamaya devam ettim.
Arkadan gelen sesler buraya birçok kişinin toplandığını gösteriyordu.
En sonunda biri beni onun üstünden alınca ayağa kalkabilmişti şerefsiz.
Ağzı burnu kan içinde konuşmaya başladı.
"Hey millet! Okul başkanımızın bana neden saldırdığını biliyor musunuz?"
Piçimsi bir şekilde gülerek bana baktı.
"Kapa çeneni!" diye bağırdım ama bu onun daha çok gülmesine sebep oldu.
"Ece'nin benden hoşlandığını biliyor muydunuz? Bu şahıs kendisine bunu yediremediği için bana saldırıyor. Ne kadar yazık değil mi?"
Kahkahalar atmaya başladığında tam yine ona vuracaktım ki bu sefer beni durduran okul başkan yardımcısı olan Hakan oldu.
"Bu kadar yeter. İkiniz de saçmalıyorsunuz. Okulun da bu durumdan etkileneceğinin farkında değil misiniz? Ya! Mert! Aklın yerinde mi? Hadi bu aptal çocuk akıl edemiyor ama bu okulda seni örnek alan bir sürü kişi var. Bunu yapma!"
Söylediklerinde haklı olması beni içten içe sakinleştirirken Berkan konuşunca hiçbir etkisi kalmamıştı.
"Aptal mı? Benimle doğru konuş çocuk?!"
Hakan 9.sınıfa gitmesine rağmen okuldakiler tarafından sevilmiş ve benden sonra en çok oy alan kişi olmuştu. Berkan da her ne kadar ona 'velet, çocuk' gibi şeyler dese de aslında bu lakapların ona daha çok uyacağından habersizdi.
"Evet aptalsın. Okulu bile riske atacak kadar aptal. İkiniz de farkında değiksiniz ama bu sadece ikinizi etkilemeyecek!"
"Artık çok geç." diyen Murat ile herkes ona döndü.
Çoğu kişi aynı anda "Aynen!" diye bağırınca Berkan ve ben şok içerisinde birbirimize baktık.
Bu kadar hızlı bir şekilde olamazdı değil mi? Bu kadar hızlı bölünemezdik.
Berkan'ın suratındaki şaşkınlık kısa süre içinde gitmiş yerini her zamanki piçimsi gülüşüne bırakmıştı.
"Hodrimeydan Mert." diyip bana omuz atarak kütüphaneden çıkınca birkaç kişi de onunla gitmişti. Yanımda bulunanlara baktığımda okulun neredeyse yarısı buradaydı.
"Senin tarafındayız Mert. O aptallar Ece'ye zarar verebilir. Onu da seni de korumak için elimizden geleni yapacağız. Sen haklısın. En ufak bir şey olursa bize haber ver. Arkandayız." diyerek omzuma elini koyan Hakan'a baktım.
Diğerleri aynı anda "Senin tarafındayız!" diye bağırınca gülümsemeden edemedim.
"Teşekkür ederim." diyebildim sadece.
Bu olanlar okulda yeni bir düzenin başlangıcıydı. İleride olacak olanlar pek de iyiye alamet değildi.
Şuanda yapabileceğim tek şey arkamda olanları ve Ece'yi korumaktan başka bir şey değil. Umarım başarırım.
Biraz kısa oldu kusura bakmayın. Eğer beğendiyseniz yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen.
Bu bölümü DLEbruUlusoy'a ithaf ediyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalın! ^.^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN -TAMAMLANDI-
Teen FictionBelki de aşk hiç beklemediğin bir yerdedir... *** Hikaye tamamlandı. Destekleriniz için teşekkürler. ^.^