..."Neden bu kadar zahmete girmek yerine toplantıya -ya da her neyse- katılmıyorsunuz?"
Mert sırıtarak konuştu.
"Madem gitmeye bu kadar meraklı, onu da götürelim."
Görkem endişeli bakışlarla Mert'e döndü.
"Yüzlerce katilin arasına mı sokacağız onu?"
Mert omuzlarını silkerek umursamaz bir tonda Görkem'e cevap verdi.
"Hizmetçimiz değil mi, hem sözümüzü dinlemesse ne olacağını öğrenmiş olur."
Beni katillerin arasına sokma fikri Ege ve Mert'in hoşuna gitmişti. Asil arada kalmış bir ses tonuyla konuştu.
"Evde bırakamayız."
Mert mutlu bir halde ayağa kalktı.
"O zaman karar verilmiştir, bizimle geliyor."
Korku ile heyecanı bir arada yaşarken, diğerleri gibi sandalyemden kalkarak tabağımı mutfağa götürdüm.
"Hizmetçimiz olduğuna göre bulaşıkları da onun yıkaması gerekir."
Mert'in sözleri üzerine Asil saatine baktı.
"Hazırlanması gerekmiyor mu, toplantının başlamasına iki saat var ve gitmek zaten bir saat sürüyor."
Merdivenleri ikişer ikişer çıkmakta olan Mert odasına girerken arkasını dönmeye bile tenezzül etmeden konuştu.
"O zaman acele etsin."
Mert'in görmediğini bilerek arkasından dil çıkardığımda Asil güldü. Mutfak eldivenlerini giyerek bulaşıkları yıkamaya başladım. Birkaç saniye sonra Asil yanıma gelerek gülümsedi. Eldivenleri elimden çekerek işi devraldığını belirtti. Mutlulukla ona bir gülücük attım, nasıl bir yere gideceğimizi bilmiyordum ve bir şekilde Görkem'i alışverişe gitmeye ikna etmem gerekiyordu. Bana en yakın davranan kişi oydu, hayatımı kurtarmıştı. Usulca yanına yaklaşarak tatlı olduğunu düşündüğüm bir sesle sordum.
"Görkem..."
Okumaya başladığı kitabı yanına koyarak koltuktan kalktı.
"Hadi gidelim."
Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Ne diyeceğimi nereden anladın?"
"Asil akşam bahsetmişti."
Hızla yukarı çıktım. Önce lavaboya girerek işlerimi hallettim, daha sonra istemeye istemeye Mert'in odasına girdim. Daha giyinmemişti, üst taraftaki yatağında yatarak görmediğim bir şeye bakıyordu. Masanın altında yatarken yastık olarak kullandığım kıyafetlerimi yerden aldım. O sırada Mert konuşmaya başladı.
"Bir daha aptallık edip yerde yatma."
O sırada, yerde yatıp salonda uyanmam aklıma geldi. Demek ki beni taşıyan oydu.
"Teşekkürler."
Hızlıca mırıldanarak odadan çıktım. Tekrar banyoya girerek dünkü kıyafetlerimi üstüme geçirdim, üzerlerine biraz kan bulaşmıştı ama giymek zorundaydım. Aşağı inerek kapının yanındaki ayaklabılıktan ne zaman çıkardığımı hatırlamadığım ayakkabılarımı aldım. Bu sırada Görkem de hazırlanmıştı, siyah kot üzerine beyaz tişört giymiş, üzerine ise kolsuz bir ceket geçirmişti, saçları renkli olduğundan sade giyinmek ona yakışıyordu. Kapının yanındaki sehpadaki anahtarlardan birini alarak kapıyı açtı.
Evin önündeki arabaya doğru ilerlemeye başlamıştım ki beni durdurarak yan taraftaki garajı gösterdi.
Garajı açtığında nutkum tutulmuştu, her türden araç vardı. Dün bindiğimiz siyah araba, bir beyaz üstü açık araba, üç motor, birkaç kaykay, birkaç paten ve beş bisiklet vardı. Görkem bisikletlerden birine ilerleyerek bulunduğu yerden çekti. Bu bir tandemdi. (Tandem: İki kişilik bisiklet)
"Neden tandem?"
Görkem selelerden birini indirirken konuştu.
"Alışveriş merkezi paten ya da kaykayla gitmek için çok uzak, araba ile gidince de park yeri bulmak zor oluyor."
İkisi siyah, biri beyaz olan motorlara döndüm.
"Motorların nesi var?"
Görkem omuzlarını silkti.
"İstersen motorla da gidebiliriz."
Bir motora, bir tandeme baktım. Birkaç defa üvey babamın motoruna binmeme rağmen daha önce hiç tandeme binmemiştim. Tandeme doğru ilerlediğimde Görkem, önüme geçerek hayali bir kapıyı açar gibi yaptı. Gülerek, bir şöför edasıyla önümde eğilen Görkem'in önünden geçtim ve arkadaki seleye yerleştim. O da hayali kapıyı kapatarak öne oturdu. Ayaklarımızla yeri iterek bisikleti garajın dışına çıkardık. Görkem, anahtarlığında takılı bir kumandaya basarak garajı kapattığında pedal çevirmeye başladık. Başlarda biraz zorlanmıştım, ikimizin de aynı ritimde pedal çevirmesi gerekiyordu. Pedal çevirirken, aynı anda gittiğimiz yolları da ezberliyordum.
Villa bir kırın ortasındaydı. Görkem'le birlikte olmasam hemen kaybolurdum, her 500 metrede bir yol ayrımı vardı. Bazı ayrımlarda iki yola da sapmamış, toprak yoldan gitmiştik.
Sonunda alışveriş merkezine vardığımızda bisikleti kenarda bir yere bırakarak içeri girdik. Alışveriş yapmaya bayılan biri değildim ama acilen yeni kıyafetlere ihtiyacım vardı. Sevdiğim bir mağazaya girerek kıyafetleri incelemeye başladım. Birkaç saniye geçmişti ki, Görkem elinde bir çift kıyafetle geldi. Beni, soyunma kabinlerine doğru çekiştirirken herkesin gözünün üzerimizde olduğunu hissedebiliyordum. Garip görünüyorduk. Pembe saçlı ve fiziği iyi olan -Bu bir iltifat değil gerçekti, ne de olsa yakın dövüş alanında eğitilmişti- bir genç, kendinden 20-30 santim kısa bir kızı kıyafet denemesi için zorluyordu. Mağazalardaki çiftleri görmüştüm ve genelde erkekler bıkkın bir şekilde beklerken kızlar delirircesine alışveriş yapıyorlardı. Bizimkiyse neredeyse tam tersiydi.
Kabine girerek Görkem'in elime tutuşturduğu kıyafetleri giydim. Yırtık, siyah kot bana tam oturmuştu. Kumaş, kırmızı siyah ekose desenli gömlekte ve beyaz askılı atlette de aynısı olduğunda Görkem'in bunu nasıl başardığını düşünerek kabinden çıktım. Gömleğin önünü açık bırakmıştım. O ise birkaç parça daha kıyafeti sepete koymuş, kasa sırasında bekliyordu. Kabinden çıktığımı gördüğünde güldü. Yanına giderek sepettekilere baktım. Üzerimdeki kıyafetlerin etiketleri ve birkaç parça kıyafet vardı.
"Bunların bana olacağını nasıl bildin?" Gözünü kırparak kıyafetlerin parasını ödediğinde ise alışveriş merkezinden çıkarak tandemi park ettiğimiz yere doğru ilerledik.
Eve vardığımızda neredeyse bir saat olmuştu. Ege koltukta oturmuş, elindeki telefonla ilgileniyordu. Gözlerinin renginde bir gömlek ve siyah pantolon giymişti. Yanında oturan Asil de siyah pantolon giymişti ama üstünde yine siyah bir tişört vardı. Saçları ateş kırmızısı olduğundan ona da Görkem gibi sade giyinmek yakışıyordu. O sırada merdivenlerden inmekte olan Mert ise diğerleri gibi siyah, dar pantolon giymiş, üstüne bol beyaz bir tişört geçirmişti. Ben diğerlerinin kıyafetlerini incelerken Görkem de tandemi garaja park ederek yanıma gelmişti.
"Hazırsanız çıkalım mı?"
Kötü bir espiri yapmaktan son anda vaz geçerek geldiğim kapıdan çıktım. Diğerleri garaja ilerlediğinde ben de onları takip ettim.
"Geçen sefer yarışımız yarıda kesilmişti, ne dersiniz?"
Görkem elindeki garaj anahtarıyla oynamaya devam ederek Mert'i yanıtladı.
"Geçen sefer Aylis yoktu."
Mert omuzlarını silkerek konuştu.
"İçinizden birinin arkasında oturur, tabi rüzgara kapılıp yarı yolda asfalta kapaklanmassa."
Mert'e sinirli bakışlarımı ilettim.
"Seninle birlikte gelebilir, ne de olsa araba iki kişilik."
"Belki bagaja sığdırabilirim."
Ege bıkkınlıkla ağzındaki nefesi verdi.
"Saçmalama Mert, bagajda taşımak için fazla... Canlı."
Mert yenilgiyi kabullenerek diğerleriyle birlikte anahtarların asılı olduğu kancaya ilerledi. Hepsi bir anahtar aldığında Görkem ve Ege siyah motorlara, Asil ise beyaz olana ilerledi. Durumdan oldukça rahatsız olan Mert ise beyaz arabaya ilerledi. Onu takip ederek kopilot koltuğuna (Sürücü koltuğunun yanındaki koltuk) oturdum. Mert de oturduğunda ve sessizlik içinde kemerlerimizi bağladığımızda garajdan çıkan motorları takip ettik. Yolları ezberlemeye çalışmamla geçen birkaç dakikadan sonra otobana çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A12
Genç KurguO sokağa gitmeseydim, O adamı görmeseydim, Yalvarışını, öldürülüşünü görmeseydim, Yakalanmasaydım, Hayatım ne halde olurdu? Ölmüş mü olurdum, Yoksa hayatıma diğer milyarlarca insan gibi devam mı ediyor olurdum? Egoist olduğu kadar gizemli Mert, Ses...