Eliot Denmaire: bana bunu diyene bakın
Eliot Denmaire: hala deniz kızlarının yaşadığına inanan ben değilim ama
İstemsizce yutkundum. Nasıl oluyordu da sekiz yaşındayken okuduğum masal kitabı yüzünden -evet, içinde şu kırmızı saçlı Ariel olan- hala deniz kızlarına ilgi duyduğumu bilebiliyordu? Bunu -yanlışlıkla- Denisse'le konuşurken ağzımdan kaçırmıştım, o kadar! Yüce İsa, yoksa dinleniyor muydum?
Ben: bir dakika
Ben: bunu nereden biliyorsun sen
Eliot Denmaire: tim kadar iyi iz süren biri olamam belki ama benim de kendime göre bir yolum var tatlım
Eliot Denmaire: her neyse
Eliot Denmaire: yarın okulda yüzüme bak çünkü sana selam vereceğim
Ben: kaşındaki o tuhaf şeyi çıkarırsan bakabilirim
Ben: beni korkutuyorsun
Eliot Denmaire: ona piercing deniyor
Eliot Denmaire: ve buna katlanman gerekecek
Eliot Denmaire: şimdi git ve hazırlan
Eliot Denmaire: sürekli geç kalmandan sıkıldım
Eliot Denmaire: profesör fisher senin arkandan saydırıyor. Bu gidişle dersten kalacaksın
Ben: ah
Ben: lanet herif
Ben: on beş dakikaya okuldayım
Ben: ona popomu öpmesini söyle
Eliot Denmaire: muhtelemen bunu geri çevirir
Eliot Denmaire: adam eşcinsel
Aman tanrım! Bunu bilmiyordum. Sanırım bu yüzden sürekli koçun oğlu Daniel Coperfield'ın poposunu dikizliyordu. Coperfield'ları bilirdim. Ağabeyi Steve'in madalyaları hala okul girişinde sergileniyordu ve -genetik olmalıydı ki- sahiden de benden kalçalıydılar!
Düşüncelerimle gevezelik etmeyi kesmem gerektiğine karar vererek üzerimdeki pembe pijamalarımdan kurtuldum ve yerini beyaz bir tişört ve kot pantolon ikilisiyle değiştirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde gördüğüm görüntü bir an için dudağımı uçuklatacakmış gibi hissettim. Hemen kumral ve dağılmış saçlarımı avucumun içine alarak sıkı bir topuz haline getirdim. Pembe dudaklarıma biraz parlatıcı ve ela gözlerimi çevreleyen kirpiklerime de maskara sürdükten sonra kendime tekrar baktım. Tamam, bugün de idare ederdim. Çantamı omzuma asıp mutfak tezgahında beni bekleyen, annemin hazırladığı jambonlu sandviçi alır almaz hızlı adımlarla kendimi evden dışarı attım. On beş yaşında olmaktan nefret ediyordum! Ehliyet alamamak ve her sabah metroda can çekişmek işkence gibiydi. Bu yüzden çantamın içinden Danielle Trussoni'nin Asi Melekler adlı kitabını çıkardım ve kendimi dış dünyaya bir süreliğine kapattım.
🍰🍰🍰
Okula giriş yapar yapmaz Edebiyat sınıfına doğru koşmaya başladım. İçeri girdiğimde Bay Fisher'ın hala gelmediğini görerek rahatladım ve muzlu sütümden son yudumunu alıp kutuyu çöpe fırlattım. Büyük yeğenim Lilith'in söylediğine göre geçen sene çıkan bir kargaşa sonucunda eski Edebiyat profesörü Bay Duncken istifa dilekçesi vermek zorunda kalmıştı. Duyduğuma göre bir öğrencinin C+'lık kağıdına D- verdiği söyleniyordu. Doğrusu bu seneki profesörün ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. Kitap okumayı severdim ama klasikler beni boğuyordu!
"Mesajıma cevap vermeliydin, yumurta." Hemen ardımdan gelen sesi duyar duymaz irkildim. Arkama döndüğümde karşımda Eliot Denmaire duruyordu. Kısa saçlarını arkaya atarak karıştırdı ve gülümsedi. Mavi gözleri beklentiyle üzerimde dolaşınca boğazımı temizledim.
"Ah," hafifçe öksürdüm. İyi bir şeyler uydurmalıydım. "Telefonum cebimdeydi ve metro tıklım tıklımdı." Öyleydi fakat Tanrı bugün bana acıyarak boş bir koltuk bahşetmişti!
"Tamam, hadi yanıma geç. Bu ders bizlesin," hemen arka sırayı gösterdiğinde birkaç adım gerileyiverdim.
"Ne? O şeytana tapan şekeri eksik insanlarla hayatta takılmam," omuz silktim. "Hem benden nefret ediyorlar."
"Yapma, ne kadar önyargılısın! Gel ve şuraya otur yoksa seni kucaklamam gerekecek ki bu zor olmaz çünkü çubuk krekerden farkın yok," beni kolumdan çektiğinde istemeden yanına kaydım. "Hey, al da biraz çizkek ye." Elime kağıt tabağın içinde duran sade çizkek dilimini tutuşturdu. "Afiyet olsun!"
"Yanında çizkek mi taşıyorsun?" Anlamsızca ona bakarken kaşlarımı çattım.
"Ne olmuş yani?" Omuz silkti. "Seni mutlu eden şeyleri yanından ayırmamalısın."
Teslim olurcasına yanına oturdum ve çatalı çizkek dilimine batırıp bir parçasını ağzıma attım. Aldığım tat ile nirvanaya ulaşmayı beklerken bisikletten düşmüş de takla atmış gibi hissettim.
"Tanrım bunun tadı berbat!" Yüzümü ekşittim. "İstersen sana daha güzelini yapabilirim."
"Çizkek mi pişiriyorsun?!" Mavi gözleri irileşiverdi. Ona kafamı salladığımda sırıttı ve böylece gülücük piercingini yakından gördüm. "Bu çok havalı! Yarın bir dilim getir, yumurta."
"Ah beni şöyle çağırmayı kes, Eliot," inledim. "İşte! Yanındayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🍰 Çantada Çizkeklik ⚢
Short StoryDikkat! •Günlük hayattan gereksiz konuşmalar ve klişeleşmiş olaylar içerir. •Size kesinlikle bir şey kazandırmayacaktır. •Çerez niyetine yemeniz önerilir. ✏✏✏✏✏ Eliot Denmaire için Bianca Ward'ı tavlamak çantada çizkeklikti. Öyle ki bunun için yapm...