1.3 : nişasta

539 49 3
                                    

Çikolata parçacıklı kurabiyenin son parçasını ağzıma atıp çiğnerken hayretle kahkaha attım. Dolabımın içinden İngilizce kitaplarımı aldıktan sonra Denisse'e döndüm.
"Ne yani, kedisini bulup evine mi kapattın?" Bir kez daha kıkırdadım.
"Evet!" Bundan gurur duyuyormuş gibi güldü. "Tasmasında adı vardı. Sahipli olduğunu ve karşılığında para alabileceğimi düşünmüştüm. Ah ama hayvan bir haftadır başımın etini yiyor ve obur gibi besleniyor," somurttu. "Eğer istersen direkt sana verebilirim ve sen de kedisini kurtaran kahramanı oynayabilirsin. Gördüğüm en dengesiz kedi! Bazen gerçekten huysuz ve bazen ise fazla sessiz."
Tıpkı sahibi gibi, diye düşünmeden edemedim. Ona dönerek başımı salladım.
"Pekala, ders çıkışında bunu hallederiz." Dolabımı kilitledim ve ona baktım. "Sen tam bir manyaksın, Den."
Umurunda değilmiş gibi omuz silkti. "Gidip kafeteryada biraz atıştıracağım. Sonra görüşürüz."
"Sana mesaj atarım!"
Arkamı döner dönmez duyduğum tanıdık ince kız sesiyle bir an için irkilsem de gülümsememin yüzüme yayılması sadece birkaç saniyemi aldı.
"Hey, doğum günün kutlu olsun!" Lily boynuma sarıldı ve sıkı bir kucaklama verdi.
"Ah teşekkür ederim, Lily." Geri çekildim. "Nasıl gidiyor?"
"Bildiğin gibi," omuz silkti. "Bizimkilerden kaçsam da sersem kardeşimden kurtulamıyorum. Son zamanlarda hepsi Miranda'nın askeri gibi davranıyor." Bir sır veriyormuş gibi fısıldadı.
Buna şaşırmadım ve yanında ilerlemeye başladım. "Hep öyle değil miydi? Ne de olsa-
"Bianca!"
Ah lanet olası tüyler ürpertici ses! Gözlerimi kısarak yüzümü ekşittiğimde Lily bana hak verircesine başını salladı.
"Bugün doğum günün olduğunu söyleseydin bunu Facebook'tan öğrenmek zorunda kalmayacaktım. Yaşlanıyorsun, süt. Kırışıklıkların çoğalıyor." Cedric sinir bozucu bir şekilde kıkırdarken gözlerimin altını işaret etti.
"Aslında ne var biliyor musun?" Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Şekerin yanında ihtiyacım olan tek şey bir tutam da nişasta ve belki böylece vıcık vıcık olmuş ruhunuzu biraz çatlatabilirim."
Cedric ürkmüş gibi gerilerken kaşlarını çattı. "Bu da ne bok demekti böyle?"
Lily onun koluna girdi ve beraber uzaklaşmaya başlamadan önce bıkmış gibi söylendiğini duydum. "Pastane dili. Seni aşıyor, kardeşim."
İngilizce sınıfına girdim ve boş bir sıraya oturdum. Kitabı açıp notlarıma bakarken birkaç dakika sonra Bay Dickens içeri girdi.
🍰🍰🍰
Ben: dersim az önce bitti
Denisse Rymonds: otoparkta buluşuruz
Ben: doğrusu bu kediyle ne yapacağımı bilmiyorum
Denisse Rymonds: bu çok basit
Denisse Rymonds: onu sahibine vereceksin. Hem kedi oburluğunu görmezden gelirsek porselen bir süs gibi yatmaktan başka bir şey yapmıyor
Denisse Rymonds: oh yalnız dikkat et de diğerlerinin eline geçmesin
Denisse Rymonds: şeytana kurban gidebilir
Ben: ah tamam
Otoparka indiğimde gözlerimle etrafı aradım. Denisse mavi bir BMW M3'ün kapısına dayanmış, telefon ile konuşuyordu. Beni görünce telefonu kapattı ve kapıyı açarak içeriden beyaz bir kedi taşıma kafesi çıkardı. "İşte, kedicik burada."
"Onu giydirdin mi?" Kediyi görür görmez ağzımdan çıkan bu oldu. Kedinin üzerinde mor ve puantiyeli bir elbise vardı.
Denisse keyifle kıkırdadı. "Biraz eğlenmem gerekiyordu. Hem Benjamin halinden oldukça memnun." Omuz silkti.
"Tanrım... pekala, getir bakalım." Söylene söylene kafesi elime aldım.
"Bugün bir parti falan vermeyecek misin? Doğum günü için, bilirsin." Tek kaşını beklentiyle havaya kaldırdı.
Başımı iki yana salladım. "Netflix ve atıştırmalık ikilisini tercih ederim. Ailem haftasonu dönüyor ve kalan son özgür zamanlarım." İç çektim. Gerçi bunun pek bir değişiklik yapacağını sanmıyordum. Muhtemelen eve geldiklerinde günlerini yatak odasında geçirmeye ve mikrodalgada ısıtılmış makarna ile karınlarını doyurmaya devam edeceklerdi. Doğrusu hala nasıl olup da zehirlenmediğimi anlamıyordum. Annemin yapabildiği en doğru düzgün şey jambonlu sandviç olurdu ki onun için de malzemeleri birleştirmekten başka bir şey yapmıyordun zaten.
"Tamam, o zaman okulda görüşürüz." Gülümseyerek yaklaştı ve yüzüme doğru eğildi. Yanağını öpmek için uzandığımda ikimiz de aynı yöne döndük ve dudaklarımız birbirine temas ediverdi. Hemen geri çekildim.
"Ups!" dedi birden. "Üzgünüm, yanağını öpecektim. Tanrım-
"Hey," onu durdurdum ve gülümsedim. "Önemli değil... şey... görüşürüz, Den." Belini tutarak sarıldım, ardından kedi kafesi ile beraber otoparktan ayrıldım.
Eve varır varmaz yaptığım ilk şey üstümü değiştirmek oldu. Hemen sonra telefonumun kamerasını açarak kafesin içinde şaskın iri gözleri ile beni seyreden kedinin fotoğrafını çektim.
Ben: *bir görüntü*
Ben: kedin burada
Ben: istersen onu getirebilirim
Cevabın gelmesi sadece yarım dakika sürdü.
Eliot Denmaire: CİDDEN Mİ
Eliot Denmaire: aman tanrım
Eliot Denmaire: zahmet etme ben gelip alırım
Eliot Denmaire: on dakika içinde oradayım
Attığı mesajdan sonra onun gelmesini beklerken kendime biftek kızarttım ve akşam yemeğimi yedim. Tam o esnada kapı zili çaldığında hızlı adımlarla kapıya ulaştım.
"Selam," diye mırıldandım kapıyı açtıktan hemen sonra.
"Hey." Bir süre ne diyeceğime karar veremedim fakat Eliot kedisini görür görmez kahkaha atarak ortamı yumuşattı. "Kedimi mi giydirdin?"
"Ah şey... biraz üşümüş gibiydi," diye geveledim ağzımda. Tek istediğim kedisini alıp gitmesiydi. Tamam, belki biraz oturabilirdi ama sadece on dakika içindi.
"Sorun değil, bu tatlı olmuş. Teşekkür ederim, onu iki haftadır arıyordum. Neredeydi?" diyerek sıraladı merakla.
"Ah," bir şeyler uydurmak için düşündüm. "Arka bahçeye girmişti. Tasmasını görünce emin ol-
Kapım iki kez tıklatılınca durdum. Herhalde yaşlı komşumuz Bayan Fitch bu sefer de mısır ekmeği yapmaya karar vermişti ve bizden mısır unu falan isteyecekti. Kadın yakında fırın açarsa şaşırmayacaktım. Hoş, öyle bir şey olduğu takdirde bu sefer de ben peşine düşebilirdim.
"Şey, bir dakika. Hemen bakacağım." Bana başını salladığında hızlıca kapıya ilerledim.

Tahmin edin, orada beni ne bekliyordu?
Yeni bir kutu!

Üzeri doğum günu pastalarıyla süslü küçük pembe kutuyu elime alıp içini açtım. Karşıma bir dilim çilekli çizkek ve tabağın kenarına sıkıştırılmış bir fotoğraf ile yeşil bir post-it çıktı.
Merhaba, tatlım!
Doğum gününden daha güzel bir şey varsa o da hediyelerdir. Bu çilekli çizkek dilimini sana ayırdım. Fotoğraf tanıdık geldi mi? Sanırım birimiz yakın arkadaşlarıyla sınırını korumayı bilmiyor.
Merak etme, bu minik öpücüğü aramızda saklarım. Doğum günün kutlu olsun! X
-M
Öfkeyle notu iki parçaya ayırıp sersem kutuyla beraber çöp kutusuna fırlattım ve kapıyı sertçe kapatarak salona ilerledim.
Eliot beni gördüğünde hafifçe gülümsedi. "Bu arada doğum günün kutlu olsun. Bir parti verirsin diye düşünüyordum ama gürültüyü hiç sevmediğini hatırladım. O elindeki bir dilim çizkek mi? Hey, bir sorun mu var, yumur- şey yani Bianca?"
Tabağı masaya bıraktım ve ani sinirle üzerine doğru yürümeye başladım. "Evet, var! Sürtük kız arkadaşını benden uzak tut. Ona ev adresimi verdiğine inanamıyorum! Bilerek mi buradasın?" Onu kolundan tuttum ve ittirdim. "Ne diyeceğim biliyor musun? Buradan hemen def ol!"

🍰 Çantada Çizkeklik ⚢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin