Kafeteryadan içeri girdiğimde gözümle etrafı taradım. Denisse Rynolds bir köşede yalnız başına oturuyordu. Yanına ilerlemeye başladığımda bana gülümsedi. "Bir haftadır yüzüme bakmıyordun, Bianca," dedi şaşkın şaşkın, bir yandan kremalı kahvesini yudumlarken. "Buraya seni ne getirdi?"
"Özür dilerim, Denisse... şey oturabilir miyim?" Masayı işaret ettim.
Bir an için düşünür gibi oldu, hemen sonra güldü. "Pekala, geç karşıma. Neden o gotiklerle takılıyordun?" Omzumun üstünden onları işaret etti. İç çektim. "Sahiden, gidip Bakireler Kulubüyle takılman daha akıllıca olurdu. En azından ilk sevişmelerinin hayalini kuran bir grup zavallı. Margaret'tan duyduğuma göre grup başkanı Bethany Rogers bu sene Daniel Coperfield ile bekaretini kaybetmiş," kıkırdadı.
Göz devirdim. Böyle bir kulübe üye olmadığım için şanslıydım. Görünmezlerden olmayı seviyordum, gerçi ben görünmezlerin arasında da görünmez sayılırdım. "Hiç sorma," diye keyifsizce düşündüm. "Tek istediğim biraz karnımı doyurmak ve seneyi bitirmek. Edebiyattan kalmıyorum."
Denisse şaşkınca kaşlarını kaldırdı. "Öyle mi? Senenin başında kesinlikle bu dönemi tekrar edeceğini söyleyip duruyordun."
"Evet ama şey... pekala, uydurmayacağım. Şu kızdan yardım aldım." Eliot'ın oturduğu masayı işaret ettim.
"Eliot Denmaire'den mi? Şaka yapıyorsun!" İnanamıyormuş gibi bir kez daha bakındı ve kahvesinden son yudumunu aldı.
"Keşke şaka olsaydı. Benimle dalga geçtiler, bu yüzden bu iyiliği neden yaptığını hala sorguluyorum."
Gerçekten de bunu asla anlayamayacaktım. Neden benimle bu kadar fazla vakit geçirmeye çalışmıştı?
Denisse basit bir soruymuş gibi omuz silkti. "Güvenini kazanmak için olabilir mi?" dedi kendinden emin bir şekilde.
"Haklısın, galiba öyle," sıkıntıyla nefesimi verdim. "Her neyse."
Denisse başını salladı. "Evet, Miranda kızın dudaklarını parçalamaya başladı bile."
Kalbimde hafif bir sızı hissetmem normal miydi? Ah, hepsinden tiksiniyordum. Yaptıkları tek şey insanlarla oynamaktan başka hiçbir şeydi.
"Öyle mi?" Kuru kuru mırıldandım.
Denisse bir kez daha başını sallarken güldü. "Maalesef, tam karşımda hunharca sevişiyorlar. Birileri şunları uyarmazsa iş fena yerlere ilerleyecek. Gözlerimin bekaretini aldılar."
Bir anda ayaklandım. "Kalkalım mı?" Beklemeden ilerlemeye başladım.
"Tamam. Hey yavaş yürü! Ne oldu?" Denisse yetişir yetişmez beni durdurmak istercesine koluma girdi.
"Hiçbir şey," omuz silktim. "Sadece kafeterya fazla kalabalık ve gürültülü. Daha sessiz bir yere gidelim. Starbucks nasıl?" Aslında okul kütüphanesine gidip kitap okumak istiyordum ama Denisse tekrar peşime takılmıştı ve gitmeyecek gibiydi.
"Bana uyar. Bir kahve daha içmeyi reddetmem."
Kafeteryadan çıktık ve kampüsün içindeki küçük Starbucks'a giriş yaptık. İçeri girer girmez burnuma dolan temiz kahve çekirdeği kokusu bir an olsun düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu.
"Kafeteryadan ayrılırken Eliot bizi seyrediyordu." Ancak bu sıyrılma işi Denisse sayesinde pek de uzun sürmedi.
"Ki bu umurumda değil," dedim ilgilenmiyormuş gibi. Deri koltuğa çantamı bırakıp içinden cüzdanımı aldım. "Gidip kendime bir dilim limonlu çizkek ve karamelli mocha alacağım. Ne istersin?"
Düşünmeden cevapladı. "Buzlu latte."
Ona başımı salladım. "Pekala, hemen dönerim."
Kasaya gittim ve -neyse ki- kısa kuyruğa girdim. Birkaç dakika içinde kendime iki tabak çizkek almaya karar verdim ve buzlu latteyi de tepsiye koyarak masaya yürümeye başladım.
"Bir dilim de havuçlu mu aldın? Neden kendini birden tatlıya verdin?" dedi tepsimi görür görmez.
Dişlerimi sıktım. Şuan sahiden de sinirlerimin üzerinde oyun oynuyordu. "Bir nedeni yok. Çizkek severim."
Sessizliğimi koruyarak kendimi tatlım ile yalnız bıraktım ve o da -Tanrıya şükürler olsun ki- bunu daha fazla üstelemedi.
🍰🍰🍰
Günün çizkek-denisse-kahve üçlüsü ile harcadığım kısmından sonrası oldukça monotondu. Onu bir şekilde ödevlerimin olduğunu söyleyerek atlatmayı başardığımda yönümü kütüphaneye çevirmiş ve iki saat boyunca kitap okumuştum. Kendi başıma geçirdiğim klasik bir gündü. Her zaman böyleydi. Tamam, biraz canım sıkılmış olabilirdi ve kendimi yine tatlı seçeneğine vermekten alıkoyamamıştım. Kasenin içine Oreo bisküvilerinin hepsini kırdığıma emin olduktan sonra ellerimi temizledim ve kaseyi alarak salona geri döndüm. Diz üstü bilgisayarımı önüme çekerek battaniyemin altına girdim ve telefonumu elime aldım.
Ben: uzun ve yalnız bir geceyi geçirmenin en keyifli yolu nedir bilir misin
Ben: oreo bisküvili yoğunlaşmış sütü kaşıklayıp gece boyunca Netflix'te family guy izlemek
Eliot Denmaire: bunu bana yolladın
Eliot Denmaire: beni engelledin sanıyordum
Of! Nasıl oluyordu da Denisse'in adını karıştırabiliyordum? Yoksa bilinçaltım bunu bilerek mi yapmıştı?
Ben: ah sana göndermeyecektim
Ben: evet bunun fazla çocukça olduğuna karar vermiştim
Ben: neyse
Ben: iyi geceler
Mesaj kutumdan çıkacağım anda cevap geldi.
Eliot Denmaire: dur
Eliot Denmaire: seni arayabilir miyim
Ben: delirdin mi
Eliot Denmaire: sanırım bu hayır demek oluyor
Ben: neden böylesin
Ben: çok dengesizsin
Ben: beni bir kukla gibi oynatmaktan vazgeç artık
Ben: onurunu kazandığına göre
Ben: artık mutlusun
Onu gerçekten anlamıyordum. Hala neden çabalıyordu? Kız arkadaşıyla arasındaki gevşemiş bağı bugün yeteri kadar sıkılaştırdığına emindim.
Eliot Denmaire: Sadece kedim kaçtı ve evlerimiz birbirine yakın sayılır
Eliot Denmaire: eğer benjamin'i görürsen bana haber ver diyecektim
Eliot Denmaire: aramızda bir şey kalmadı
Eliot Denmaire: aslında bu konuyu çoktan unutmuştum
Eliot Denmaire: sanırım sen konuşmak istiyorsun
Eliot Denmaire: ama dediğini yaptım ve
Eliot Denmaire: buna alıştım
Boğazımın kuruduğunu hissettim. Kasemden büyük bir kaşık oreolu süt alarak ağzıma attım ve çiğnemeye başladım. Hafifçe gülümsemeye çalıştım.
Ben: Güzel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🍰 Çantada Çizkeklik ⚢
Short StoryDikkat! •Günlük hayattan gereksiz konuşmalar ve klişeleşmiş olaylar içerir. •Size kesinlikle bir şey kazandırmayacaktır. •Çerez niyetine yemeniz önerilir. ✏✏✏✏✏ Eliot Denmaire için Bianca Ward'ı tavlamak çantada çizkeklikti. Öyle ki bunun için yapm...