0.4 : süt

832 63 5
                                    

"Nihayet!" Eliot'ı görür görmez ayaklandım. Yanında Cedric ve Lily Ciara Wills de vardı ama şuan için umurumda değildi. Aslında Lily gözümde grubun en masumu sayılırdı. Bir grup şartı gibi onun da burnunda halkadan bir piercing vardı ama toz pembe saçları ve beyaz teniyle oldukça zararsız görünüyordu; bir pamuk şeker gibi! Ah, bunu Cedric için söyleyemezdim çünkü o hem aptal hem de korkutucuydu. Parlak sarı saçlarını siyaha boyadığından beri moda konusunda da pek yeterli olduğunu söyleyemezdim.
"Beni özledin mi, yumurta?" diye takıldı Eliot, kolunu omzuma atarak.
Somurttum. "Bu takma adı duyana kadar özlediğimi düşünüyordum." Sanırım yumurta diye çağrılmaya alışmam gerekecekti. Hem alnım biraz büyük olabilirdi ama hiç de yumurtaya benzemiyordum! Annem ön iki dişimin hafif uzun oluşundan ötürü bana tavşan lakabını takmıştı fakat yumurta aldığım en ilginç isimdi.
"Ne yani seni süt diye mi çağırmalıydı?" Cedric'in çirkin sesi kulağıma varınca diken diken oldum.
Benimle muhattap olma, seni ibne!
"Kapa çeneni Cedric. Her zamanki ahmaklığı, onu aldırma; etrafına sataşmak onun için oksijenden daha değerli," diyerek yeşil nane kokan sakızını patlattı Eliot. Bana neden bu şekilde davranıyordu bilmiyordum. Onunla daha önce pek sorunum olmamıştı ama kesinlikle arkadaş olarak seçeceği biri değildim.
"İkiz kız kardeşi olmanın ne kadar güç olduğunu bilemezsiniz, çocuklar. Oh bu arada ben Lily."
Onun adını biliyordum, yine de gülümseyerek tokalaştım. "Memnun oldum. Bianca."
Okulun otoparkına vardığımızda Eliot kolunu omzumdan çekti ve hemen önümüzdeki siyah Audi A6'yı işaret etti. 
"Pekala, işte arabam burada. Yanımda oturuyorsun, yumurta." Ön koltuğun kapısını açtığında Cedric'in kulak tırmalayan sesini işitiverdim.
"Hadi ama! Ön koltuk her zaman benimdi."
Eliot çantasını arka koltuğa fırlattı. "Cedric, seni arabama soktuğum için bana teşekkür etmelisin çünkü arka koltuğum hala kusmuk gibi kokuyor. Kız gibi içiyorsun!" Şoför koltuğuna bindiğinde dudağımı ısırdım. İlgisini çekmiş olacak ki bana tek kaşını kaldırdı.
"Ona biraz sert-
"Hayır, bana alışık. Ondan daha erkeksi olmak beni eğlendiriyor. Hadi geç." Yanındaki koltuğa oturduğumda bir süre onu inceledim.
"Eh... evet, yani biraz sert ve kemikli bir yüzün var. Ayrıca kestane rengi saçların üç numara ama pek de-
Dudağımı eliyle kapatarak beni durdurdu. "Dış görünüşümden söz etmemiştim!" Bir süre beni izledi ve bakışlarım hala dudağımın üzerindeki kiraz gibi kokan eline kaydı. Onu yavaşça çekerek yerimde kıpırdandım.
"Tamam, bana şöyle bakmayı kes ve arabayı çalıştır. Müzik kasetlerini kurcalamak için izin istemeyeceğim ve biraz kitap okuyacağım." Sırtımı rahat koltuğa dayadım ve çantamdan Asi Melekler'i çıkardım.
🍰🍰🍰
Eliot Denmaire: sana süt diye takılmasını umursamadın değil mi
Eliot Denmaire: kız kardeşini fare diye çağıran biri için bu olağan ama bilmek istedim
Ben: hayır önemli değil
Ben: aklımdan çıkmıştı doğrusu
Eliot ve yol ortasında durmaya karar veren arabası sayesinde bir benzin istasyonunda onları beklemekteydim, ki Tanrı bizi seviyor olmalıydı çünkü o esnada istasyonun karşısındaydık. Aslında rahattım, koltuğu biraz geriye iterek uzanmış, Dunkin Donuts'tan aldığım Oreolu donutumu yemekle meşguldüm.
Ben: şuanda benzinlikte donut yerken pek rahatım
Ben: hem en azından el şakası yapmadı
Ben: bazılarının aksine
Ben: bilirsin
Ben: Miranda Wilmer gibilerinin
Eliot Denmaire: yapma o sadece biraz deli
Eliot Denmaire: kafana basketbol fırlatması bir kazaydı ayrıca
Ben: su balonu fırlatması da mı
Eliot Denmaire: tamam tatlım
Eliot Denmaire: Onu senin yerine uyaracağım ve pis bir kaltak gibi davranmayacak
Eliot Denmaire: rahatla ;)
Yüzüm ekşidi.
Ben: şu ifadeyi koymasan rahattım
Ben: tüylerimi ürpertiyor
Eliot Denmaire: ;)
Ben: ah
"Navigasyonu ayarladın değil mi, süt?" Kapı açılır açılmaz Cedric'i duydum. Atıştırmalıklarla dolu iki poşeti arabanın içine bırakıp koltuğa oturdu.
"Çok komiksin, kız oğlan," göz devirdim. "Tanrım hangi cehennemdeydiniz? Tuvalete girmek ve benzin doldurmak bu kadar zor olmamalı." Kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Bir dakika, kız oğlan mı?" Lily arabaya binerken hayretle gözlerini büyüttü ve el çırptı. "Buna bayıldım! Onu adından daha iyi hatırlatıyor ve bundan sonra bana fare dediğinde böyle karşılık vereceğim." Kıkırdadı ve kapıyı kapattı. Elindeki Haribo jelibonlardan kalan son ayıcıkları ağzına atarken radyoyu açtı.
"Hey bu çalan No Broken Hearts mı?" diye sesleniverdim birden. Bu parçayı seviyordum. Beni dans ettiren ve rock ya da metal olmayan tüm şarkıları severdim.
"Ah değiştir şunu ve biraz hızlı bir şeyler aç, süt," diye inledi Cedric. Demek istediği 'Green Day'den bir şeyler çal' gibi bir şeydi herhalde.
"Hayır, kız oğlan," diye vurguladım. "Radyo bende! Ayrıca havaya girmen lazım, bu şarkı dans ettiriyor." Şarkıyı mırıldanırken yerimde hafifçe sallanmaya başladım.
"Kız haklı," Eliot dudaklarının arasına bir sigara yerleştirdi ve koltuğa oturdu. Arabayı çalıştırdığında bize döndü. "Hadi! No broken hearts in the club, no tears in the club... hey söyleyin!" Doğrusu onun bu tarz şarkılara ilgi duyduğunu bilmiyordum. Bu yüzden bir an için sustum. Bunu görmüş olacak ki beni dürttü ve arabayı yola çıkardığında kıkırdadı. "Hadi ama yumurta! Onları boş ver, ikisi de eğlenmekten anlamıyor. No broken hearts-"
Onu susturarak şarkıya eşlik etmeye başladım. Bunu görünce tek kaşı havaya kalktı.
"In the club, more drinks pour it up cause we gon get it poppin' tonight!"
Sigarasından bir nefes çekti ve dumanını geri verirken güldü. "Hey sesin fena değilmiş!" Bir süre beni izledi. Önüme düşen saçlarımı geriye ittirdim. Hala bana bakmaya devam ederken daha fazla sessiz kalamadım çünkü garip olmaya başlamıştı.
"Ne yapıyorsun?" diye mırıldadım.
"Yok bir şey," boğazını temizledi. "Hadi devam edelim... ah şu donutu yiyor musun?" Önümdeki Reese's fıstık kremalı donutlardan birini eline aldı ve büyük bir ısırık kopardı.
"Cevap veremeden yemeye başladın, Eliot!"
Beni umursamadı ve gözlerini kapattı. "Yüce İsa, fıstık kreması!"
Omuz silktim ve şarkıyı sesli bir şekilde söylemeye devam ettim. "We only got one life so let's go hard till the day we die!"
🍰🍰🍰
Eliot Denmaire: yani ailen çalışıyor mu
Ben: hayır
Ben: iki haftalığına balayı tatili yapmak için berlin'e gittiler
Eliot Denmaire: bir dakika
Eliot Denmaire: bunun için biraz gecikmemişler mi
Ben: ah evet
Ben: ailem yeni evlenmeye karar verdi
Ben: illegal çocuğun tekiyim
Alışveriş arabasına birkaç paket krem peynir ve krem şanti atıp ilerlemeye devam ettim. Mesaj bildirimi gelince telefonuma baktım.
Eliot Denmaire: haha bu havalı
Eliot Denmaire: hey bebek
Eliot Denmaire: bu arada krem şantiyi bol al
Eliot Denmaire: belki sözünü tutarsın ;)
Göz devirdim.
Ben: tanrım bana asılmayı kes
Ben: yoksa saçlarını sütle ıslatırım ve kokuşmuş bir şekilde okulda gezmek zorunda kalırsın
Bana dil emojileri gönderdi. Arsız kız!
Eliot Denmaire: burası vücut fondipi gibi kokuyor!
Ben: çok acayipsin.
Ben: benimle flört etmeye son ver bu komik oluyor
Ben: biz yakın arkadaşız
Dolaptan bir litre süt alıp arabanın içine bıraktım.
Eliot Denmaire: aman tanrım beni ciddiye mi alıyorsun
Eliot Denmaire: sadece sana sataşıyorum
Eliot Denmaire: dediğim gibi
Eliot Denmaire: tipim değilsin

🍰 Çantada Çizkeklik ⚢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin