0.6 : tereyağ

666 58 6
                                    

Bilin bakalım, ne yapıyordum?

Yine Eliot'ı bekliyordum! Neyse ki bu sefer popom rahatsız edici tahta sandalyeler üzerinde değildi ve yastık kadar yumuşak renkli bir pufta uzanıyordum. Cedric ise beni şaşırtarak -bana takılmak yerine- bir köşeye kurulmuş ve müzik dinlerken oyun konsolumda bovling oynama kararı almıştı.

Eliot Denmaire: merak etmeyin bu iş tereyağdan kıl çeker gibi kolay olacak
Telefonuma gelen mesaj ile yerimde doğruldum.
Ben: anlamadım
Eliot Denmaire: ah
Eliot Denmaire: anneme yollayacaktım
Eliot Denmaire: onları kimya projemin ödül alacağı konusunda ikna etmeye çalışıyorum
Ben: oh
Ben: buna şüphem yok
Ben: eminim hemen ikna olurlar
Üzerinden sadece üç dakika geçince cevap verdi.
Eliot Denmaire: hahah
Eliot'ı kısa bir süredir tanıyordum ama o asla 'haha' diye gülmezdi ve bir şeyler ters gibiydi. Yine de üstelemedim.
Ben: iki paket sigara almak bu kadar uzun sürmemeli
Ben: çizkek pişiyor. Sana yarın bir dilim getireceğim
Ben: ve uyarıyorum
Ben: aşık olabilirsin
Bu sefer cevap hemen geldi.
Eliot Denmaire: sana olmayacağım kesin
Ben: derdin ne
Ben: tuhaf davranıyorsun
Eliot Denmaire: üzgünüm biraz stresliyim sadece
Eliot Denmaire: üç saattir sigara içmiyordum
Eliot Denmaire: bu arada yaklaştık sayılır
Eliot Denmaire: ahmaklığımı umursama
Nesi vardı bilmiyordum ama dediği gibi bunu umursamadım ve çizkeki fırından almayı beklerken pufun üzerinde biraz daha şekerleme yapmaya karar verdim.
🍰🍰🍰
Çizkeki fırın eldivenlerimi elime takarak sıcak fırından çıkardığımda kapı zili çaldı. Cedric kapıya benim yerime bakmış olsa gerek Eliot'ın kalın sesini içeriden işittim.
"Geldik!" Lily ile beraber mutfağa girer girmez ellerindeki poşetleri görünce gözlerim irileşiverdi.
"Lily, bu poşetler de ne?" diye cırladım düşünmeden.
"Eliot geri dönerken elimiz boş dönmeyelim dedi ve bana zorla aldırdı. Yemin ederim, ona içki olmayacağını söylemeye çalı-
Eliot onu şakayla ittirdi. "Yalancı! Onları almak için resmen yerde yuvarlandın, Lily." Kıkırdarken bir yandan poşetin içindeki içki şişelerini tezgaha çıkarıyordu.
"Size alkol olmayacak demiştim ve işe bakın ki geri döndüğünüzde elinizde votka şişeleriyle dolu poşetlerle karşılaşıyorum." Kollarımı hesap beklercesine göğsümün üzerinde birleştirdim. Alkol ile aram berbattı ve içki beni kolay çarpardı. Onlara katılmamı isteyeceklerdi ki sonra ben sarhoş olacaktım, etraf ise cehenneme dönecekti!
"Yapma, biraz eğleneceğiz. Eğer çakırkeyif olursan sana yardım ederim, süt," diye takıldı Cedric.
"Ah sen önce kendini kontrol et, sersem," Eliot bir kez daha aramıza girdi. "Onu boş ver, merak etme; ben sana bakarım, yumurta." Göz kırptı.
"Sanırım kendine gelmişsin." Tek kaşımı havaya kaldırdım.
Dudakları arasındaki sigaradan bir nefes çekti ve dumanını yüzüme üfledi.
"Sigara dumanını yüzüme vermeyi bırak, Eliot. Sana öfkeliyim." Bir yandan soğuyan çizkeki buzdolabına kaldırırken mırıldadım.
"Yapılan bir araştırmaya göre bu seninle beraber olmak istiyorum demekmiş." Tabii ki, Cedric'in ürpertici sesi bir kez daha mutfağı sessiz bırakmadı.
"Kapa çeneni, Cedric. Öfkeli olduğumu söyledim ve saçma lafların buna yardımcı olmuyor," diyerek arkama döndüm.
Eliot birkaç adım geriledi ve yüzünü ekşitti. "Iy! Seninle beraber olacağıma Benjamin'in poposunu öperim daha iyi," hemen sonra içki şişelerini eline alıp tatlı tatlı gülümsedi. "Şunları açıp geleceğim. Tirbuşon nerede?"
Ne yapmak istediği umurumda değildi. Beni beğenmesi için ona yalvarmıyordum. Ama neden bu söyledikleri her defasında yüzümü düşürüyordu? Onların benden nefret ettiklerini unutmuş olmalıydım. Her ne kadar henüz bir zararı dokunmuş olmasa da Eliot Denmaire de buna dahildi.
"Tezgahın ilk çekmecesinde," diyerek çekmeceyi işaret ederken ekledim. "Sözünü tutmadığın için seni öldüreceğim." Cedric ve Lily mutfaktan çıkar çıkmaz Eliot muzipçe bana döndü.
"Hey, sözümüz başkaydı." Göz kırptı.
Onu ittirdim. "Sürtük." Mutfaktan ayrıldım ve balkona doğru ilerlemeye başladım. Eliot bana yetişerek kolumdan tuttu.
"Nereye?"
"Verandada kahve içip kitap okuyacağım. Partinizi üç kişi halledersiniz." Tekrar önüme dönecekken beni omuzlarımdan kavrayarak kendisine bakmamı sağladı. Fazla yakın olduğumuz için birkaç adım geriledim.
"Hayır, unuttun mu? Bir anlaşmamız vardı. Edebiyat notları!" diye fısıldadı. Bir yandan beni hole doğru çekerken sırtım soğuk duvara temas etti. Bedeni ile aramda sadece birkaç milim vardı.
"Bu bir çeşit tehdit mi?" Gözlerimi kaçırmaya çalıştım. "Gerçekten garip davranmaya başladın. Sanırım-
Eliot beklemeden dudaklarını önce dudağımın birkaç milim kenarına, ardından yavaşça dudaklarımın üzerine bastırdı. Geri çekildiğinde nane aromalı sakızının tadını dudaklarımda hissedebiliyordum. Bir süre şaşkınca -belki de bir balık gibi- ona bakındım. Kolları iki yanımda duvarla buluşmuştu ve bedeni üzerime eğilmişti. Yutkundum ve sesimi bulmak istercesine boğazımı temizledim. "Bu da neydi?"
"Yakın arkadaş öpücüğü," omuz silkti ve geri çekildi. "Gel, lütfen," parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi. "Sensiz bir eğlencesi olmayacak."
"Eliot, yakın arkadaşlar birbirini böyle öpmez." Sahiden, ne yapıyordu? Benden hoşlanmıyorsa o şekilde davranmalıydı.
"Hadi ama!" Sıkılmış gibi inledi. "Fazla takılma. Her şeyin bir anlamı olması gerekmiyor. Geliyor musun?"
Boğazıma tırmanan yumruyu yok etmek istercesine yutkundum ve başımı belli belirsiz sallamakla yetindim.
"Beni bir daha böyle öpmeyeceksen, evet. Dengesiz davranıyorsun."
Teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırdı. "Tamamdır, patron! Söz veriyorum, bir daha olmayacak."
"Nedense inanasım gelmedi." Göz devirerek mutfağa yürümeye başladım. Eliot üzerimde gerçekten kötü etkilere sahipti ve muhtemelen bunu artık o da biliyordu.
"İçkileri hazırlıyorum. Çerezleri tabaklara ayırır mısın, bebeğim?" Bana dönüp, çekici olduğunu düşünüyor olsa gerek, göz kırptı.
Dişlerimi sıktım ve poşetin içinden Pringles'ları çıkarırken mırıldandım. "Şu flörtöz kelimelerin beni sinirlendiriyor."
"Tamam, sustum bile." Tezgahın öbür ucundan bana bakmaya başladı. Gözlerimi kaçırıp tekrar ona döndüm. Hala beni izliyordu.
"Bana öyle bakma." Birkaç adım attı.
"Nasıl?" Aramızda kalan son adımı da kapatarak bedenini bedenime yaklaştırdı.
"Fazla dibimdesin. Neden acayip davranıyorsun?" Kaşlarımı çattım ve ondan uzaklaşmaya çalıştım.
Bir süre daha beni seyrederken kıkırdayıverdi. "Rahatla güzelim!" Gerileyerek poşetten çıkardığı bira kutusunu kolayca açıp içkiden büyük bir yudum aldı. "Sadece takılıyorum," omuz silkti. "Zaten benim bir kız arkadaşım var."
Boğazım kurudu. Terlediğimi hissettim ama içerisi sıcak bile değildi. "Öyle mi? Kim?"
"Miranda tabii ki. Hadi gel, şunları içeriye götürelim," içki ve fondip bardaklarıyla dolu tepsiyi eline aldı ve bana döndü. "Bu arada Yolanda'ları da çağırdım."

🍰 Çantada Çizkeklik ⚢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin