Soğuk hiç bu kadar iyi gelmemişti yorgun bedenime. İki saati aşkın süredir soğuk suyun içindeydim. Havanın ne kadar berbat olduğunu göz önünde bulundurursak kafayı yemiş olmalıydım. Vücudum buruşmuştu artık. Soğuk su etkisini kaybedeli yarım saati geçmişti ama hâlâ varlığını belli ediyordu. Daha fazla durmanın beni kötü etkileyeceği aklıma gelince hızlıca saçlarımı şampuanladıktan sonra, şeftali kokusunu andıran duş jelimi de mor renkli lifime bir miktar dökerek vücudumun huzur bulmasını sağladım.
Aklım hâlâ o barda olan olaylar vardı. Tam unuttum derken birden aklıma geliyor ve sinirlerimin tavan yapmasına neden oluyordu. Ne vardı da o kaşara saldırmıştım ki. Barlas o olayın üzerine benimle baya dalga geçmişti. Bu demek oluyor ki Barlas beyin hoşuna gitmişti.
Banyodan çıkıp hızlıca odama giderek Barlas'ın beni bu halde yine görmesine engel oldum. Dolabımın karşısına geçip siyah iç çamaşırlarımı alıp üzerime geçirdim. Havluyu yere bırakarak dolabıma tekrardan yönelerek kıyafet seçmeye başladım.
Odamın kapısının aniden açılmasıyla olduğum yerde sıçramam bir oldu. Arkamı dönüp bana gözleri irice açılmış ve olduğu yerde kımıldamadan bakan Barlas ile göz göze geldim. Sesli çığlığım üzerine hemen yerdeki havlumu üzerime tuttum. Barlas'ın gözü yüzüm hariç her yere bakıyordu. Utanç kendini saklandığı yerden beli ederken ona bakmaya devam ettim.
"Aa şey ben seni şey çağırmak için şey etmiştim. Ama sen şey ediyormuşsun, ben sonra şey edim."
"Çık dışarı" diye cırladığımda nihayetinde gözlerini yüzüme çevirmişti.
Adem elması hızla inip kalkarken ona bakmamaya dikkat ederek yerdeki parkeyi izlemeye başladım.
"Tamam" dedi sesi boğuk çıkmıştı. Kafamı kaldırdığımda hâlâ aynı pozisyonda ama yüzüme bakıyor olması ile tekrardan "çıksana" dedim. Kafasını tamam dercesine sallayarak hiç bir şey demeden odamdan çıktı. Odanın ışığının yanık olmasına lanetler savururken hızlıca kapının yanına gidip kapıyı kilitledim. Sinirle ışığı da kapatarak tekrardan dolabımın karşısına geçtim.
Hava aydınlık olmasına rağmen benim odama ışık az vuruyordu. Sadece sabahları beni uyandıran ve sonra da kaybolan bir güneşim vardı.
Üzerime haki rengini andıran örgülü kazağı geçirdim. Kazak, bana baya uzun gelmişti. Elbise olarak kullanabileceğim uzunluktaydı. Altıma hemen siyah dar paça pantolonumu da geçirerek aynanın karşısına geçtim. Küçük havluyu alıp bir süre saçlarımı kuruladım. Kollarım ağrıdığından havluyu yatağımın kenarına bırakarak saçlarımı taramaya başladım. Saçlarım çok uzun değildi ama kısa da değildi.
Utana sıkıla odadan dışarıya çıktığımda salonda üstü çıplak halde uzanmış Barlas ile karşılaştım. Yüzünü tavana sabitlemiş bir şeyler düşünüyor gibi gözüküyordu. Burada olduğumu belli etmek için yalandan öksürdüğüm de başını hızlıca bana çevirdiğinde biraz önceki olanlar gözlerimin önünden film şeridi gibi hızlıca geçmişti. Acaba biraz önce ne düşünüyordu, hem de bu kadar dalgın olacak kadar dikkatli...
Uzandığı deri koltuktan kalkıp oturur pozisyonunu aldı. Karşısında ki tekli koltuğa oturup ona bakmaya devam ettim. "Biraz önce olanlar için üzgünüm, üzerini giyindiğini bilmiyordum." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KUSURU(tamamlandı)
Romance"Ben karanlığım, benim sevmeye hakkım yok Büşra anlasana" dedi Barlas acı içinde "Sen karanlık değilsin sadece ışığı sevmeyen koca adamsın. Sen benim aydınlığımsın anladın mı?." dedim kendime inanamayarak. Büşra, on dört yaşı...