Hayat, çoğu insan için birer lanet olası yer. Ellerinden hiç bir şey gelmediğinden durmadan isyan ederler, kötü sözler söylerler. Ama bunda kimseyi suçlayamazsın. Her kez kendi kazdığı kuyuya düşüyor çünkü. Ama bir çoğu da etrafındakilerinin kendileri için açtığı kuyuya düşüyor. Arkadaşlarının açtığı kuyuya, sevgilisinin ya da benim gibi babasının. Babam beni kuyuya itip üstümü de örtmüştü. Sonra da gitmişti.Sahi ya babam bana niye kıydı?
Belki kendince sebepleri vardı. Bunu yapmak zorundaydı. Ama şöyle de bir şey vardı ki babamın ne gibi bir sebebi olabilirdi ki? Babam benim mutsuz olmama dayanamazdı ki. Hiç bir şey babamı haklı çıkarmaması canımı sıkmaya başlamıştı. Yataktan doğruluk dışarının karanlığını izledim biraz.
Barlas'la konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu odadan dışarıya adımımı atmıyordum gerek kalmadıkça. Acıktığım zaman mutfağa gidip yiyecek bir şeyler varsa yer geri tekrardan odaya geçiyordum. Bu bir hafta boyunca Barlas'ı sadece iki defa görmüştüm. Sonra ne ben onu ne de o beni gördü. Duvardaki saate göz attığımda. 19:56. Buraya geldiğimden beri yapabildiğim en iyi şey uyumaktı. Koca kıçımı büyütmekten başka hiç bir şey yapmıyordum.
Şu an istediğim tek şey sıcak bir duştu. Kapıya doğru ilerleyip açtığımda loş ışığın salonu aydınlattığını ve bu manzaranın hoşuma gittiğini anladım.
Salona dikkatlice baktığımda Barlas'ın yine üstü çıplak halde koltuğa oturmuş kaşları çatık bana baktığını gördüm.Ben de ona kaşlarımı çatarak baktığımda bu sefer ikimizde çatık kaşlı halde birbirinize bakıyorduk. Ona hiç bir şey demeden banyoya doğru ilerlemeye başladım. Banyo, Barlas'ın odasının tam karşısındaydı. Ne güzel demi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KUSURU(tamamlandı)
Lãng mạn"Ben karanlığım, benim sevmeye hakkım yok Büşra anlasana" dedi Barlas acı içinde "Sen karanlık değilsin sadece ışığı sevmeyen koca adamsın. Sen benim aydınlığımsın anladın mı?." dedim kendime inanamayarak. Büşra, on dört yaşı...