Final...
Tükenmek...
Bitmek...
Ama her şeye rağmen...
Ayakta kalmak.
Evet beni tanımlayan buydu. Ben her şeye rağmen ya da her keze rağmen onun yanındaydım ve ona aşıktım. Ve de hâlâ ayaktaydım Geçmişiyle onu yargılayamazdım ama ona bu geçmişi hakkında bir şeyler söylemesi gerekiyordu.
Uzun zamandır yoldaydık ve ben bu durumdan oldukça sıkılmış haldeydim. Aslında alışmam lazımdı çünkü biz hep kaçıyorduk.
O adamın gözlerimin önünde ölmesi yetmiyormuş gibi bir de bir süre midem bulanmıştı. Kafası dağılmış ve neredeyse beyni gözüküyordu. O zaman ki istediğim tek şey biraz daha katliamdı. Bilmiyorum neden öyle düşünmüştüm aklım almıyordu. İnsanlara zarar vermek isteyen her zaman bir Büşra vardı ama bu kızın ben olamayacak kadar kötü olması beni korkutuyordu. Babamın karanlık işler yaptığını biliyordum ve her zaman merak ederdim ama babamın kesin bir emrinde vardı ki odasına gitmek yasaktı.
"Barlas, bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?" Diye sordum omzumun üzerinden ona bakarken.
Yolumuz devam ediyordu ve ben hâlâ cevapsız sorularıma bir cevap aramakla mesguldüm.
"Hayır, yok." Dedi tok bir sesle.
Bana böyle davranmasından nefret ediyordum. Bir anda iyi olurken rahatlıkla katı davranabiliyordu.
"Bence var mesela bana..." Barlas'ın aniden fren yapmasıyla öne doğru savruldum ama o benden önce davranarak beni tuttu ve geriye doğru yavaşça ittirdi. Ben ne demem gerektiğini düşünürken Barlas ellerini hızlıca direksiyona vurdu ve kapısını açtı, dışarıya çıktı. Bende peşinden çıktığımda havanın bozuk olduğunu ve her an yağmur yağacakmış gibi durması canımı sıkmıştı. Yağmuru seviyordum ama hasta da olmak istemiyordum. "Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, sana zarar vermek istiyorlar ama ben buna izin vermem diyorum. Yanımda güvendesin ama ben yanındayken bile seni koruyamıyorum. "Dedi acı içinde. Sesi tuhaf çıkıyordu. Beni bu kadar düşünmese olmaz mıydı?
"Kendini suçlamaktan vaz geç." dedim ona bir kaç adım yaklaşırken. Sırtı bana dönüktü. Yanında durduğumda omzunun üzerinden bana baktı ve tekrardan önüne döndü. Ormanlık bir alanda durmuştuk. Gözleri ormanın içindeydi. Sıkıntıyla bir nefes aldığında önüne geçtim ve bana bakmasını bekledim. "Aklıma bir şey geldi." dedi bir anda. Ne geldi demeye kalmadan elimden tuttu , arabaya geçtiğimizde daha fazla beklemeden arabayı çalıştırdı ve yola devam ettik. Barlas, cebinden telefonunu çıkardı ve bir kaç tuşa bastıktan sonra kulağına götürdü. Bir süre bekledikten sonra karşıdaki kişi telefona cevap vermiş olmalı ki "neredesin?" diye sordu Barlas. Bir süre daha Barlas karşı tarafı dinledikten sonra "yarım saate oradayız." dedi düz bir sesle ve sonrada telefonu kapattı.
&&&&&
"Neresi burası?" diye sordum şaşkınca. Çünkü burada hiç ev yoktu. Burada birinin yaşadığına dair hiç bir iz yoktu bile. Elini belime sarmaladı ve bu ormanlık, izbe yerde yürümeye ve ardında beni de yürütmeye başladı.
Günlerden beridir içimde bir sıkıntı vardı. Neden bilmiyorum ama sanırım dengesiz uyuduğumdan dolayı olabilirdi. Eski fabrikaya benzeyen depoya girdiğimizde Barlas'ın koluna daha sıkı sarıldım. Ne demeye buraya gelmiştik ki şimdi. Barlas, omzunun üzerinden bana baktı sonra tekrardan önüne döndü. Etrafa göz gezdirdiğimde deponun neredeyse her yerinde büyük karton kutular vardı. Yan tarafında ise masa ve en fazla beş tane sandalye vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN KUSURU(tamamlandı)
Romance"Ben karanlığım, benim sevmeye hakkım yok Büşra anlasana" dedi Barlas acı içinde "Sen karanlık değilsin sadece ışığı sevmeyen koca adamsın. Sen benim aydınlığımsın anladın mı?." dedim kendime inanamayarak. Büşra, on dört yaşı...