1.Bölüm

4.6K 261 35
                                    


İftira Edenler...

Kulağıma gelen müzik sesiyle gözlerimi yavaşca araladım. Müzik dediğime de bakmayın siz, hiç bir şeye benzemiyor. Ancak tamamen uyandığımda alarmımda çalan şarkının 'Ajdar- çikita muz' olduğunu fark ettim. Daha fazla bu işkenceye dayanamadım ve hemen telefonu kapattım. Ne? duvara fırlatacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İsraf haram kardeşim, haram.
Ajdar şarkısının etkisinden kurtulmak içün kafamı sağa sola salladım ve ayaklarımla yorganı iteleyerek yataktan kalktım. Bir yandan da bana bu kalleşliği kimin yapmış olabileceğini düşünüyordum. Arkadaş listemi şöyle bir gözden geçirdim.

YAPABiLECEKLER

▪Zeynep

▪Rümeysa

▪Elif

▪Merve

Hepside yapmış olabilirdi. Ama bu hainlik büyük ihtimalle Merve'nin işiydi. Çünkü geçen gün bende onun alarmını 'şiki şiki baba' ya değiştirmiştim.

Ama işte ben daha insaflıydım. O bana ajdarı layık görmüştü. Bunu kimin yaptığını öğrenip, burnundan getirecektim elbette ama önce o kişiyi bulmalıydım. Hay Allah. Ben size kendimden bahsetmeyi unuttum öyle değil mi? Ne yapayım Ajdar beynime işlemiş. Tövbe estağfirullah. Her neyse. Ben Hafsa ERDEM, 18 yaşında lise son sınıf öğremcisiyim. Görünüş bakımından ağır başlı izlenimi çizsem de içimde 5 yaşında bir çocuk vardı adeta. Toplum içinde ağır başlı davranıyordum ama arkadaşlarımın yanında tam bir deliydim. Bu yönümü herkese göstermekten hoşlanmazdım. Neyse.

Dolabımın karşısına geçtim. İçinden, mavi puanlı bir elbise ve beyaz bir hırka aldım. Onları giyip üzerine de mavili-pembeli bir yemeni taktım ve odamdan çıktım. Banyoya doğru giderken karşıma annem çıktı. Koşup boynuna atladım ve yanaklarını öptüm.

"Hayırlı sabahlar Kraliçem."diye şakıdım. Annem yalandan yüzünü buruşturup yanağını eliyle sildi.

"Sanada hayırlı sabahlar yavrum da yaladın. Hem sen yüzünü yıkadın mı?"diye sordu şüpheyle. Yüzümü yıkamadan onu öptüğümü öğrenirse, terlik şov yapardı. O yüzden anneme cevap vermeden koşup banyo ya girdim. Annem arkamdan kızsa da terlik fırlatmadı. Banyoda işlerimi halledip abdestimi aldım.
Oturma odasına doğru giderken mutfaktan sesler geldiğini farkettim. Yönümü mutfağa çevirip içeri girdim. İçerde ablamı ve minik yeğenim Zümra'yı görünce cırlayıp hemen Zümra'yı kucağıma aldım. Bir güzel her yerini mıncırıp öptüm. Daha sonra Zümra kucağımdayken dönüp ablama sarıldım.

"Hoş geldiniz Gülsüm hanım. Nerelerdeydiniz? Gözümüz yollarda kaldı."diye alayla söylendim. Güldü.

"Biliyorsun güzelim, eniştenin işleri yoğun. Eee eline fırsat geçince değerlendirdi. Bir ay tatile çıktık. Tabi bir şikayetim yok benim."deyip kıkırdadı. Bende güldüm. Eniştem bir mimarlık şirketinde çalışıyordu ve işleri oldukça yoğundu. Ablamın da dediği gibi, izin imkanı bulunca kaçırmamış ve tatile çıkmışlardı.
Zümra eteğimi çekiştirince eğilip onu kucağıma aldım. Hızlı ve tatlı bir aksanla konuşmaya başladı.

"Teyze teyze annem dedi ki sen beni parka götücekmişsin."diye şakıdı. Onun bu peltek konuşma şekli beni öldürüyordu. Ablama bakıp kaşlarımı kaldırdım.

"Öyle miymiş?"dedim. Ablam gülüp kafa salladı.

"Teyzesi değil misin? Götürüver canım."dedi ablamda. Tam ona cevap verecekken. Zümra yanağımı sulu sulu öptü.

"Teyzeeee hadi gitmiyor muyuz?"dedi yine sevimlice.

"Tamam baş belası, tamam."deyip bıkkınca kafa salladım ve Zümra'nın yanağını ısırıp onu yere bıraktım. Zümra arkamdan 'Teyzeeee'diye bağırırken odama kaçtım. Üzerime dolaptan bir ferace alıp giydim. Daha sonra da başıma siyah bir şal taktım ve telefonum ile cüzdanımı alarak odadan çıktım. Oturma odasına gittiğimde ablam Zümra'nın hırkasını giydirmeye çalışıyordu. Yanlarına gidip Zümra'nın hırkasını ben giydirdim.

"Teyzecim, ama neden böyle anneni üzüyorsun?"dedim. Masumca gözlerini kırpıştırdı.

"Amaaa teyzee ben bu hırkayı giymek istemiyorum."dedi. Elinden tutup onu annemin yanına yani mutfağa götürdüm. Bir yandan da konuşuyordum.

"Bitanem, baksana dışarı çıkarken bizde üzerimize bi şey giyiyoruz. Seninde giymen gerek yoksa üşürsün."dedim.

"Tamam o zaman bende senin üstündekinden istiyorum."dedi. Gülüp o sarı saçlarını karıştırdım.

"Tamam kuzum. Sana göresini bulursak alalım inşallah."dedim. Annem ilgiyle bizi izliyordu. Kafamı kaldırıp ona baktım.

"Anne, ben Zümra'yı parka götürcektim de?"diye sorarca konuştum. Hoşnutsuz bir şekilde kafasını iki yana salladı.

"Kızım izin almadan üstünü giyinmişsin zaten. Ne gerek var sormana."dedi. 50 yaşında ki annem de trip atıyorsa bu dünya iflah olmazdı. Bu ne arkadaş.

"Anne yaaaa."dedim çocuk gibi.

"İyi tamam git hadi git."dedi. Eğilip yanağını öptüm ve Zümra'yla dışarı çıktık. Annem'den biraz uzundum da.

***

Zümra ile parka gidene kadar Zümra bana sürekli bi şeyler sormuş ve bende cevaplamıştım. Nihayet park'a geldiğimiz de soruları sonlanmıştı ama, bu defa da parkta ki salıncakta bir erkek çocuğu sallanıyordu ve Zümra da salıncağa binmek istediğinden sorun çıkartıyordu. Sakince salıncakta sallanan çocuğun yanına gittim. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır demiş atalarımız. Belki biz de çocuğu salıncaktan İndiririz.

"Iıı...Tatlım sen biraz bindin. Biraz da bu kardeş binsin mi?"dedim Zümra'yı göstererek ve gülümsedim. Gerçekten de parka geldiğimizde de bu çocuk salıncağa biniyordu. Zümra başka oyuncaklarla oynamış ve sıkılıp salıncağa binmek istemişti. Şimdi de hala bu çocuk sallanıyordu.
Çocuk kaşlarını çattı. Yüzü çok sevimliydi ama mizacında bir sertlik vardı.

"Hayır binemez. Önce ben geldim ve sıkılmadım. Sıkılana kadar ben bincem."dedi. Büyümüş de küçülmüş gibiydi yahu bu çocuk. Ben cevap veremeden Zümra cırladı. Ahhh aynı teyzesi.

"Hadi yaaa. Allah Allah senin mi salıncağın burası?"diye cırladı. Allahım Ya Rabbim. Bu çocuklar nasıl böyle konuşuyorlardı? Biz bunlar gibiyken çamurdan pasta yapıyorduk. Yeni nesil işte.

"Evet benim salıncağım."deyip pis pis sırıttı çocuk. Tam ben konuşacakken başka bir ses geldi. Bi konuşturmadınız haa.

"Ne oluyor burda?"diye sert bir sesle konuştu gelen adam. Bir anlık gafletle dönüp baktım. Karşımda bir erkek görünce hemen kafamı yere eğdim. Salıncaktaki haşere(böcek) daha biz bi şey demeden atıldı.

"Dayııı, bunlar beni salıncaktan zorla indirmeye çalışıyorlardı."dedi. Tam ben cevap verecekken Zümra konuştu.

"A-aaa yalancıya bak. Biz seni zorlamadık filan. Niye yalan söylüyorsun? Hem bilmiyor musun? Yalan söylemek ne kadar günah."dedi bilmişce. Yürü be. Karşımdaki adam bakışlarını Zümra'dan bana çevirdi ve anında gözlerini yere indirdi, tabi bende.

"Hanım efendi, utanmıyor musunuz siz bu yaşta, küçücük çocuğu zorlamaya?"dedi. Yahu birde iftira atıyordu. Ben bir şey dememiştim ki.

"Bey efendi, bilip bilmeden konuşmayın lütfen. Ben yeğeninize hiç bir şey yapmadım. Kendisi uyduruyor."dedim sertce.

"Utanmadan bir de yalan söylüyorsunuz. Çocuğu bas baya zorlamışsınız işte yalan söylemez benim yeğenim."dedi. Bak hala iftira atıyor. Bende bunun kafasını yerden kaldırmayışını filan görüp, adam sanmıştım. Değilmiş. Böyle insanlara bir şey anlatmak için, dilimizi yormamızı gerek yoktu. Bunlara en güzel cevabı Kur'an-ı Kerim yani Allah-Teâlâ vermişti.

"Size tek söyleyeceğim;
"Yalanı ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur, iftira edenler. İşte onlar o yalancıların kendileridir."(Nahl Suresi. 105.Ayet)"dedim. Adam şok olmuş bir şekilde kalırken Zümra'nın da elini tutarak oradan ayrılıp evin yolunu tuttum.

Selamu Aleyküm Dostlar,
Bu yazdığım 2.kitabım. İlk bölümleri beğenmeye bilirsiniz. İlerki bölümlerde İnşallah daha güzel yazmaya çalışacağım. Allah'a Emanet olun...
Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.😊😃

Gözlerime Bakma!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin