Selamun aleyküm,
Nasılsınız?
Bir halinizi hatırınızı sorayım dedim.
Sjsjsjsjsj...
Benimle Çıkar Mısın?..
"Ya işte sonra dedim ki beni istemeyeni ben hiç istemem. Öyle ayrıldık yani."diyerek telefonuyla oynamaya devam etti Ebru. Sonunda dayanamayıp açıkça offf ladım ve hışımla ona döndüm.
"Ebru yeter. Sabahtan beri sana anlatmaya çalışıyorum. Haram kızım senin o çocukla sevgili olman. Erkeklerin ve kızların yakın olması, konuşması, bir birine dokunması haram. Sana daha kaç defa söyleyeceğim."diye cırladım. O sırada mutfağa giren annem bana bakıp kaçlarını kaldırdı.
"Hafsa? Kızım niye bağırıyorsun Ebru'ya?"diye sordu. Gözlerimi devirdim.
"Yok bir şey anne. Hadi sen içeri git ben kurabiyeleri getiririm."dedim. Annem davranışlarıma anlam verememiş olacak ki kafasını iki yana sallayarak "Hasbin Allah" çekti. Tekrar Ebru ya döndüm. Ellerini kucağında birleştirmiş ve gözleri yerdeydi. Dayanamayıp yanına yaklaştım ve elimi omzuna koydum.
"Ebrucum, canım. Ben senin iyiliğin için söylüyorum. Bak bu davranışlar sana cehennemi kazandırır. Gel bu davranışlardan vazgeç cenneti kazan. Bak ne güzel kapalısın. Namaza başla ve pantolon giyme."diye uzunca konuştum. Başını salladı. O bunu her zaman yapıyor ben de her zaman ona buna benzer cevaplar veriyordum. Kısacası ne Ebru vazgeçiyordu, ne de ben.
Başımı iki yana sallayarak tabaklara koyduğum kurabiyeleri aldım ve oturma odasına giderek babamın ve amcamın önüne koydum. Daha sonra da yengemlerin önüne koydum. Bir tabak daha götürerek Mertin önüne koydum. Ebru zaten mutfakta benimleydi.
Masada Ebru ile sohbet ederken içeri Mert girdi."Hafsa? Bi su versene ya."diye cıvıkca konuştu. Ne kadar sinir olsam da misafir olduğunu göz önünde bulundurarak bir şey demeden sürahiden bir bardak su verdim. Sudan bir yudum içip yüzünü buruşturdu.
"Soğuk su versene ya. Bu ne?"dedi. Sinirle soludum.
"Uşağın mı var be. Kendin al."diye cırlayıp sinirle odama gittim.
Sakinleştiğime karar vererek odadan çıktım ve banyoya girdim. Abdestimi alarak odama gittim ve namazımı kıldım. Daha sonra tekrar mutfağa gittim. Kimsenin olmadığını görünce rahatlayarak bir dilim ekmek ve peynir alarak kendime sandviç yaptım. Onu hızlıca yiyerek annemlerin yanına gittim. Onlar kendi arasında sohbet ederken annemin yanına oturarak sessizce dinledim.*****
Sabah alarmı duymamış ve biraz geç kalmıştım. Hızlıca hazırlanıp evden çıktım. Kızlara beni beklemeden gitmelerini söylediğim için bu gün yalnız gidecektim. Binadan çıkınca koşmaya başladım.
Yaklaşık 15 dakika sonra okuldaydım. Bahçe kapısının önünde nefeslerimi düzenleyip içeri başımı eğerek girdim. Bahçede kimsenin olmadığını görünce tekrar koştum. Sınıfımın kapısına gelince hemen kapıyı tıklattım ve içeriden 'gel' sesini duyunca kapıyı açarak kafamı uzattım. Sınıfta tarih hocası vardı ve kitapları hala elindeydi. Buda demek oluyordu ki sınıfa yeni girmişti."Geç kaldığım için özür dilerim hocam. Girebilir miyim?"diye kibarca konuştum. Başını sallayınca sınıfa girdim ve böylece ders başladı.
Ders bitince rahat bir nefes aldım. Karnımın guruldadığını hissedince Kader'e haber vererek sınıftan çıktım. Kantine gidecektim. Merdivenden başım eğik inerken biriyle çarpıştım. Bir adım geri çıkıp kime çarptığıma baktım. Hakan'a çarpmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerime Bakma!
HumorHafsa ERDEM & Ömer KAROĞLU İkiside bir birinden sinirli. İkiside bir birinden inatçı. İkiside bir birinden sevimli. İkiside bir birinden iyi yürekli. Ama en önemlisi, İkiside bir birinden İFFETLİ iki genç. Tevafuk eseri yolları kesişen bu iki g...