Küstah...
Sabah en az beşinci kez çalan alarmın sesiyle daha fazla durmayıp kalktım. Dün gece düşüncelerimden farsat bulup uyumam oldukça zor olmuştu. Her ne kadar uykumu alamamış olsam da okul olduğu için kalkmak zorundaydım.
Odadan çıkıp yüzümü yıkadım ve kişisel işlerimi hallederek odama döndüm. Üzerime Gri bir hırka ve bordo bir etek giydim. Başıma ise okulun eşarbını takarak feracemi giydim. Odadan çıkarak mutfaktağa gittim ve masada oturan annemlerin yanına yaklaştım.
"Günaydın, ben okula geç kaldım. Kahvaltı edemeyeceğim. Görüşürüz, Allaha emanet olun."diye hızlıca konuştum. Annem kolumu tutup çekiştirdi ve konuştu.
"Aç gitme yavrum. Bir şeyler ye."dedi. Başımı iki yana sallayıp vedalaştım ve dışarı çıktım. Çıkmadan önce kahvaltı masasına acıklı bakışlar atarak ayakkabılarımı giydim.
Bizim kızlar ben gelmediğim için gitmişlerdi ve bana da okula yalnız gitmek kalmıştı. Midemin 'AÇIM' çığlıkları eşliğinde okulun yolunu tuttum.
Nihayet okula gelince vakit kaybetmeden koştum ve sınıfımın önüne geldim. Kapıyı tıklatıp açtım ve içeride hoca olmadığını görünce hızla içeri girdim. Saate baktığımda daha ilk tenefüsteydiler ve yeni çıkmışlardı. Esranın yanına oturup selam verdim ve kitaplarımı çıkarttım. Neden geç kaldığımı sorduğunda geçiştirip önüme döndüm. Bu gün pek keyfim yoktu. Ömer hocanın sözleri bir türlü aklımdan çıkmıyor, canımı yakıyordu.
Aslında Ömer hocanın sözlerini umursamamam gerekirdi. Benim için sadece Ney kursunda ki hoca olmalıydı ama öyle değildi sanırım. Kimsenin incitemediği kadar incitmişti beni.
Düşüncelerime ara verip sınıfta olan hareketliliğe döndüm. Tuğba yakın arkadaşı olan Nazlı'nın başında durmuş ve sırasına da içi su dolu bir pet şişe koymuştu. Tuğba Nazlıyı şişeye doğru hafif itekleyip koklamasını sağladı ve Nazlı geri çekilince üzerine bir mendil örttü. Bu şakayı biliyordum ve arkadaşına yapmasına şaşırmıştım. En yakın arkadaşına okulda böyle bir şaka yapması pek normal değildi.
Tuğba örtüyü çekip tekrar Nazlıya koklattığında şişeyi sıkacağını düşünsemde sıkmadı ve Nazlı kafasını kaldırıp sesini yükselterek konuştu.
"A-aaa ne kokuyor bu şişede. Çok güzel."dedi. Kaşlarımı çatarak onları izlemeye devam ettim.
Ne alaka lö?
Daha ne olduğunu anlayamadan Tuğba şişeyi ve mendili alarak benim oturduğum sıraya geldi. Yanı başımda durup yarı sırıtır bir ifadeyle konuşmaya başladı.
"Hafsa, bir numara buldum. Çok şaşıracaksın, gel sana da yapayım."dedi. İlk önce kaşlarımı kaldırsamda ne yapmaya çalıştığını anladığımda yüzümü eski haline getirdim.
"Yok, istemem."dedim. Tuğba başını iki yana sallayıp masumca konuşmaya çalıştı.
"Ya bir şey olmaz. Bak önce ben koklayım, sonra da sen. Tamam mı?"diye sordu. Aklıma gelen fikirle sakince başımı salladım. Tuğba, eğilip şişeyi kokladı ve bana doğru hafif sürükledi. Bende temkinlice yaklaşıp koklar gibi yaptım. Mendili üzerine koyup eliyle saçma sapan hareketler yaptı. Onun bu haline her ne kadar gülmek istesem de anlamaması için kendimi toparladım. Mendili çekince tekrar Tuğbanın eğilmesini bekledim. Eğilmeyince sırıtmamaya çalışarak konuştum.
"Önce sen eğil. Pis falan kokuyorsa koklamam ona göre."dedim. Tuğba başını sallayıp şişeye eğildi. Burnu iyice yaklaşınca birden şişeyi sıktım ve Tuğbanın yüzüne sıçramasını sağladım. Tuğba koca bir çığlık atıp bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerime Bakma!
HumorHafsa ERDEM & Ömer KAROĞLU İkiside bir birinden sinirli. İkiside bir birinden inatçı. İkiside bir birinden sevimli. İkiside bir birinden iyi yürekli. Ama en önemlisi, İkiside bir birinden İFFETLİ iki genç. Tevafuk eseri yolları kesişen bu iki g...