...
Birden soğuk sularının kendisini iğnelediğini hissettiğinde suyun dibine doğru batmakta olduğunu hissetti. Kafasını yukarı kaldırdığında kıyıdaki adamın elindeki mumun ışığı yavaş yavaş dağılıyordu. Soğuk suyun etkisinden olacak ki hareketleri kısıtlanmaya başlamış, ellerini bile kaldıramaz olmuştu. Nefesinin kesildiğini fark ettiğinde Azrail'in nefesini hissediyordu göğsünün tam ortasında.
Tam da her şeyin bittiğini düşünürken kendisine dokunan sıcak kanlıyı fark etti bir anda. Suyun içinde çırpınan adam bir yandan da Alex'i belinden yakalamış suyun üzerine çıkarmaya çalışıyordu. Alexandra ise teninde hissettiği soğukluğa teslim olmuştu adeta. Adam büyük bir uğraşla ilk önce Alex'i çıkardı su yüzüne. Kıyıda bekleyen diğer adamlar ise hemen yardıma koşup Alexandra'yı yere yatırdılar.
Genç kız ölecekti neredeyse. Tabi bunun izleri hala üzerinde olduğundan yere yatırılmasıyla yuttuğu suları çıkarttı birden. Bu rahatlamanın ardından gözleri açılan Alex, etrafında kendisine tüm dikkat bakan birçok erkeği fark edince hemen doğruldu ve ayağa kalkıp kendisini kurtaran uzun saçlı adama bağırmaya başladı.
"Ne diye kurtardın beni! Ölecektim işte. "
"Yüzme bilmiyor musun sen? "
"Hayır bilmiyorum da bundan sanane! " dedi bir an öfkeyle. Adamı test ediyordu içten içe.
"Annen sana yüzmeyi öğretmedi mi küçük kız? "
"Seni ilgilendirmez! " dedi konuşmayı noktalamak adına Alex. Bu söyleminin üzerine elindeki kalın halatları yere bırakan adam sessizce Alexandra'ya döndü ve derin bir iç geçirdikten sonra
"Dinle küçük kız, annen sana yüzmeyi öğretmemiş olabilir ama ben sana ilk olarak şunu öğreteyim. Sen artık Kral Kennedy'nin malısın bundan böyle ölmene de yaşamana da o karar verir. " dedi.
Duydukları üzerine hala üzerindeki siniri atamamış olan Alexandra burnundan soluyordu adeta. Adamın son söyledikleri bir yana yüzme meselesi sıkmıştı asıl onun canını.
"Evet annem bana yüzmeyi öğretmedi, kendim öğrendim. O bana bu yaşıma kadar tek bir şey öğretti o da annene bile güvenmeyeceksin. En ufak bir fırsatta kurtuldu benden... "
**
"Alexandra! Alexandra! Hadi kalk birkaç parça lokma geçsin boğazından. "
Ne olduğunu anlamaya çalışan Alex yavaşça gözlerini açtığında karşısında kayığa bindirilirken yanına ittirildiği kızıl saçlı kız vardı. "Lexi ben. " dedi genç kız. "Hadi kalk biraz yemek ye. Bak ağların üzerinde uyumuşsun hadi. "
Lexi'nin kolundan aldığı destekle zar zor ayağa kalkan Alexandra'nın yürümeye bile mecali kalmamıştı. Sanki üzerinde aşılması güç bir yük binmişti. Islak saçlarının yüzüne yapışmasından rahatsız olduğu her ne kadar ortada olsa da elini kaldırmaya üşeniyordu adeta. Kol kola girdiği Lexi ile beraber tezgaha doğru yöneldi. Saçı sakalı birbirine karışmış olan bakımsız adam eline aldığı tahta kepçeyle her geçenin tabağına biraz çorba bırakıyordu. Yanındaki uşağı da ellerine bir parça ekmek sıkıştırıp gönderiyordu herkesi.
Bütün halsizliğiyle elindeki tası uzattı adama doğru Alex. Aldığı biraz çorba ve ekmekle karnını doyurmak için hemen yanlarında olan boş alana doğru ilerledi. Bindirildikleri gemi oldukça büyük olmasına rağmen her yer tıklım tıklımdı. Kalabalıkların arasından ilerleyerek en sonunda rahatça yemek yiyebileceği bir yer buldu. Lexi ile beraber hemen oturdular oraya. Geminin ilerlerken kenara ittiği sular daha büyük dalgalar halinde tekrardan vururken gemiye su parçacıkları Alex'in tabağına kadar geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI DİADEM
Historical FictionRüzgar soğuk ve sert esiyor. Sessizce bir kasırgaya dönüşeceğini fısıldıyor kulağıma. Warenya'yı yüzyıllardır yöneten Warrok Hanedanı böylesi görülmemiş bir aşka ev sahipliği yaparken masumiyetin altındaki iktidar hırsının, öfkenin ve ihtirasın orta...