► 32. Bölüm "Zemheri "

240 58 122
                                    

Burnundan solurken hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu Alexandra. Yaptıklarından utanmaya başladığını belli eden yüzündeki kızarıklar hafiften yanaklarından boynuna doğru uzansa da gerilen hatlarından süzülen göz yaşları masumiyetini ispatlıyor gibiydi.

"Bunu nasıl yaparsın! " diye kendisini suçlarken eteğini ayağına dolaşmaması için çekiştirerek çıktı bahçeye. 

"Majesteleri. "

Hızlı hızlı ilerlerken duyduğu ses üzerine duraksadı Alexandra.

"Evet? " der gibi attığı bakışının ardından muhafızın sinir bozucu tonlamasıyla karşılaştı genç kraliçe.

"Eğer zindana gidiyorsanız... " derken her ne kadar yüzüne bakmasa da diyeceklerinden geri kalmıyordu iri adam.

"Gidemezsiniz. " dedi sonunda gevelemeyi bırakarak. "Zira büyük kraliçemiz Victoria'nın kesin emri var. "

"Ben istediğim yere giderim. " diye muhafızı geçiştirmeye çalışan Alexandra, adım adım ilerlerken peşinden gelen muhafızla laf yarışına girmiş gibiydi.

"Ama efendim... " diye kıvranan adam "Kesin emir var. Lütfen zorluk çıkarmayın. " diye ekledi.

O sırada sıkıca kavradığı eteğiyle hızlanan Alexandra, birer birer indiği merdivenlerden sonra zindanın kapısının karşısına geçti ve kapıda dikilen iki tane gardiyanın söylemiyle durduruldu.

"Giremezsiniz. "

Sakince selam duran iki tane muhafız, devasa baltalarını kapının önünde çapraz bir şekilde birleştirmiş, tamamen engel olmuşlardı girişe.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz! " diye sinirlerine hakim olmaya çalışsa da, zorlandığı delici bakışlarından belli oluyordu.

"Sizin canınızı alırım! Çekilin önümden! "

"Bağışlayın efendim lakin dediğimiz gibi kesin emir var. "

Öylece kalakalan Alex, öfkesini dindirmeye çalışırken aklına gelen fikirle araladı dudaklarını.

"Madem kraliçeniz olarak lafımı dinlemiyorsunuz, açın kapıyı! Açın ki Kralınıza karşı gelmeyin... "

Duydukları üzerine birbirine bakan iki muhafız başlarını yeniden eğmiş, tepkisiz kalmayı tercih etmişlerdi.

"O halde gücünüz yetiyorsa durdurun, yok yetmiyor derseniz; yolumda kalabalık etmeyin kâfi! "

Tek eliyle tuttuğu gibi indirdi koca baltayı genç kraliçe. Elinden bırakırken ittirir gibi yapıp muhafızın sendelemesini sağlarken omuz atarak geçti ortalarından ve kapıyı yüzlerine kapatıp kendisini bekleyen cariyelerin de dışarıda kalmasını sağladı.

Güçlü görüneceğim derken nefes nefese kaldığından bir süre sırtını dayadı tozlu tahta kapıya. Nefesini dizginledikten sonra ise tüm gücüyle koşmaya başladı.

"Mia! "

Bağıra bağıra koştururken, geçtiği zindanların içinden kendisine bakan mahkumlarla göz göze geliyor, kardeşini bıraktığı gibi bulmayı umuyordu;

Yine sapsarı saçları beline kadar uzanan bir kız, çekingen gözlerine yay gibi uzanan ince kaşları, bembeyaz teninin süsü olan ufak benli kız kardeşinin suretini arıyordu deli gibi. 

Kalbi pır pır atarken ona kavuşma arzusuyla kıvranıyor, bulduğu her kapıyı zorluyordu lakin giriş katında bulamayınca yüzü gölgelendi bir an.

KANLI DİADEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin